fireside

111 23 12
                                    

12 temmuz

minho, bugün yürümeyi tercih etmişti. kulağındaki kulaklık ve çalan müzik ile yolda ilerliyordu. sınavlar yaklaşmıştı ve minho yılın en stresli zamanına geleceğini biliyordu, başarılı olmak minho için hayat demekti. başarılı olursan, iyi bir hayatım olur ve iyi bir hayatın olursa mutlu olursun. çocukluğundan beri böyle yetiştirilmişti ve bir yandan da hayat felsefesi haline gelmişti.

okula girdiğinde henüz ilk dersin başlamasına yirmi dakika vardı, bu yüzden arkadaşlarının her zamanki gibi orada olacağını düşünüp kantine indi.

doğru, chan ve felix oradaydı. hyunjin ve yuna'nın işi neydi peki?

minho, onlara bakarak ilerlemeye devam ettiğinde yuna'yla göz göze geldi. sinirlenmemeye çalışarak arkadaşlarına döndü ve bahçeye çıktılar.

ilk ders zilinin çalmasına daha vardı, çardaklarda otururlarken jisu ve ryujin de gelmişti. jisu, yanındaki minho'ya yaklaşıp fısıldadı.

"hyunjin ile yuna'nın ne işi var?" diye sorduğunda minho'nun siniri artıyor gibiydi. başını masadaki ellerinden kaldırıp jisu'ya döndü.

"gerçekten neler döndüğünü bilmiyorum ama sinirlerimi bozuyor." diye cevap verdi.

jisu gülmekle yetindi, kendisi de yuna'ya bayılmıyordu fakat minho'nun yuna'dan nefret etmesinin bir diğer sebebi de buydu.

"ne gülüyorsun?"

jisu, ellerini minho'nun masanın üstündeki ellerine attı ve gülümsedi.

"yuna işi illaki hallolucak, bence sen şu an hyunjin'i ve sınavları düşün."

minho, ilk kez jisu'nun hyunjin hakkında dediği bir şeye güldüğünü fark edip gülüşünü anında soldurdu. jisu da bunu fark edince daha çok gülmeye başlamıştı, fakat karşılarındaki kapıdan bahçeye giren hyunjin ve yuna ikisinin de gülüşlerini tamamen soldurmuştu.

jisu, arkadaşının sinirlendiğini hissetti.

"bu kız gerçekten benim de sinirimi bozmaya başladı." dedi.

hepsi ikiliyi fark ettiğinde onlara döndü ve bu kez seungmin de sakin değildi.

"yuna'nın jisunglarla ne işi var cidden?"

"dostum sen bir gün boyunca jisung demeden duramaz mısın?" felix'in dediğine seungmin hariç herkes güldü.

minho'nun gözü hâlâ hyunjin ve yuna'nın üzerindeydi.

saha'nın yanındaki banklarda oturuyorlardı, hyunjin telefonuyla ilgilenirken yanındaki kız kolunu hyunjin'in omzuna attı.

minho gerçekten daha fazla sinirleniyordu, kendine hakim olamıyordu fakat hyunjin'in kendisinin o halini görmesinden kaçınıyordu.

ryujin de yuna'dan gözlerini ayırıyor sayılmazdı, o da sürekli eski kız arkadaşını izliyordu.

"kalkalım mı?" diye sorduğu anda minho ayaklanmıştı. "bence de." dedi, sinirden yüzündeki damarlar belli olurken.

ryujin ve minho önden yürürken hyunjin ve yuna'nın yanından geçmek durumunda kalmışlardı.

minho, daha da fazla sinirlenmek istemediği için onları görmezden gelse de hyunjin bunu istemiyordu. yanından hızlıca geçmeye çalışan çocuğun kendisini görmezden geldiğini fark etti ve onu durdurdu. böylece ryujin ve yuna'da sonunda yüz yüze gelebilmişlerdi.

diğerleri, arkadan onları izlerken gerginlerdi. jisu, ne konuştuklarını duymak için biraz daha yaklaştığı sıra kapıdan gelen jisung, changbin ve jeongin'i fark etti.

middle of somewhere, hyunho ✔️Where stories live. Discover now