Güneş ışığı sabah gözlerimi açmam için zorluyordu, leş gibide içki kokuyordum yatağımdan kalkıp banyoya gittim ve duş aldım. Bornozumu giyip duştan çıktım dün gece ile ilgili pek bir şey hatırlamıyordum her şey kesik kesikti. Telefonumu elime aldığımda bir sürü mesaj olduğunu fark ettim, bizimkiler beni merak etmişlerdi de neden?. Ece'yi aradım, "esin neredesin sen ya, ne kadar merak ettik seni haberin var mı" dün gece ne oldu ki bu kadar merak ettiler "dün gece ne oldu?...hiç bir şey hatırlamıyorum".
Bana her şeyi anlattı, nasıl yani orada seni seviyorum diye bağırdım mı ? bir de dövmeye çalışmışım, düşünmesi bile utanç verici. Hemen üstümü giyinip kahvaltı yapmak için dolabı açtım ama evde pek bir şey yoktu sanırım markette gitmem gerekiyordu. Hemen çantamı alıp dışarıya çıktım.
Marketten eksikleri alıp eve dönerken evimin önün de Yağız'ın arabasını gördüm, ondan hem kurtulmak istiyordum hem de onu bir daha görememek canımı sıkıyordu. Onu görmezden gelip eve girmeye çalıştım ama ne mümkün "Şimdi de böyle mi olduk Esin?" arkamı dönüp "Çok net konuştuğumu sanıyordum ama sen anlamamak konusunda çok ısrarcısın" ne olur ısrar et, anlama benim bir tanem. "Esin konuşalım" ya koskoca mafya peşimden koşuyor şaka gibi. "Gel yukarıya çıkalım"
Eve geçtiğimizde aldıklarımı dolaba koydum, o da mutfağa girmiş " Ne içersin demeyecek misin?" oldu paşam bir dur bismillah "Ne içersin" yanıma yaklaşıp "Ne verebilirsin?" ağzının ortasına yumruk demedim tabi ki " çay var kahve var" dedim. Beni tezgahla arasına aldı. "sen ne içersen o olsun" bu adamın bipolar olma ihtimali nedir acaba hayır bir ilgili bir kaçıyor yeter bu da can. "sen iyi misin Yağız" tek kaşını kaldırıp "neden?" onu inceler gibi yaptım" bu gel gitlerinin başka bir açıklaması olamazda ondan, ne istediğin belli değil" yüzüme yaklaştı, ah çok güzel kokuyor "aslında ne istediğim de kimi istediğimde belli" dudaklarını dudaklarımın üzerine koydu. Nefesini hissediyordum, "konuşacağız demiştin yapma" kendini toparlayıp geri çekildi "seni görünce kendimi durduramadım" etkiliyordum yani onu bu da bir şey.
Kahveleri alıp salona geçtim, kahvesini ona uzattım. "dinliyorum seni" yüz ifadesi ciddileşti "Yiğit seni özlüyor geceleri uyutması çok zor oluyor ha bir de" yanındaki kutuyu bana uzattı " bu senin" elime aldı, kutuyu açtım gözlerime inanamadım o çok uzun zamandır istediğim makine şuan elimdeydi. Bununla ne güzel fotoğraflar çekilir inanamıyorum... " b-ben bunu kabul edemem" yanıma oturdu " hayır edersin özür gibi düşün" yüzüne baktım. "Esin o gün seni kovmak değildi niyetim, şimdi kalkıyorsun ve benimle geliyorsun" ya tam diyorum düzeldi yine geldi barzoluğu "hayır efendim gelmiyorum yine başladın emirler yağdırmaya" yüzü ciddileşti "Sen değil miydin kızım beni seven niye kaçıyorsun şimdi benden" ayağa kalktım "çünkü sevilmediğim birine karşı platonik kalacak değilim, ne sandın liseliler gibi seni unutamayacağımı mı?" o da ayağa kalktı "unutabildin mi?" belimden tutup kendine çekti. "Bak Esin gel bir hafta daha kal kalmam dersen zorla götüreceğimi biliyorsun zorlaştırma" üzerine bir adım atıp "gel-mi-yo-rum" dedim.
Şu an Yağız'ın omuzunda aşağı iniyordum, hayır kimse de demiyor noluyor diye. Her hafta kız mı kaçırıyorlar ne bu soğuk kanlılık, öne oturtup kapımı kapattı, çıkmak için hareket yaptım ki yandan bindi "çocuk kiliti canım" dedi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SENİN ELİNDE
Roman d'amour"Bunu yapamazsın..." "Yerinde olsam bu kadar emin konuşmazdım" dedi. sinirli hali her ne kadar beni korkutsa da şu an belli edemezdim. "saçmalık" dedim ve arkamı dönüp kapıya yöneldim, kolumdan tutup duvarla arasına aldı. Nefesim hızlanmıştı " be...