Aşkı çok şeye benzetirler hayatta, aşk herkese göre aynı anlam değildir. Kimine mutluluk, kimine hüzün, kimine savaş, kimine barıştır aşk. Bana göre yangındır aşk. Eğer aşkı yaşayacak iki kişi severse birbirini su olur da söndürür o alevleri yürekler. Eğer tek taraflıysa sevdadır onun adı, işte o yakar kavurur adamı. Kimine ölüm, kimine zulüm, kimine sürgündür. Eğer sevdalanan gerçekten seviyorsa sevda adama iyilik göstermez, gün yüzü yoktur sevdada. Ben sevdalı grubundandım, yananlardan. Sönmek bir yana dursun beni yakan kadın, koca bir ormanı yaktı da bir ağaç bıraktı bana, al bu sana kalsın diye. Ben yine o ağaca onu yazdım. Tek bildiğim kelime, tek işittiğim isim, tek sevdiğim kalp...
Yine sana yazıyorum kadın. Tek senin için, tek sana... Ben seni kalbime yazmışım bütün vücudum ezberlemiş, kağıda yazmışım insanlar dinlemiş çok mu be kadın. Her şeye tamam da her yanım, her anım senken sensiz kalmak çok zor be kadın...
Aşkla alakalı birçok şarkı yazıldı, bir çok kitap basıldı. Bazıları aşkı kitaplardaki toz pembe hayat sandı, bazıları şarkılardaki kederli yaşamdan saydı... Ama kimse aşkı gerçekten anlatamadı. Çünkü herkesin aşkı kendine özel, sevdiği onun için güzeldi. Bu hayattaki herkes aşkı ancak yaşarsa cidden anlayabilirdi. Ben size kendi hikayemi anlatıcam, anladığınız kadar bana kafi...
Ben Aral Demir Bektaş. Sevdiği kızın arkasından şair olmuş, ona sırtını dönüp giden kızın sırtından başlayıp her zerresini ezberlemiş, kağıtlara dökmüş, sevdiği kızın arkasından yazar olmuş bir adam...
Yıl 2004 o zamanlar 9 yaşındayım. 3. sınıfa gidiyordum, öğretmenimizin atanması çıktığı için yerine yeni öğretmen gelecekti. 15 tatilinden çıkmış okulda yeni öğretmeni bekliyorduk. Fazla uzun sürmedi, öğretmen sınıftan içeri girdi. Herkeste gözünü gezdiriyorken gözleri bende takılı kaldı, tek başıma oturduğumu görünce yanıma yaklaştı ve konuşmaya başladı. "Yalnız hissediyor gibisin, hissetme ben varım artık." dedi kulağıma. Garipti ama sıcacık olmuştum o cümleden sonra. Hiç tanımadığım o kadına sıkıca sarıldım. O öğretmenimiz Nevin Atıcı imiş. 1 sene de onunla o kadar iyi anlaştık ki öğretmenim değil kankam gibiydi. Derdim, sıkıntım, mutluluğum hepsi onda da vardı. 4. sınıfa geçtiğimizde bir gün Nevin Hoca sınıfa yine her zamanki neşesi ile giriş yaptı. "Size bir sürprizim var" diyerek içeriye daha küçücük yaşta peri gibi görünen bir kız aldı. Kızıymış, o gün öğrendik. O minik zilliyi bana emanet etmişti o gün. Ben ilkte onu göründüğü gibi çıtıpıtı bir kız sanmıştım, tabi yanıldığımı daha sonra anlayacaktım. Ona okulu gezdirmek için dışarıya çıkardım. Ben ona okulu anlattığımı sanarken o çoktan sıkılıp bir şeyler bulmaya başlamıştı bile ,tabi haberim yokken. Ensemde hissettiğim taş ile arkamı döndüğümde onu ağacın arkasında beklemiyordum. Yerden minik taşlar toplamış bana atıyordu. Ona doğru yürümeye başladım. Niyetim niye yaptığını sormaktı, yanına varınca iki bacağımın arasından eğilerek kaçtı ve biraz ilerledikten sonra arkasına dönüp bana dil çıkardı. Oyun istiyordu ve ona bu oyunu verecektim. Onun arkasından koşmaya başladım. Ben koşunca hızlıca göz önünden kayboldu. Arkasından ilerledim, sağa sola bakıyordum ama bulamıyordum. Ta ki bacağıma yediğim taşa kadar. Diz kapağımda hissettiğim ufak acıyla taşın geldiği yere dönünce onu gördüm. Kahkaha atıyordu. O öyle gülerken çaktırmadan arkadan yaklaştım ve belinden tutup gıdıklamaya başladım. Gülerek yere uzandı, ben gıdıklamaya devam ediyordum. Çok güzel gülüyordu, peri gibi...
O gün kendime gerçekten yakın hissettiğim biriyle geçirdiğim ilk zamandı. Öğretmenimiz ve adını bile bilmediğim kızı eve yol almışken Nevin Hoca'ya kızını yarın tekrar getirmesi için yalvarmayı unutmadım. O da bana söz verdi, 4. sınıf bitine kadar her günüm o olmuştu. Adını ikinci gün öğrendiğim ama benim lakabımla peri kızı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YÜREKTEN HAYRAN
Novela JuvenilAşkı çok şeye benzetirler hayatta, aşk herkese göre aynı anlam değildir. Kimine mutluluk, kimine hüzün, kimine savaş, kimine barıştır aşk. Bana göre yangındır aşk. Eğer aşkı yaşayacak iki kişi severse birbirini su olur da söndürür o alevleri yürekle...