star lost

217 32 10
                                    

4 temmuz

hyunjin'in yanında jisung'u beklerken seungmin'i aradı minho.

"evin kapısı açık, direkt girersiniz ben on dakika sonra geleceğim." dedi ve seungmin'in tamam dediğini duyar duymaz kapattı.

yerde yatan hyunjin'e bakıp yanına oturdu ve başını dizlerine koydu. okulda popüler biriydi, pek fazla çevresi yoktu fakat herkes onu tanırdı. derslerinde çok başarılıydı, ekstra olarak yüzücüydü ve bir sürü kupası vardı. kısacası okula adını başarıyla pek çok kez duyurmuştu.

şimdi onu bu halde gördüğünde düşünmeden edemedi minho. ne olmuştu da hyunjin bu haldeydi?

sokağın başından jisung'un sesleri geldiğinde o tarafa çevirdi başını. koşarak gelen jisung'a 'buradayız' anlamında el salladı.

hyunjin'i görünce direkt kendini yere atan jisung'a ters bakışlar atıp jisung ile gelen diğer kişiye bakmıştı.

jeongin de hyunjin ile aynı sınıftaydı. aynı zamanda seungmin ile.

jisung, hyunjin'in her tarafını öpüp kaldırmaya çalışırken jeongin jisung'u durdurdu.

"böyle panikle hiç bir sikim yapamazsın jis. çocuk baygın zaten, öncelikle ambulans çağıralım." dedi jeongin.

minho, 'bu nasıl aklıma gelmedi benim?' diye düşündü. o an çok garip hissetmişti, ambulans aklına dahi gelmemişti.

"senin ne işin var burada?" jeongin'in sorusuyla ayağa kalktı ve karşısına geçti minho.

"benim evim burada, camdan gördüm hyunjin'i. her tarafı yara bere içinde yatıyordu, uyandırmaya çalıştım fakat uyanmadı. tam o sırada jisung aradı zaten."

jeongin, ambulansı aradıktan yaklaşık yirmi dakika sonra ambulans gelmişti. jisung ve jeongin hyunjin ile ambulansta gittiklerinde minho tek kalmıştı.

eve geri döndüğünde aklı hala ondaydı. hyunjin ile daha önce hiç muhabbetleri olmamasına rağmen, onu o halde bulduğunda içinden bir parça kopmuş gibi hissetmişti.

şuan küçük kulübesinin mutfağındaki masada seungmin, chan ve felix ile oturuyorlardı. normalde arkadaşlarıyla vakit geçirmeyi çok seven biriydi minho, fakat şu an hyunjin'i düşünmeden yapamıyordu.

"minho, sana diyorum!" diyince chan'a döndü minho. "efendim?"

chan, minho'da bir şeyler olduğunu fark etti ve sorgulamadan geçiştirdi. sonuçta onunla özel olarak konuşucaktı.

chan ve minho çocukluk arkadaşlarıydı, seungmin ve felix ile lise ikide tanışmışlardı. birbirlerini en iyi tanıyan kişilerdi onlar, ailelerinden bile iyi tanırlardı.

biraz evde takıldıktan sonra, üçüncü derse yetişmek için evden çıktılar.

okula vardıklarında teneffüstelerdi. arka bahçedeki banklara, her zamanki yerlerine oturdular. yan taraftan kendilerine bağıran kızlara döndüler.

"bizsiz kaçamak yaptınız değil mi? şerefsizler."

ryujin'in söylediğine hepsi güldüğünde çocuklar, kızların da oturması için yer açtığında jisu ve ryujin de banka oturdu.

"cidden, neredeydiniz siz?" diye sordu jisu.

chan, minho'ya baktıktan sonra jisu'ya döndü ve konuştu.

"bizim ilk iki ders boştu, kimyacı gelmemiş yine. biz de minho'nun kulübesine gittik."

ryujin, gözlerini büyüttü ve ağzıyla elini kapattı. "biz de dersten kaçmaya yer arıyorduk, neden bizi aramadınız?" diye sahte üzüntüyle konuştuğunda chan güldü ve ryujin'in yeni kesilmiş kahküllerini karıştırdı.

"o küçücük eve sığmazdık zaten ryu, başka zaman artık." dedi felix.

normal bi zamanda olsalar şu an minho'nun "sen kimin evine küçük diyorsun lan?" diye felix'e sataşması gerekirdi. fakat yapmadı.

minho'nun bir şeyler düşünmekle meşgul olduğunu hepsi anlamıştı.

zil çaldığında bahçeden çıkıp okula girdiler. chan, minho, felix, seungmin, ryujin ve jisu lise bir ve ikide aynı sınıftalardı. bölümler ayrılınca ryujin ve jisu farklı sınıflara gitmişlerdi. fakat bağları kopmamıştı.

minho, arkadaşlarının arkasından sınıfa girerken yan sınıftan çıkan jeongin dikkatini çekti. hyunjin'in yanında olması gerekmiyor muydu? neden okuldaydı?

"jeongin!" diye seslendiğinde ne yaptığını kendi de anlamamıştı.

birbirlerine yaklaştılar ve minho gülümsedi. "hyunjin.. nasıl oldu?"

jeongin bir kaç saniye sadece karşındaki adama baktı. kafasını salladı,

"daha iyi." dedi kısaca.

minho, jeongin'i pek zorlamak istemedi fakat öğrenmek istiyordu.

"şey.. niye öyle olmuş peki? yani, özel değilse."

"özel." dedi ve sınıfın kapısını kapatıp tuvalete girdi.

tamam, jeongin'in patavatsızlıklarını biliyordu minho, yinede kırıcıydı diye düşündü. yinede hyunjin'e ne olduğunu merak ediyordu.

derse girdi, kırı dakika boyunca sadece başını sıraya koydu ve hiç bir şey düşünmedi. ölü gibi yattı sadece.

"lee minho!"

matematik öğretmeninin ona seslenmesiyle -bağırması demek daha doğru olurdu- oturma pozisyonuna geçti.

"derse uyumak için mi geliyorsun? öyleyse hiç girme. " dedi öğretmen.

"tahtaya kalk, soruyu çözeceksin."

'neden, siz çözemediniz mi?' dedi sessizce.

umursamaz tavrıyla en arkadaki sırasından kalktı ve tahtaya çıktı. soruyu okuduktan sonra tahtada işlemleri çözdü ve öğretmene dönüp cevabı söyledi. "325."

ders zili çaldığında herkes tahtadaki minho'ya bakıp çıktı.

"sen bir dahisin dostum." dedi chan sırıtırken.

"tam benliksin ha." minho chan'ın dediklerine tebessüm etti. "felix,"

felix, kafasını salladığında minho biraz bekledi. cesaretini topladığında sordu.

"Hwang Hyunjin'in numarası var mı sende?"

"Hwang Hyunjin'in numarası var mı sende?"

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
middle of somewhere, hyunho ✔️Where stories live. Discover now