youngblood

96 24 17
                                    



sınavların bitmesine az kala, herkes sadece derslere odaklanmıştı.

hyunjin, şu sıralar sürekli yaptığı gibi, okuldan dönmüş üstünü değiştirmiş ve direkt masa başına geçmişti. telefonunu şarja koyduğunda bildirimleri de kapatmıştı ki, eğer bildirim gelirse asla odaklanamazdı.

şu ana kadar sınavları çok iyi geçse de, onun için en önemlisi ingilizceydi. bugünden beri yarınki ingilizce sınavına çalışıyordu ve kafası gerçekten allak bullak olmuştu.

içeriden gelen anahtar sesini duyduğunda, aynaya bakıp üstüne başına çeki düzen vermiş ve önüne gerektiğinden daha fazla kitap almıştı. şarjda olan telefonunu tamamen kapattığı sırada ise, çocukluğunun ellerinden kayıp gitmesine neden olan, hayatının kabusu olan adam içeriye girmişti.

her zamanki gibi, sinirli bakışları üstündeydi.

"ne yapıyorsun?" sakince sormuş olsa da, korkuyordu hyunjin ister istemez.

"yarın ingilizce sınavım var baba, çalışıyorum." babasına zorla gülümseyerek, kibar bir yanıt verdiğinde adamın yüzünden duygularını anlamak gerçekten çok zordu hyunjin için.

"matematikten kaç aldın hyunjin?" sonunda hyunjin'in korktuğu soruya sıra gelmişti.

"seksen beş aldım baba." hyunjin için gayet iyi bir not olsa da, babası yine de azarlayabilirdi onu.

"bravo hwang hyunjin. sen çalışmamaya devam et, bu gidişle okuyamazsın. otel tuvaletlerinde sürtünürsün, işin de bu ya zaten." adam, kapının yanındaki komodinin üstünde duran saati eliyle hyunjin'e fırlattığında hyunjin yüzünü korumak için koluyla kapattı. babası kapıyı çarpıp giderken hyunjin yerdeki bir parçası çıkmış saatin arka planındaki fotoğrafa baktı.

"beni neden bu adamla yalnız bıraktın, anne?"

kapısını kilitledikten sonra kitaplarını kapatıp yorganın altına girdi, tekefonunu açıp şarjının dolduğunu gördükten sonra kabloyu çıkardı ve son mesajlara girdi.

arkadaşlarının gruptan attıkları mesajları görmezden geldiğinde son mesajlarında olan minho'yu buldu gözleri. akşam karanlığında, yorgan altında kan çanağı gözleri sadece minho'yu görüyordu. yanındaki koltuktan kulaklığını alıp taktıktan sonra, son ses müzik açtı.

o günden beri hiç konuşmamışlardı minho'yla. özlediğini hissetti hyunjin, o yokken yanında her şey bomboş hissettiriyordu. bu kadar kısa bir sürede nasıl olmuştu da böyle bağlanmıştı ona, bunun cevabını hyunjin de bilmiyordu.

kilitli kapının arasından yanan koridor ışığını gördüğünde gözlerini kapattı ve son ses olan müziğin sesini daha da çok açmaya çalıştı.

kilitli kapıyı açmak için zorlayan kollar, sonunda kapıyı kırdığında yerinden sıçradı hyunjin.

"kapın neden kilitli senin?" adam bağırarak konuştuğunda hyunjin, kulağındaki kulaklıkları çıkarıp yerinden kalkmaya çalışsa da onu engelleyen eller yüzünden başaramamıştı.

"ben de seni ders çalışıyor sanıyorum, kiminle konuşuyordun?" bağırmıyor olsa da, deliye dönen kırmızı gözlerden çok korkuyordu hyunjin.

"bana cevap ver hyunjin!" yavaş yavaş yanına yaklaşırken, yatağında duvara denk gelmesine rağmen daha da geri gitmeye çalıştı hyunjin.

"kimseyle konuşmuyordum baba, uyuyacaktım."

hyunjin için, her gece olduğu gibi kabus gibi geçen bir gece olmuştu. sırtının ağrısından uyuyamadığı için gece kalkıp ders bile çalışmıştı.

middle of somewhere, hyunho ✔️Where stories live. Discover now