Minho boşalmanın verdiği rahatlıkla, elini üvey kardeşinin sertliğine sarıp çekiştirmeye başlamıştı.
Jisung tam inlediğinde kapı tıklanmasıyla ikili duraksamış, minho elini jisung'un ağzına bastırmıştı.
"Jisung oğlum, hala çıkmadın mı?"
"H-hayır anne, neden sordun ki"
"Kapıda seni beklediğini söyleyen bir misafir var çünkü"
"Adı ne"
"Chuwon"
🍓
Jisung derin bir nefes alıp kapıya gittiğinde, eski sevgilisine bakmıştı.
Daha bu sabah tuvalette minho tarafından basıldıktan sonra evlerine kadar gelmesi büyük bir cesaret gösterdiği anlamına geliyordu."Efendim"
"Jisung, benimle iki dakika yürüyüşe gelir misin?"
Jisung kafasını sallayıp annesine baktıktan sonra, annesinin arkasından onları izleyen üvey abisini fark etmişti.
Minho elinde duran bardağı patlatırcasına sıkıyor, bu kollarındaki damarların belli olmasına neden açıyordu.
Jisung ayakkabılarını giyip son kez arkasına baktığında minho'nun ona olan bakışlarını umursamayıp chuwon'un koluna girdi ve yürümeye başladılar.
"Kabul etmeni beklemiyordum jisung"
"Kabul ettiğim için hemen hayal kurma sakın. Sadece ne konuşmak istediğini merak ettim, bu saatten sonra"
"Ben, seni hayal edebileceğinden daha çok seviyorum, sen benjm herşeyimsin. Sana söz veriyorum.."
Chuwon jisung'un ellerini avcunun içine alarak oğlanın yüzüne baktığında, jisung'un hissettiği şey sadece saf ama bir o kadarda hissettiği öfkeydi.
"Söz veriyorum, o kadın çocuğu aldıracak ve bir daha asla seni anlatmayacağım"
Jisung tiksintiyle elini geri çektiğinde gözlerinin içine küçük bir umutla tutunan oğlana baktı.
"Peki bu masum bebeğin ne suçu var hm? Yanlışlıkla dünyaya geliyor ve babası onu istemediği için annesi onu aldırmak zorunda kalıyor. Üzgünüm ama daha doğmamış bir bebeğin ölüm sebebi olmak istemiyorum"
"Tamam, söz aldırmayacağım ama tek bit şartım var."
"Burda beni ikna etmeye mi çalışıyorsun, kendini bana ikna ettirmeye mi çalışıyorsun belli değil"
"Eğer benimle birlikte olursan, bebek yaşar. Benimle birlikte olmazsan ise bebeğe elveda de"
"İşte bu yüzden seninle birlikte olmuyorum, her zaman kendi çıkarlarını düşünüyorsun, ayrıca çok canisin"
"Jisung cevabı ver, yoksa gidiyorum"
"Hala cevap mı bekliyorsun? Asla seninle olmam. Bunu iyi anladığını sanıyordum"
"Jisung, lütfen..ben sana-"
"Çok aşığım bilmem ne. Hayır değilsin, sen sadece hırsların için hareket ediyorsun chuwon. Beni sevdiğin bile yok, ayrıca bu saatten sonra sevsen bile bı fayda ediceğini düşünmüyorum"
"Öyle mi?"
"Öyle"
Chuwon aniden jisung'u kendine çekip ona sıkıca sarıldığında, oğlan kendini geriye çekmeye çalışmış, ama bunu başaramamıştı.
"Bırak"
Jisung hala kurtulmaya çalışırken oğlan ağlamaya başlamış, jisung'a daha sıkı tutunmuştu.
"Üzgünüm ama şeytan göz yaşlarına bu sefer inanmam"
"Jisung özür dilerim, benim için çok çabaladın, benim hayallerim için iki ayrı işte çalıştın. Bense sana karşı çok bencillik yaptım. Özür dilerim, özür dilerim"
Chuwon'un çatallaşan sesiyle birlikte, jisung bir anda onu tüm gücüyle itmiş, yeri boylamasını sağlamıştı.
"İstemiyorum dedim."
"Bunu sana yapmak istemezdim ama jisung, bu kaderi kendin seçtin"
"Ne sikim saçmalıyorsun"
Jisung arkasında kollarından tutulduğunda, kaçmaya çalışmış başaramamıştı.
Chuwon ayağa kalktığında, bu sefer üzgünlüğü gitmiş, yüzünü düz bir ifade almıştı.
"Bipolar orospu!"
Oğlan cebinden uyuşturucu gibi bir şey çıkardığında, jisung arkasındaki kişiden kurtulmaya çalışıyor. Ama yapamıyordu.
"İyi uykular sungie"
...
Minho jisung evden çıktıktan sonra içinde oluşan bu garip hisse dayanamamış, jisungların peşinden onlardan on dakika sonra evden çıkıp gidecekleri parka gitmeye başlamıştı.
Aslında jisungların tam peşinden gidecekti ama, ne olduysa o dışarı çıktığında, ikili çoktan gitmişti. Yani ortalıkta yoklardı.
Üvey abi onların az çok hangi parka gidebileceklerini tahmin ettiği için adımlarını oraya doğru yöneltmişti.
Bu chuwon denen çocuğu gördü göreli, -tuvallette jisung'la gördü- ona güvenmiyordu. Açıkçası kıskandığından değildi ama, çocuk ona hem itici geliyor, hemde jisung'unu elinden almaya çalışıyordu.
Jisung'un bir başkasının olması düşüncesi minho'yu deli ediyor, neredeyse sinirden çatlamasına yol açıyordu.
Bu hafta içerisinde cumartesi günü babasıyla jisung'un annesinin düğünü olduğu için, cuma günü yani yarın. Jisung'la okuldan sonra damatlık bakmaya gideceklerdi.
Aslında duygularını belli etmemeye çalışsada, jisung'un giyeceği kıyafet içinde nasıl görünceğini hayal edip duruyordu oğlan.
Düşüncelerinden çıkıp jisungların olduğu parka gittiğinde, onları etrafta görememişti. İçinde oluşan garip bir his, gidip onları aramasını söylesede. O burnunun dikine gidip bu parkta kalmış, parkın aşağısındaki futbol sahasına doğru inmeye başlamıştı.
Sahaya indiğinde, arkası dönük birinin, kucağında birini taşıyarak arabaya doğru götürdüğünü görmesiyle duraksadı.
Taşınan kişinin saçı jisung'un saçıyla aynıydı. -kahverengi- ayrıca onu taşıyan kişinin saçı ise siyahtı.
Biraz daha yakından bakınca o kişinin jisung olduğunu görünce içinden koca bir 'siktir' çekmişti.
"HEY! CHUWON, ÇABUK ONU YERE BIRAK!"
...
Dırırımmmm.
Arkadaşlar 200 takipçi olmama son 9 kişi kalmış, rica etsem takip edebilir misiniz? <3
Birde, öbür ficlere yarın yb gelecek, bu fic'e yarından sonraki gün. Ya da ihtimale göre yarın.
Bu gün lise tercihlerini yapmaya gidicez, nedense stresliyim biraz
Hepinizi çok seviyorum 💓
Yb için 40 vote😾💪
Ece kaçar 😽
ŞİMDİ OKUDUĞUN
stepbrother - minsung
Short Storyminho yıllardır -annesi ile babası boşandığı için- babasında kalan bir çocuktur. Jisung ise küçükken babasının annesi ve kendisini terk etmesiyle baba sevgisi görmemiş bir çocuktur. bir gün jisung'un annesi ile minho'nun babası tanışıp evlenmeye kar...