-15,

405 36 68
                                    

-✦-

"sandra... senin için çok endişelendim!"

lale, tam kendisi hazırlanırken sonunda ziyarete karar veren arkadaşına doğru yürüdü. sandra son derece yorgun, hatta perişan görünüyordu... genç kızın endişeler katlanarak büyüyor ve omuzlarına yük oluyordu şimdi.

"üzgünüm, lale... seni merakta bırakacağımı o an düşünemedim."

samimi bir özür ile bir kaç gündür dairesinden ayrılmamasını açıklarken, iki kız birbirlerine sarıldılar. lale, hazırlanmasına yardım eden kızlara;

"bizi yalnız bırakın lütfen."

dedi ve saygı ile eğildikten sonra kızlar ayrıldı. odada ikisi yalnız kaldı. sandra, lale'nin önünde durduğu altın süsleri olan boy aynasının yanında durarak kıza baktı. arkadaşını özlemişti.

"çok güzel olmuşsun, bir yere mi gideceksin?"

zümrüt tacın süslediği saçlarını parmakları ile düzelten lale onayla mırıldandı. belini ve göğsünü sıkıca saran parlak yeşil elbise bu akşam için dikilmişti, parmağında mehmed'in bir kaç gün evvel hediye ettiği zümrüt yüzük vardı. tam anlamı ile hanedanın parçası olan soylu bir hanım gibi değil de bu sarayın kraliçesi gibi görünüyordu. gerçi şehzade de geleceğin bu şekilde şekillenmesi için elinden geleni ardına koymuyordu.

"esme hatunun manisa'dan dönüşü şerefine hünkarımız yemek veriyor. oraya gideceğim."

sandra bu konulara pek hakim değildi, kraliyet ile ilgili detaylar onu boğardı. yine de merakına yenik düştü, esme tek başına seyahat etmek için küçüktü. on iki yaşı henüz bitecekti.

"manisa mı?"

lale küpelerini düzeltirken;

"validesi orada... vaktinde sürgün edilmiş, hala da devam ediyor. mehmed, esme'nin hatırı için hünkarımız ile konuşmak istedi lakin amcam istemedi... geçmişte ne oldu bilemiyorum."

gerçekten de merak uyandırıcı olduğu doğruydu, ne de olsa bu hatun hünkarın kızının annesiydi. varisler her daim kabul görürdü, valideleri de çocuk büyüdükçe bu ayrıcalıktan yararlanırlardı. ne yazık ki hüma hatun oğlunun en kudretli vakitleri olan şimdileri, ve çok daha büyük bir kuvvete sahip olacağı gelecek zamanları görememişti. diğer şehzade anneleri ise evlatlarını kaybettiklerinden mütevellit bu makamlar boştu.

lale istemsizce şehzade hasan'ın kaybını düşündü, kendisine izdivaç teklifi etse de ve yanıt almak nasip olamamıştı. ne trajik, ne karanlık günlerdi. abisinin kaybı ve sultan mehmed'in ilk saltanatı, ve manisa'ya tekrar sürülmesi... anılar bir an başını bulut gibi sardı.

"beni yalnış anlama, lale... sen benim en yakınımsın. padişaha da saygım sonsuz, o yetenekli bir devlet adamıdır. fakat bazı kararları sana da anlaşılmaz gelmiyor mu?"

"ne gibi?"

"şehzade mehmed, saraya yeniden dönmeden evvel senden ona bir şans vermen için ricacı olmuştu, bana anlatmıştın... lakin şimdi şehzade onunla izdivacınız için konuşmak için her şeyi yapsa da cevap alamıyor... halbuki sen onun evlenebileceği en ideal adaysın, teklif götürülecek en soylu kız sensin."

-düş tüccarı, #dbahHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin