26

1.1K 175 348
                                    

Kapıyı açtığında ise, beklemediği bedenle birlikte duraksamış, onu içeri almak zorunda kalmıştı...

🍓

"Burda ne işin var?"

"Senin için gelmedim. Jisung nerede?"

"Onu görmene izin vermiyorum"

Minho, tiksinti dolu bakışlarını, sevgilisinin 'sözde' annesi üzerinde gezdirip, onun ozumuna çarpıp salona giren kadınla göz devirmişti.

"Jisung! Oğlum, nerdesin!"

Jisung içeriden gelen sesle gözlerini açmış, yavaşça ayağa kalkıp yorgunca adımlarını içeriye doğru sürüklemişti.

"Senin burda ne işin var?"

Çocuk, çok sevdiği annesine yaptığı şeylerden sonra, nasıl davranacağını gayet iyi bildiği için, soğuk olan bakışlarıyla, kadının gözlerinin içine bakmıştı.

"Jisung, oğlum çok pişmanım. Babanda sana vurduğu için çok pişman. Nolur geri dön"

"Babam? Hah! O adam benim için bir yabancıdan başkası olamaz"

"Minho. İzin verir misin oğlumla 'özel' olarak konuşmak istiyorum"

Oğlan, üvey kardeşine baktığında, onun sessizce kafasıyla onayladığını görüp balkona çıkmıştı.

Kadın dolu gözlerini silerken, jisung hiçbir duygu belirtisi vermeden dimdik annesinin suratına bakıyordu.

"Jisung, oğlum. Sen, ben ve baban yeni güzel bir başlangıç yapacağız, sana söz veriyorum"

"Minho hyung?"

"Onu boşversene, ne güzel işte sadece üçü-"

"Onu boşveremem tamam mı? Sevgilim benim herşeyim"

"Annene karşı sevgilini mi seçiyorsun yani?"

Kadının çatık kaşlarıyla sorduğu soruya salisesinde 'evet' anlamında kafasını sağlayan oğlu, kadının aşırı sinirlenmesine sebep olmuştu.

"Seni ben büyüttüm! Seni kahrolası velet!"

"Sen bana karşı üvey babamı tercih ederken, hiçbir şey olmuyordu ama"

"Hah! Seni yetim! Seni aptal! Sen kimsin ki"

Oğlunun yakasından tutup onu yere fırlatan kadın, minho'nun balkondan içeri girmesiyle derin bir soluk almış, yerde yatan çocuğa bakmaya devam etmişti.

Üvey abi ise hızla üvey kardeşinin yanına koşmuş, onu ayağa kaldırarak koltuğa oturtmuştu.

"İyi misin? Bu kadın sana bir şey yaptı mı?"

"Hayır"

Minho yavaşça doğrulup kadının yanına doğru yürüdüğünde, konuşulan her şeyi duymuş olmasından kaynaklanıyor olmalı ki ekstra sinirliydi.

"Evimden çabuk gidin, ikimizde sizden rahatsız oluyoruz"

"Zaten, yetim olan bir çocuğu yanıma almak istemiyorum"

Bayan han kapıyı çarparak evden çıktığında, büyük olan, anlamaz bakışlarla küçük olanın yanına geçmişti.

"Sorarak seni bunaltmak istemiyorum ama, bayan han yetim derken neyi kast ediyordu..?"

Küçük olan, sessizce elleriyle oynamaya başlarken, sevgilisinin yanıt beklediğinin farkındaydı.

"O benim öz annem değil"

"Nasıl yani"

"Biliyorsun, biz babamı ben çok küçükken kaybettik. O adam benim öz babamdı. Babam annemi aldatıp, başka bir kadınla birlikte olmuş, babam bayan han'a değil, o kadına yani benim asıl anneme aşıkmış. Kadın doğum yaparken hayatını kaybedince, babam bayan han'a durumu açıklamak zorunda kalmış"

"Sonrasında..?"

"Bayan han, babamı.."

"Babanı?"

Kapıdan anahtar sesi geldiğinde, minho kapıya yönelmiş, jisung ise sessizce beklemeye başlamıştı.

"Merhaba anne"

"Merhaba kuzum"

Kısa bir selamlaşma faslından sonra, kadın koltuğa oturmuş, bacak bacak üstüne atarak ikiliye bakmıştı.

"Bayan jihyo-"

"Olanları biliyorum jisung oğlum, halledeceğim ben. Siz keyfinize bakın"

"Ne"

"Sevgilim, annem Kore'nin en ünlü avukatlarından biridir, kimse onun karşısında duramaz"

Jihyo -yani minho'nun annesi- ayaklanıp, oğlunun sevgilisinin oturduğu koltuğun önüne geçerek, küçük olan çocuğa bakmıştı.

Kadın, çocuğun stresle oynadığı ellerini ellerinin arasına almış, güven vermek istercesine çocuğun elini sıkmıştı.

"Jisung oğlum, neden bu kadar streslisin? Lütfen sakin olmaya çalış, bak ben burdayım, ben sizin arkanızdayım. Ayrıca bende annen sayılırım"

Oğlan elini güven içinde sıkan kadına karşı gülümsemiş, ayağa kalkıp kadına sarılmıştı.

Minho ise sevgilisiyle annesinin iyi anlaşmasına sevinmiş bir biçimde duvara yaslanmış, ikiliyi izlemeye koyulmuştu.

"Efendim sizinle ilk tanıştığımızda, sizin çok kaba biri olduğunuzu düşünmüştüm, açıkçası size çok minnettarım"

"Efendim ne be! Anne diyeceksin, anne"

"Peki jihyo anne"

"Öyleyse siz yorulmuşsunuzdur, gidin duş falan alın, bende işleri halledeyim"

Jisung geriye doğru çekildiğinde, kadının ona göz kırpıp hafiften minho'yu işret ettiğini görmesiyle, utanıp sevgilisinin yanına gitmişti.

Oğlan, üvey kardeşinin yanına gelmesiyle elinden tutup yukarıya doğru çıkarmış, salondan büyük olan jakuzili banyoya sokmuştu.

Küçük olan altında boxer kalınca, hafifçe arkasını dönmek için doğrulmuş, ama önden birleştirilen elleri ve aniden vücuduyla buluşan soğuk duvar buna engel olmuştu.

Çocuğun ağzından küçük acı dolu bir inleme çıkarken, üvey abi uzun zamandır rahat davranamadığı üvey kardeşinin dibine girmiş, dudaklarını şehvetle buluşturmayı unutmamıştı.

"Sessiz çığlıklarını ver bana sevgilim"

İşte o an jisung günün daha da uzayacağını ve deli gibi yorulacağını anlamıştı.

...

Bir sonraki bölüm..

Üç gündür bu fic'e yb atmıyorum, iyi oldu vallahi

Hepinizi çok seviyorum güzelleri🫀

takip etmeyi unutmayın 💋(dilenciece)

Yb için 55 vote 😻

Ece kaçar 😽

stepbrother - minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin