yaşanamamışlar

83 9 0
                                    


Önceki Sabah (Nisan 2024)

"Günler,seni düşünmekle geçen yeter.
İşgaline bir son ver artık"

Sakince kulağıma dolan şarkıya eşlik
ettim. Son zamanlarda düşünmekle geçen günlerim çok olmuştu. Aklım çok karışıktı. Ne düşündüğümü kendim bile anlamazdım çoğu zaman.

"Miray!" arkamı dönmeden yürümeye devam ettim. Sesine daha fazla tahammül edemedim elimi kulağıma doğru kaldırıp müziğin sesini daha da arttırdım.

Bir anda bastıran Nisan yağmuru, elimde neredeyse ıslanmaktan kuru yeri kalmamış olan ödevimi ve beni mahvetmişti.

Kaç gecedir uğraştığım proje ödevini...

İçim sinirle dolmuştu. Daha fazla dayanamayıp kulaklığı kulağımdan çıkardım tam o sırada sertçe itilmemle kulaklığım elimden fırladı. Artık bana bir hayrı kalmamış olan ödevimde tabi.

Sertçe yere düştüğümde az önce nerdeyse beni ezecek olan araba kulaklığımı ezerek paramparça yapmıştı.

Ben ise donup kalmıştım ayağa kalkmaya çalışırken çoktan yanıma iki üç kişi gelmişti bile. Çoğu insan yağmurdan dolayı hızlı adımlarla yürürken anlık bi bakış atmış umursamamıştı bile.

Beni iterek ezilmemi engelleyen Fırat yanıma eğilirken az önce Miray diye bağıran kız başımda dikilmiş şokla bana bakıyordu.

"Kızım dikkat etsene takmışsın kulaklığı kornayı da duymuyorsun!"

Ayağa kalktığımda çamur olmuş üzerimi umursamadan kolları arasına aldı beni.

"Kulaklık da gitti, neyse canımız sağolsun" demesine karşılık "Umarım Dilek hoca da "canınız sağolsun" der" dediğimde neredeyse boşalmış olan caddede gülüşü yankılandı.

Normalde olsa belki ona katılırdım ama şu halde gülemiyordum.

Gözlerim yeniden ödevimin ve kulaklığımın olduğu tarafa kaydı. İsmini tam hatırlayamadığım bir çocukla göz göze geldik.

Yaklaşık bir metre ötemde gözlerini gözlerime kenetlemiş hiç ayırmadan bana bakıyordu. Aradaki bağlantıyı kesmek istedim ama gücüm yetmiyordu sanki.

Yerdeki kulaklığı alıp bana uzatırken göz temasını ilk kesen o oldu. Bedenimden önce ellerim hareket etti. Bedenim kaskatı kesilmişti sanki. Ona yaklaşmak icin Fırat'ın kolları arasından çıkıp adım atamıyordum.

Tek adımda aradaki mesafeyi azaltırken kulaklığı avuçlarımın içine bıraktı.

Soğuktan buz kesmiş olan parmak uçları sıcak avucuma değdiğinde titredim.

Soğuk değilse titreten peki ya neydi?

Tam o sırada döngüye aldığım şarkının sesini duymaya başladım. "Sayfaların arasında unutulur belki de bu aşk"

Kulaklığın bağlantısın kesilmesiyle birlikte ses kendini dışarıya vermiş ve oluşan sessizlikte duyulmaya başlamıştı.

Ya da sadece duyuluyor ama tam şu an da anlaşılıyordu şarkının sözleri.

Kilitlenmiş gibi ânın garipliğini çözmeye çalışırken ona bakmaya devam ettim.

Daha önce yaşanmış gibi bir histi bu. Burnumun direğinin sızladığını hissettim.

Yaşanmamışlar, hayır. Yaşanamamışlar da sızlatıyormuş burnu.

Gözlerindeki karmaşık ifadeyi çözemiyordum ama hepsinden ağır basan bir nefreti vardı. Sebebini anlayamadığım nefretten kalbim acıyla kasıldı.

Ben Fırat'ın kolları arasındayken karşımda durduğu dakikalarda hiç bakmadığı Fırat'a ardından tekrar bana anlık bir bakış atıp yürüdüğü yönün tersine doğru ilerlemeye başladı.

O hızlı adımlarla geldiği yolu geri dönerken dudakları da hareket ediyordu.

Bir anlık dudak okuyabilmek istedim.

Hakkımda kim bilir ne söylüyordu. Rahatsız olduğumda Fırat'ın kolları arasından ayrıldım.

İnsanların bakışlarını başta takmasamda artık bu benim için bir sorun haline gelmişti. Sanırım, Fırat'la kısa sürede bu kadar yakın olmamıza şaşırıyor ve ne zaman onunla ya da başkasıyla gözüksem gözlerini üzerimden çekmiyorlardı.

Okulda yeniydim, bir kaç ay önce Ankara'dan İstanbul'a taşınmıştık.

Bir zamanlar tanıdık olan insanlara artık tanıyamayarak bakmaktansa hiç tanımadığım insanlarla baştan başlamak daha iyiydi yeni bir hayata...

Az önce arkadaşına seslenen kız önce bize baktı ardından oflayarak az önceki çocuğun gittiği yöne doğru koşarak ilerlemeye başladı. Üzerinde forma yoktu üstelik onu daha önce hiç görmemiştim sanırım bizim okuldan değildi. Sinir bozukluğuyla göz devirdiğimde Fırat önce saate baktı ardından "Hadi hadi! geç kalacağız" diye beni çekiştirmeye başladı.

Başımı havaya kaldırıp gökyüzüne baktığımda yağmur durmuş güneş çıkmıştı. Benim her şeyim battıktan sonra...

Bir umut durumu anlatırsam ödev için tekrar şans verir diye projemi alıp okula girerken umutsuz vaka olan kulaklığımın parçalarını da çöpe attım.

Okula girmeden telefonu kapatmak en iyisiydi. Ekranda açık olan şarkıya tekrar gözüm takıldığında duraksadım.

Bu şarkı artık bana bugünü hatırlatacaktı.

Hayır bugünü değil.

Onun bakışlarını.

İstemiyordum, hatırlamak.

Kimseyi...

Derin bi nefes alıp playlistimden şarkıyı kaldırdım. Telefonu kapatarak okula doğru yürümeye devam ettim.

Unutmak daha iyiydi. Herkesi, her şeyi.

Bölüm Sonu.

Okuduğunuz için teşekkür ederim.

Diger bölümde görüşmek üzere💖

Unutuş Nehri | Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin