"Başka bir şey gördün mü? Veya birini fark ettin mi?"
Daphne başını iki yana salladı. Bir saattir ona aynı soruları farklı şekillerde soruyorlardı. Zaten zihninde her şeyi görmüşlerdi. Ne diye daha soru soruyorlardı ki?
Adam tekrar konuşacağı an Reina, Daphne'nin arkasına geçip, "Bu kadarı yeterli." diye uyardı.
"Bunlar..."
"Umrumda değil. İstediğiniz her cevabı aldınız. Şimdi bu kız odasına gidip dinleniyor."
"Bayan Collins. Bu iş sizin yetkileriniz dışında."
Reina kaşlarını çattı. "Ama o dahil bu okuldaki tüm öğrenciler benim sorumluluğumda." dedi soğuk bir tonla. "Ve ben bu kadar yeter diyorsam yeterlidir. Daphne, ağabeyinin yanına git. İşim bitince yanına geleceğim."
Daphne hiçbir şey söylemeden ayağa kalkıp kapıya yöneldi. Duncan onu gergin bir şekilde kapının dışında bekliyordu. Kız kardeşinin çıktığını görünce hızlıca yanına gitti.
"Bitti mi?"
"Evet."
Daphne tek kelimelik cevapla geçiştirdi. Dışardan sessiz görünsede zihninin içinde adeta fırtına kopuyordu. O kızın görüntüsü aklından çıkmıyor, hatıralarında annesinin cesediyle yer değiştirip duruyordu. Kanla kaplı vücut, pençe izleri, parçalanmış kıyafetler ve o boş bakan gözler...
Duncan ise ne yapacağını pek bilemiyordu. Bahçeye çıktıklarında güneş batmak üzereydi.
"Biraz oturmak ister misin?"
Daphne başını sallayınca Duncan onu bir kenara çekti. Çimlerin üzerine oturduktan sonra etraflarında çiçekler büyümüştü. Kokuları etrafı sarınca Daphne derin bir nefes alıp başını Duncan'ın omzuna yasladı. Çiçek kokuları onu genelde rahatlatırdı.
"Daha iyi misin?" dedi Duncan yavaşça.
"Evet. Sorun yok."
Duncan iyi olduğunu söylese de onda bir şeylerin yanlış olduğunu hissediyordu. Görünürde ve hareketlerinde bir farklılık yoktu ama yine de bir şeyler yanlış gibiydi. Bakışları her zamanki ardına çok şey sakladığı soğuk bakışları gibi değildi. İçindeki tüm duyguları yitirmiş gibi bir bakıştı.
Reina okuldan çıkıp yanlarına yaklaştı. İkisi de ayaklanınca, "Evinize gidip dinlenmek isterseniz..." diye söze başladı ama Daphne, "Teşekkür ederim, Bayan Collins." diye araya girdi. "Ama ben iyiyim. Buna gerek yok. Size iyi geceler." dedi ve arkasını dönüp yatakhanesine yürümeye başladı.
Duncan sıkıntıyla iç çekerken Reina, "Sanırım şoktan oldu." dedi. Kendisi de buna inanmıyordu gerçi. Elini Duncan'ın omzuna koydu. "Odana git ve uyu, Duncan. İkinizin de buna ihtiyacı var."
Duncan başını salladı ve Daphne'nin içeri girişini izleyip kendi yatakhanesine yöneldi.
Reina ise yorgun bir nefes çekip arkasını dönerek oradan uzaklaştı.
✨✨
Daphne gözlerini açtığında yatağında uyanmayı bekliyordu ama mavi bir ışık açtığı gözlerini geri kapatmasına sebep oldu. Uzandığı yerden doğrulup kapattığı gözlerini yavaşça geri açtı.
Buzun üzerinde uzanıyordu. Ama garip bir şekilde soğuk değildi. Ayağa kalktıktan sonra etrafını incelemeye başladı. Soğukkanlı biri olabilirdi ama bilmediği bir yerde kendisini rahatsız hissetmesi gerekirdi. Buna rağmen sadece sakindi. Hiç olmadığı kadar hem de.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇMİŞİN SESLERİ
FantasíaYıllar önce kurulan denge altüst oldu. Geçmişin karanlık ruhu uyandı ve şimdi hepsinden intikam almak için geri dönüyor. Bu yıkımdan sağ çıkabilecek misin yoksa enkazın altında mı kalacaksın? ------------