-✦-
-1449, edirne sarayı;
edirne sarayının eşsiz mimarisinin bir parçası olan ihtişamlı, iç sarayın en göz alıcı kısımlarından olan harem bu gün oldukça ağır bir havaya sahiplik ediyordu.
ağır ağır gelen öğle saatleri hareme başka bir koşuşturma katmıştı. zira lale hatun'un bizzat odasından çalınmış oldukça kıymetli parçalar gül hatunun harem yönetimine bir lekeydi. zaten şehzade mehmed tarafından her an manisa'ya sürüleceğinden korkan emektar hatunun tam anlamı ile etekleri tutuşmuştu.
şimdi lale hatun'un dairesinde, hesap vermekte olan gül hatun, en çok şahi tarafından yargı görüyordu. bu olay vesilesi ile lale'nin yanına dönen dadı kadın, vazifesine sıkı sıkı sarılıyordu.
lale, altın ipliklerden işleme koltukta otururken önlerinde duran türk kahvesi soğumaya yüz tutmuştu artık. zira kendini tedirgin hissediyordu. hırsız, çalabileceği en kıymetli şeyleri almıştı. genç kız için müthiş bir manevi değeri vardı bu parçaların. biri annesinden yadigar, diğer ikisi mehmed'den hediyeydi.
şahi:
"bulamadınız mı yani, gül hatun? kızlar kim bilir o takılar ile neler yaptı!"
gül hatun:
"sevgili şahi hatun... haremi karış karış aradım... tüm kızları soruşturdum... yok! belki de başka biridir..."
lale, daha fazla üstüne gitmek istemedi. ne de olsa onun suçu değildi. hırsız kızlardan biri olsa bile, gül hatun için de hırsız için olduğu kadar kötü olacaktı.
"âlâ, gül hatun. aramaya devam edin. çekilebilirsiniz."
başını eğen gül hatun, mahcup ifadesi ile çekildi. bir kaç saniye sonra şahi ve lale odada yalnız kalmıştı. lale topuz yapılmış saçlarına aynada bir kez daha bakarken, kasvetli bakışlarını kendisi dahi fark ediyordu.
"ah kızım! kim bilir kim aldı da şimdiye ne yaptı! gerçi o kadar büyük parçalar hemen satılamaz... ümidini kesme."
genç kız başını iki yana salladı, ne yapılabileceğini düşünmek için biraz zamana ihtiyacı vardı. iki gündür mehmed'i göremiyordu, şehzade müthiş bir yoğunluk ile çalışıyordu; zira hünkar babası kendini her gün daha fazla kendini inzivaya çekiyordu.
öyle ki bu düşünceler arasında gittikçe daha az insan huzuruna kabul ediliyordu. mehmed dahi sadece devlet meselelerini konuşacak zaman bulabiliyordu, babasına her fırsatta düşüneceğini söylediği izdivacı sormaya çalışsa da ne yazık ki haber yoktu.
lale daha fazla mehmed'i görmeden yapamayacağına karar verdi. zaten sürekli onu düşünmekten bir şeye de odaklanamaz haldeydi. neye kafasını vermeye çalışsa gözleri önünde kara gözler beliriyor, lale'yi sevgi ve ilgi dolu bakışlar ile izliyordu. ya da kendine engel olamadan mehmed'in yüzünü, saçlarını, sırtını okşayan sert ellerini aramaktan geri duramıyordu.
ceylan gözleri boy aynasına döndü ve tüm görüntüsünü inceledi. zümrüt yeşili elbisesi en sevdiklerinden biriydi. saçları geriden toplanmış, kulaklarındaki iri zümrüt küpeler iyice öne çıkmıştı. boynundaki kolye de öyle. iyi göründüğünden emin olduktan sonra bir süredir mehmed'e gitmeyi bekleyen ufak boyutlu tuvale baktı.