21. BÖLÜM

420 20 3
                                    


Geçmişi geçmişte bırakmak gerektiğini söylerler. Fakat zaman, evrende asılı duran bir saat değildir. Gerçekliğini sorguladığımızda kaskatı, donmuş buz yığınıyla karşılaşırız. Hiçbir şey eskide kalmaz. Eski yoktur. Geçmiş yoktur. Gelecek, şu andır. Bir şeyleri geride bıraktığımızla ilgili kendimizi kandırmak isteriz çünkü tersi bir düşünceyi kaldıramayız. Benim sorunum gerçekleri herkesten daha önce farketmiş ve kabul etmiş olmam. O yüzden diğerleriyle, mutlu olduğuna inandığı hayatında gülümsemeyi huy edinmiş insanlarla, aynı düzlemde olamadım. Biliyorum ki geride kalan ve bize doğru gelecek olan hiçbir şey yok. Koşmayı bırakmalıyız.
Eskiden böyle değildik diye dövünmek anlamsız. Aslında biz hep böyleydik ve hep böyle kalacağız. O neyse o olmaya devam edecek. Ben de onun hakkında bildiğim her şeyi, yaralarını ve huylarını kabul etmek zorunda kalacağım. Kurtulmak isteyişimin ve umutsuzluğumun tek nedeni buydu. Ona katlanmak benim için zor olan değildi. O zaten benim sevdiğim şeydi. Benim taşımayı reddettiğim şey, onunla birlikte dönüştüğüm kişi, onunlayken olduğum ve kabullenmek zorunda olduğum kendim. Fakat Tanrı, kaderini reddedenlerin yollarını kapatmayı bilir.

#flashback#

Güneş gökyüzünde parıldamaya başladığında annem ve ben doğayı koklamaya çıkardık. Ellerim yiyecek sepetini taşıyamayacak küçükken bile herkesi memnun etmek uğruna sepeti kavramaya çalışırdım. Mini kot elbisem ve iki yandan bağlı saçlarım… Kaygısızlık duygusunu çocukken bile tatmamıştım. Bana uzak olan fakat herkesin kolayca sahip olduğu bu duygu belki de en büyük kıskançlığımdı. İnsanlarla arama koyduğum mesafenin özüydü. Sahip olamadığım o hissi, diğerlerinin hiç çaba harcamadan kolayca ulaşmasını hazmedemiyordum. Kaygılı ve zihni dağınık küçük bir kız olarak, böyle zamanlarda en çamurlu çimenleri bulup üzerine yatardım. Annemin çağıran ve sürekli beni arayan sesini duymamışım gibi gökyüzünü incelerdim. Bulutların ötesinde ne var? Yeterince uslu bir çocuk oldum mu? Büyüdüğümde nasıl görüneceğim? Ya oyuncak bebeklerime benzemezsem?
Yine böyle bir günde üzerimde gezen siyah bacaklı bir böcek yüzünden bağırarak anneme koşmuştum. Beni yemesinden korktuğum için saatlerce ağlamam durmamış, korkumu geçirecek, beni saf hayallerime döndürecek her şeyi reddetmiştim. Annem sarı saçlarını yorgun bir ifadeyle geriye iterek eşyalarımızı toplayıp eve dönmeyi teklif etmişti. Asık suratımla kafa salladım. Geldiğimiz yoldan, annemin önünde hoplayıp zıplayarak geri dönmeye başladım.
Korkularım günümü mahvetmişti.

Yıllar geçtikçe değişen tek şey korkularımın formu oldu. Kendime hak göremediğim mutlu günlerimi bozan dengesiz bir leke. Her zaman benimle.
Ergenlik yıllarımda gelecek hayatımı düşlediğimde hep sex and the city’deki Carrie’nin sahip olduğu türden başarılı, karmaşık ama kendimi aşabildiğim, huzursuzluklarımı daha az aklıma düşüren bir tasvir belirirdi. Burak’la tanışmadan önce hala o kızdım. Sadece hayalden ibarettim. Yaşamın çarpıklığıyla bulanmamıştım. Kendime olan inancım ne kadar zayıf olsa da hala ordaydı. Yıpranmamış ve el değmemiştim. Geçmiş kendime baktığımda, artık bana ait olmayan o düşleri ve kendimi biraz ilahi görüyordum. Bozulmamış bir büyü. Yaşanmayı bekleyen koca bir hayat. Artık kurduğum düşler ve o hislerim başarısızca silinmiş bir yazı gibiydi. İzi hala duruyordu ama artık temiz sayfayı kirleten, eskiten, yakından bakınca görülen ama seçilemeyen izler gibiydi. Tam da böyle anlarda, kendime yabancı versiyonumu hatırlamaya çalıştığımda büyük bir kırgınlık duyuyordum. Kendime kırgındım. Asla zamanında büyüyemedim, her zaman geriden geldim. Başkasını suçlayabilseydim çok daha iyi hissederdim anca biliyordum ki bunu kendime ben yapmıştım. O saf kız ve sahip olabileceğini sandığı hayatın sahte imgeleri bugün sahip olduğum hayata itmişti beni. İnsanların kötü olabileceğini tahmin etmeliydim. Tehlikeleri sadece korku filmlerinde sanmıştım. İçinde yaşadığımız dünyanın ne kadar korkunç olabileceğini tahmin edememiştim. Suçlu bendim. Daha da kötüsü şuydu ki nefes almaya devam ettiğim sürece bu düşünce beni boğmaya devam edecekti. Kendi kendim kafese koymuştum. Belki de farkında olmadan, o istediğim hayata ulaşamamaktan çok korktuğumdan hiç denememiştim. Başarıyı tanımadığım gibi başarısızlık ve yetersizlik hissini de tanımıyordum. Yabancı duygular ve insanlar her zaman bizi korkutur. Cesur değildim, hiç olmadım. Benim hikayem cesur birinin hikayesi değildi. Boşlukta süzülen bir hissizin anılarıydı. Geçmiş ve gelecek birbirine girmiş, yollar kapanmış. Her şey kendini çok uzun zaman önce tamamlamış. Yoldan çıkmış bir yaşam, sadece kaybedilmiş anılar ve düşler. Ben bundan başkası değildim.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 24 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

KABUSA UYANMAK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin