5 temmuz
jisu ve minho, yaklaşık yirmi dakika konuşmuşlardı. minho tabii ki detay vermemişti, hyunjin'in özel hayatıydı sonuçta. fakat o da bilmek istiyordu. merak ediyordu hyunjin'i. jisu'ya da bunları demişti zaten.
gece üçe doğru yattıklarında ise üç saat sonra yine okul için uyanmışlardı. ikisi de kahvaltıyı pek seven tipler değildi, ağızlarına bir poğaça atıp çıktılar.
ilk ders zilinin çalmasına on dakika vardı. arkadaşlarını bahçede gördüklerinde oraya gittiler. "sakın bana jisu'da kaldım deme." diye öne atıldığında, felix'e güldü minho.
"aynen kanka, eve attı beni." dedi ve chan'ın yanına oturdu. jisu da ryujin'in yanına otururken söylendi,
"ne ayıp ya, çocuğa evimizi açıyoruz sanki kendi evi yokmuş gibi gelip dalga geçiyor."
ryujin, anında jisu'ya döndü ve heveslice konuştu, "nasıl yani? o zaman onu eve atmadıysan beni atabilirsin!!"
"pis lezbiyenler." dedi ve kaşlarını çattı chan ise.
zil çaldığında sınıflarına girdiler. bugün de hyunjin'i görmemişti minho. acaba gelmemiş miydi? hem istiyor, hem istemiyordu aslında. hyunjin okula gelirse hyunjin'i görme düşüncesi minho'yu heyecanlandırıyordu. fakat bir yandan da onun evde kalıp dinlenmesini istiyordu.
bütün ders boyunca tabii ki hyunjin'i düşünmüştü minho. sürekli onunla konuşmak, vakit geçirmek istiyordu. bu düşüncelerini kafasından atmaya çalışırken zil çaldı.
arkadaşlarının arkasından bahçeye doğru yürürken her yerde hyunjin'i aramıştı. arka bahçeye çıkmak için kantine girdiklerinde jisung'u gördü. felix ve ryujin, kantin sırasında beklerken minho ise fırsat bilip jisung'un yanına yanaştı.
"selam." dedi gülümseyerek. jisung da ona dönüp geti gülümsediğinde selam verdi.
"jisung.. hyunjin geldi mi?" diye sordu anında. jisung, aklından geçenlere kıkırdayıp cevap verdi.
"geldi, arka bahçede."
minho, tekrar ve tekrar gülümseyip jisung'a teşekkür etti ve arkadaşlarının yanına döndü. birazdan hyunjin'i göreceği için sabırsızlanıyordu.
jisung da kantinden alacağını alıp arka bahçeye gittiğinde çardakta oturan arkadaşlarının yanında oturdu.
"minho seni sordu." dedi hyunjin'e sırıtırken. hyunjin de jisung'a göz devirip güldüğünde jeongin konuştu,
"ayar oluyorum o çocuğa. "
"onuncu sınıfta aynı sınıftaydık, sigara bağımlısı falan ama iyidir minho. soğuk nevale derler ama özünde sıcak kanlı birisi, göründüğü gibi duygusuz falan da değil. hyunjin'i o halde yalnız bırakmamasından anlamak gerek." dedi changbin.
"ben yine de güvenmeyin derim." jeongin'in minho hakkındaki düşünceleri hiç değişmeyecekti sanırım.
chan ve arkadaş grubu bahçeye çıktığında, hepsi onlara baktı. minho, yere bakarak yürüyordu. chan, felix ile en önden yürürken arkalarında ryujin ve seungmin vardı. daha arkalarından ise jisu ve minho yürüyordu. okulun en dikkat çekici gruplarıydı. özellikle chan ve ryujin, okuldaki kız erkek büyük küçük fark etmez herkesin crushıydı. sürekli kalabalık takılırlardı ve ne zaman insan önüne çıksalar dikkat çekerlerdi.
çardaklara doğru giderken, minho başını kaldırdı ve ikinci çardakta, köşede jisung'un yanında oturan hyunjin'e baktı. jisung, minho'nun bakışlarını yakalayıp hyunjin'e kaş göz yaptığında hyunjin de minho'ya bakmıştı. göz göze geldiklerinde minho bakışlarını kaçırdı ve yerek bakarak gülmeye başladı. hyunjin de onun gülüşüne güldü.
YOU ARE READING
middle of somewhere, hyunho ✔️
FanficI wanna dive into your ocean, is it raining with you? hyunho ff.