still loving you

125 23 5
                                    

10 temmuz

ders zili çaldığında hyunjin kendi sınıfına girdi. changbin basket topu aldıktan sonra sınıfları karıştırıp basket maçı yaptılar.

yuna, yeni arkadaşları yeji ve chaeryeong ile otururken bir yandan, özlediği eski arkadaşlarını izliyordu.

chan, her zamanki gibiydi. kimseyi bile isteye kırmazdı, her zaman adil davranırdı ve kibar yaklaşmaya çalışırdı. yuna'ya ne kadar sinirli olsa da ona kendini kötü hissettirecek şeyler söylememişti. bir yandan da doğrucuydu chan, yuna onun bu yönüne her zaman hayran olmuştu.

felix, çoğu zaman duygusal yaklaşırdı olaylara. yuna'ya sinirli olmak dahi onu üzüyordu. zaten minho ryujin'in geçmişinden bahsedince felix'in hemen gözlerinin dolması felix'in duygusallığını gösteriyordu zaten.

seungmin ise, hep onlara göre daha sakin bakardı. gerektiği yerde çok iyi konuşurken, çoğu zaman konuşmazdı. gözlemci biriydi daha doğrusu. yuna konuşurken seungmin'in gözlerinin üzerinde olduğu hissetmişti. fakat baskı altında olmadığını da hissediyordu, seungmin de yuna'ya kötü hissettirmek istemiyordu fakat bir yandan ryujin'e yaşattıklarının bedelini ödemesini istiyordu. belki de ödemişti, kim bilir?

minho, onu hiç bir zaman anlamamıştı zaten yuna. nerede ne yapacağı belli değildi ve bazen korkutucu olabiliyordu. çoğu zaman öfke kontrolu yaşasa da çok çabuk sinirlenen tiplerden değildi. minho, sadece gözlerinin önünde parçalanan arkadaşının intikamını almak istiyordu.

jisu ve ryujin'i zaten görmemişti fakat tahmin etmesi zor değildi. jisu'nun kendisine çok sinirli olduğunu tahmin edebilirdi. jisu ve minho benziyordu zaten, asıl onlardan korkuyordu yuna. ne kadar kendisini affetmelerini istemediğini söylese de eski dostlarına ihtiyacı vardı, ve jisu ve minho onunla asla barışmayacak gibi hissediyordu.

ryujin'i çok özlemişti. ryujin ile yaşadığı anları, hiç biri hafızasından silinmemişti.

maç esnasında jeongin ve minho sürekli birbirlerine omuz attılar, zil çaldığında herkes yorgunluktan yere serilmişti.

chan ve changbin kalkıp el sıkıştıklarında jeongin de kalkmıştı. ikili, kantine gittiğinde chan seungmin ve felix'e el uzatırken yuna'nın yaklaştığını gördü.

minho, yerde hala terli bir şekilde yatarken önüne düşen gölgeyi fark edip gözlerini açtı. karşısında kendisine el uzatmış eski arkadaşı yuna'yı görmeyi tabii ki beklemiyordu. chan, seungmin ve felix üçlüsü onlara bakarken jisu ve ryujin salona girdi.

minho, hala yuna'ya bakarken yuna hala yerdeki çocuğun elini tutmasını bekliyordu.
ryujin'in onları izlediğinden bi' haber.

minho, yuna'yı görmezden gelip kendisi ayağa kalktığında yuna elini indirdi. minho kalkıp arkasını döndüğünde ryujin ve jisu'yu gördü.

ryujin, sadece yuna'ya odaklandığında yuna da ryujin'i fark etmişti. ikili bakışırken minho, ryujin'in yanına gidip onu uzaklaştırırken jisu hariç diğerleri de peşinden geliyordu.

chan, jisu'nun yuna'ya yaklaştığını fark ettiğinde ona seslendi. yuna ve jisu aynı anda chan'a bakarken jisu göz devirdi.

"biz konuştuk, gel buraya." dediğinde chan, jisu son bir kez yuna'ya sertçe bakıp arkadaşlarının yanına gitti.

arka bahçede, her zamanki bankta oturan grup sadece ryujin'i izliyordu.

"siz konuştunuz mu?" diye sordu aniden.

minho, göz devirip başka yerlere bakmaya başladığında gözleri spor salonundan bahçeye çıkan hyunjin ile kesişti.

"konuştuk. ama şu an bunun zamanı değil, her şey iyi olacak ryujin. bence hepimiz biraz dinlenelim." dedi chan, her zamanki gibi nazikçe.

middle of somewhere, hyunho ✔️Where stories live. Discover now