11.Bölüm

218 16 20
                                    

Let the sky fall,when it crumbles
We will stand tall,Face it all together
Let the sky fall

~Skyfall      Adele

.-.. . .-.

Mektubu alalı altı gün oldu.Ben ölümle yine çok yakınım.Gerçi ölür müyüm onuda bilmiyorumda...Henüz bilgiler çok yetersiz.Adı,yaptığı işler görüntüsü...hiç bir şeyi bulunmamış birisi. Gerçi bu şekilde öldürülmek istemem muhtemelen acı verici olur...berbat!

Kısa süre önce Ranpo ortalıktan kayboldu.Dün bu saatlerde bir göreve gitti ve geri gelmedi.Mutlaka bir şeyler planlamıştır ama bir gerçek var ki Ranpo çok savunmasız.

Kendini koruması zor. Atıştırmalık almaya gittiyse (ki bu onun en savunmasız zamanı.) ve bir yetenekle ona saldırıldıysa veya kapsama alanı güçlü bir yetenek uzaktan saldırdıysa,fark etmiş olsada hiç bir şey yapamaz.

Ranpo'nun normalde gittiği her yere baktık fakat Ranpo ortalıkta yok. Ama kaçırılmış olsa mutlaka direk öldürülmez bizi çekmek için kullanırlardı ama başka bir planları olup olmadığınıda bilemiyoruz.Kime sorsak bilmediğini,görmediğini söylüyor.Arada bir yanına gittiği Poe'ye,market çalışanlarına,kafe çalışanlarına...Herkese bizzat kendim sordum.Biri yalan söylese yalan söyleyip söylemediğini rahatça anlayabilirim ama kimse yalan söylemiyor.Çalışanlarda bir değişiklikte yok.Kamera kayıtlarınada baktım.Ranpo şehrin içine giriyor ve o kalabalıkta kayboluyor.Hiç bir yerde gözükmüyor o anda sanki yok oluyor.

Geriye üç olasılık kalıyor. Ya Ranpo saklanıyor ve bir şeyler planlıyor,ya şehrin içindeyken görünmez olma yeteneği olan biri tatafından kaçırılıyor,yada birinin yanına gidiyor ve biri o kişilerin hafızasını siliyor.

Karşımızdaki rakip bu sefer çok güçlü. Muhtemelen sadece çok güçlü yetenekliler var. Off gereksiz yere çok uğraşacağız.

Çıkış saati gelmişti artık ne yapacağımıza karar vermeliyiz.

Atsushi ve  Kyōka odakarına gitmişlerdi.Saat
geç olmuştu ve artık uyuyacaklardı.

Saat gece yarısı beş civarı.Bir kadın geldi ve mırıldanmaya başladı.Oldukça hoş bir sesi vardı.Kadın şarkı söyledikçe vücudundan lila dumanlar çıkıyor,dumanlar odadan içeri giriyordu.

"O güzel uykularınızda uyanmak istemeyeceğiniz rüyalar görün."

Kyōka kadının sesini annesinin sesine benzetmişti.O yüzden birinin geldiğini hissettiği halde uyanamadı.Çünkü içi ona "tehlike yok." diyordu. Nerden bilebilirdi ki bunun başlarına en büyük belayı açacaklarını...

Kadın Atsushi'yi alıp gitti. Aynısını Akutagawa'ya da yapmıştı ve ona düşen görevi tamamlamıştı. Aynısını Chuuya ve Dazai'ye yapamazdı çünkü Dazai bu tuzağa düşmeyecek kadar akıllıydı,Chuuya ise belki hala görevdeydi,belki bir barda belki evinde içiyordu.Kadının gücü uyutmak değil, uykuları derinleştirip güzel rüyalar sunmaktı.

Sabah Gin uyandı.Abisini bulamayınca onu aramayı denedi telefonunun sesi Akutagava'nın kendi odasından geldi.Onu almadan mümkün değil çıkmazdı.Bir umut Mori'yi aradı.

Mori'den duyduğu şeyle yıkıldı.Abisi kaçırılmıştı.Mori bugün mafyaya bir mektup geldiğini söylemişti ve abisinin kaçırıldığını... Mori o günlük ona izin vermişti.

Ajansta işler pek farklı değildi.Kyōka uyandığında Atsushi'yi bulamadı. Markete gittiğini düşündü ama çok uzun bir süre gelmedi.Ajansa baktı diğerlerine haber verdi.Telaşları Fukuzawa'ya gelen telefonla endişeye dönüştü. Mori, acil bir şekilde konuşmaları gerektiğini söylüyordu.Ve yanında Dazai'yi getirmesini.

Belirlenen yere gittiler. Ajanstan yanlızca Fukuzawa ve Dazai vardı. Olası bir durumda diğerlerinin birlikte durması daha iyi olur diye düşünmüşlerdi.Mafyadan ise yanlızca Mori ve Chuuya.

Mori:Sabah bir mektup aldık.Atsushi ve Akutagava kaçırılmış.Geçen seferkiyle aynı bir el yazısıyla yazılmış bir mektuptu.

Mektupta;

Çok değerli (!) Fukuzawa ve Mori'ye;

Size kısa süre önce belirttiğim üzere,sizden bazı üyelerinizi söylediğim yere getirmenizi istemiştim.Biliyorum verdiğim süre henüz dolmamıştı ama ben sizi her zaman izliyorum.Niyetiniz hiç istediğim yönde değildi ve ben beklemeyi sevmem.O yüzden harakete geçtim. Eğer kaybolan üyelerinizin bir patlamada ölmesini istemiyorsanız, Chuuya ve Dazai'yi bir önceki mektupta bahsettiğim yere getirin saat 16.00 ya kadar gelme vakitleri var.Yoksa Patlama haberleri duyacaksınız.
Ayrıca yine güzellikle söylüyorum ki, eğer yine Dazai ve Chuuya gelmezse hem kaybolan üyeleriniz ölecek hemde daha sonrasında Dazai ve Chuuya'yı yine bir şekilde elime geçireceğim. Yanlarına kamera,başka bir üye,başka bir hayvan,başka bir insan,herhangi bir cihaz,alçı dahil olmak üzere hiç bir şey getiremezler.Aksi taktirde üyeleriniz direk ölecektir<3  (mektubu yine birbirinize verirsiniz.)

(Burda kısa bir süreliğine Dazai'nin ağzından okuyacaksınız<3)

Duraksadım içimde garip bir his vardı.Hayat benim için anlamsızdı,duygusuzudum çünkü. Duygusuzluğu en kısa haliyle özetliyim, kalbinizin tamamen boş olması.Normalde insanların mutlu olduğu, üzüldüğü, ağladığı, kızdığı yerde eğer duygusuzsanız hissettiğiniz tek şey kalbinizde bir boşluk hissi olur. Bazen gözlerinizde bir ağırlık olur ama gözünüzden bir damla bile akmaz. Diğer insanlara göre üzücü bir şey olur ama sizde sadece kalbinizde garip bir boşluk hissi. Aslında hiç bilmediğinizde, bu o kadar sorun çıkartmıyor, ancak eğer bir kere bile hissederseniz kalbiniz o duygulara muhtaç kalır ve o gelen her boşluk hissinde adeta azap çekersiniz.O duyguları ararsınız, hissetmek istersiniz...Ve bu o boşluk hissini daha derin ve daha çekilmez bir hale getirir.Bu zaten anlamı olmayan hayatı benim için dahada anlamsız hale getiriyor. Sevinmiyorsunuz, üzülmüyorsunuz her yerde kas katı bir boşluk hissiyle geziyorsunuz. Anlamsız değil mi? Zevk bile alamıyorsunuz. Evrenin bana acıması sonucu karşıma Chuuya çıktı. Yani ilk başta ben öyle sanıyordum,ancak durum bu değil.Bu benim için daha beter.İlk defa duygularımı Chuuya'nın yanında hissettim. Peki o yanımda olmayınca? Daha da kötü bir boşluk hissiyle yanlız kaldım. Adeta Chuuya'nın yanında yaşadığımı hissediyordum. Mektuptan anlaşılacağına göre bas baya ölüme kendi ayaklarımızla gidecektik. İçimde yine garip bi his ama boşluk değil hüzün (?) belkide.Ancak kendim öleceğim için değil Chuuya öleceği için.

Chuuya:Gitmekten başka şansımız yok sanırım.

Dazai:Öyle görünüyor.Fakat muhtemelen fark etmişsinizdir ki ölme ihtimalimiz yaşamamızdan daha yüksek. Benim için dert değil gerçi.

Saat sabah 10'du ve vakitleri çok yoktu.Ajansta mafyada Dazai ve Chuuya'ya saat 13.00'e kadar vakit vermişti. Chuuya elindeki en pahalı ve en eski şarabı aldı ve güzel bir kadehe doldurdu, ölmeden kesinlikle onun tadına bakmak istemişti.Gerçekten mükemmeldi. Bir yandan eline kâğıt kalem aldı ve kısa bir şiir yazdı. Sonrada katlayıp yatağının yanındaki çekmecenin içine koydu.

Dazai ise çekmecesinde bulunan nota son iki cümle daha ekledi. Geri kalan zamanında ise kitap okudu.

Saat 13.00'di. Dazai ilk defa geç kalmamıştı. Chuuya garip bir psikoloji içerisindeydi. Dazai ölme ihtimallerinin yüksek olduğunu söylüyorsa gerçekten öyleydi ve Chuuya o an ilk kez ölmekten korktu.

Tekrar partnerlerdi. Yan yana, belki mezarları olacak binanın önüne doğru yürüyorlardı. Etrafta güzel mi güzel Lavinia çiçekleri...

Artık kapının önüne geldiklerinde güvenlikler kapıyı açtı ve binaya adımlarını attılar.

________________________________

Merhaba! Öncelikle bölümü bu kadar geç attığım için özür dilerim. Daha erken atıcaktım ancak yazamadım bilmiyorum yazdıklarımı çok beğenmedim,yazdıklarım uygun gelmedi ama en sonunda içime sinen bir bölüm yazabildim. Kendinize iyi bakınn bir sonraki bölümde görüşmek üzere!

O Başkaydı (soukoku)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin