-5,

442 40 25
                                    

-✦-

yeni günün güneşi edirne semalarına bugün havanın güzel olacağını belli ediyordu, sert bir yağmurdan sonra açan güneş pırıl pırıldı.

açık perdeden süzülen ışık odayı doldurmuş, uyuyan genç kızın saçlarına vurmuştu. sevgilisi gür, sıcak kahverengi saçlarını okşarken onun düzenli nefeslerini dinliyordu.

mehmed gözlerini açtığında lale hala göğsünde uyuyordu. bir süre onun yüzünü, kirpiklerini izleyerek düşündü. dün öğrendileri kendisini bile garip hissettirirken; acaba sevgilisi bunları nasıl karşılıyordu?

lale'nin babası hep sır gibi olmuştu hayatlarında; kendisi manisa'ya yollanmadan evvelki anılarında hayal meyal sesini hatırlıyordu mehmed. halası ayşe hatun ise daha netti anılarda. ölümünün bu yüzden olduğunu tahmin edemezdi, zira lale'nin babasını iyi hatırlamak istediğinden emindi. kendisi de ona uyum sağlamıştı.

ortaya çıkan yeni yakınlar ve şimdi de genç kızı götürmek istemeleri... mehmed derin bir nefes verdi. sanki sevgilisini kendisinden almak isteyen kişiler her gün artıyordu; rüstem bey konusu ise kendisi için son derece berraktı.

babası istemişse de; rüstem'in yaptığı lale'nin çaresiz durumunu kullanmaktı onun gözünde. iki gün evvel olan içindeki hislerini gizleme dürtüsü yok olmuştu; herkese aşklarını göstermek istiyordu. kimseden gizlenmemek, herkesi aşklarından haberdar etmek için yanıp tutuşuyordu.

kısa süre sonra lale gözlerini araladı. hafif aralık göz kapakları arasından mehmed'in tebessüm eden yüzünü gördü. gülümsedi, daha güzel bir sabaha uyanabilir miydi?

"günün aydın olsun..."

dedi mırıldanarak. şehzadenin parmaklarını yüzünde hissetti, daha sonra da dudaklarını. alnına yumuşak bir öpücük bırakmıştı, sakin bir sonbahar rüzgarı gibi.

"daha nasıl aydın olabilir ki?"

lale, tekrar mehmed'in göğsüne sindi. ellerini birbirlerine kenetlediler. şehzadenin bir kolu lale'yi sıkıca tutuyor, ağırlığını ona vermesinin sağlıyordu.

mehmed:

"ömrümde uyuduğum en güzel uykuydu."

lale kıkırdadı, gözlerini onun yüzüne çıkardı.

"ya? halbuki yatağın pek rahat görünüyordu. senin odana kıyasla benimki nedir ki?"

genç adam, sevgilisinin elini dudaklarına götürdü. onun sesini duyduğu, ellerini tuttuğu her an tüm kederi yok oluyordu sanki. öfkesi sönüyor, tüm kalbi onun aşkı ile doluyordu.

"sen nerede olursan orası benim için en güzelidir. saraylar nedir ki... o ufak han odası ömür boyu benim için her yerden daha güzel olacak."

"benim için de öyle..."

dedi lale. mehmed'e mümkünmüş gibi daha da çok sarıldı. gözünün önüne dün akşam gelince bu güzel sabahın huzurlu havasına gölge düşürdü.

-düş tüccarı, #dbahHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin