2. BÖLÜM

930 124 273
                                    

Bu öyle bir sessizlik ki;
Dışım sükut, içim kıyametlerle dolu.
.
.
.
(...)
Ellerimi arkaya doğru çekip bağlayacağı an hızlıca ellerimi çekip, göz bandını açarak öne doğru kendimi atarak, elimle bahçe duvarı üstündeki demirlerin devrilmesini sağladım.

Ben ilk çığlığımı, farkında olmadan bu adamla birlikte bir lunaparkta atmıştım.

🤍

Çıkan ses, düşündüğümden de gürültülü bir şekilde çıkmıştı ortaya. Adamın küfrünün ve boynumda bir acının ayna anda ortaya çıkmasıyla karanlık beni kendine doğru çekmişti. Bedenim geriye doğru düşerken büyük kolların bedenimi sardığını hissetmiştim.
.
.
.
Kendime geldiğimde gözlerimi açmadan önce etrafı dinleyip bir şeyleri anlamlandırmaya çalışmıştım ancak nafileydi. Gözlerimde olan örtü önümü görmemi engelliyordu ve ellerimle açmayı denemek istesem de elime dolanmış ip 'ben burdayım' dercesine sıkı bir şekilde bağlanmıştı bileğime.

Bir kartonun üzerinde olduğumu karnıma ve sırtıma giren ağrılardan sonra idrak edebilmiştim. Bunun üzerine bir süre daha ses dinlemeye çalışıp ona göre hareket etmek istesem de boşluktan başka bir şey yoktu ve hem bedenindeki ağrılar hem de karanlık iyice sinirimi bozup, canımı sıkmaya başlamıştı.

Ayaklarımı yere vurup ses çıkarmaya çalışmış olsam da karşılık veren kimse olmamıştı. Ancak odada varlığını belli eden bir nefes olduğunu farketmemle hareketlerimi durdurmuştum.

Çırpınmalarıma rağmen bir şey yapmıyordu, hiçbir hareketlilik olmamıştı çırpındığım süre boyunca ve bende pes ettiğimi belli eder şekilde nefesimi sesli bir şekilde vererek ne tarafta olduğunu bilmediğim için ona doğru dönmeyip yüz çevirdiğimi görsün diye yüzümü tavana doğru çevirdim.

Bu hareketimin üstüne hareketlenmişti ve bir süre odada dolaşmaya başlamıştı.

- Nefesinizi bu kadar uzun süre tutmamalısınız küçük hanım.

Nefesimi tuttuğumu konuştuğunda farketmemle kendime çeki düzen vermeye çalıştım. Korku bende olmamalıydı. Korku olursa kendimi iyice kaybederdim.

Korku olursa hata olurdu ve ben en büyük hatayı zaten doğarken yapmıştım. Artık hata yapma hakkım yoktu.

- Fazla inatçısınız konuşmamak konusunda özel bir nedeni var mı?

Dediği üzerine istemsiz kaşlarımı çatılmıştı. Konuşma engelli olduğumu bilmiyorlar mıydı?
Tabi ya, babam benim bu durumumu hiç göstermemişti ve büyük ihtimalle kendi çaplarında yaptıkları küçük araştırmadan kaynaklı bilmiyorlardı durumu. Peki babam? O ister miydi bu durumu bilmelerini?

'Baban zaten yıllardır konuşmanı istemiyor muydu?

İç sesimin haklılığıyla yine içimdeki düşünceleri bırakmaya çalışmıştım. Gerçekten fazla can sıkıcı bir iç sesim vardı.

Sessizliğimden ayrılıp odadaki kişiye dikkatimi vermek istesem de sadece nefes sesini alabiliyordum, tekrar hareket etmeme kararı almıştı anlaşılan. Ne kadar beklediğimizi bilmediğim bir sürede de konuşmamı beklemiş olsa da kapı sesiyle istediği yanıtı almayınca odadan çıktığını anlamıştım.

Adam gittikten sonra yerini bıraktığı sessizlik, gittikçe ağırlaşıp can sıkıcı bir hal almaya başlıyordu. Düşünceler beynimde dönüp durdukça başka bir boyuta geçiyordu.

Babamın yakın zamanda gireceği bir ihaleden kaynaklı bir durum söz konusu değildi, olsaydı kesinlikle bilmemizi sağlar ve sürekli bizim başımızda olan korumalar söz konusu olurdu. Daha doğrusu genellikle sadece kardeşimin başında olurdu çünkü benim evden çıktığım zaman dilimi çok nadir oluyordu. Çıktığım zamanlarda da beni tanıyan insan sayısı çok az olduğu için korumam olmuyordu.

Suskun sırlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin