Sessizliğin verdiği ürpertiyle öylece gölgeyi izledim. Bu her kimse artık konuşmalıydı, ayağa kalkarak ona döndüm.
"Sen kimsin?" İnce ama yaşadıklarının ve hayatın ona sunduğu olgunlukla kalın duran sesin sahibine daha detaylı baktım. Yüzü karanlıktan tamamen gözükmüyor olsa da karşımda ki kızın kaşları çatık baktığı bariz bir şekilde ortadaydı.
"Gerek var mı?" Kim olduğumu bilmesine gerek yoktu, "Var. Kim olduğunu ve burada ne aradığını söyle." Kimin yerinde bana hesap soruyordu?
"Burası sadece ufak bir tepe, size ait olduğunu sanmıyorum. Bana neden hesap soruyorsunuz peki?" Mesafemi koruyup inadıma devam ettim.
"Buraya 238 gündür hiç bu saatte bir insan ayağı bastığını görmedim." 238 gün...
"238 gün her gece burada mıydın?" Sorumla kafasını çevirip yere oturdu.
"Neden geldin buraya?" Sorusunu sorup kafasını gökyüzüne çevirdi.Ondan bir kaç adım uzak yere oturup bende gökyüzüne baktım.
"Asıl olmak istediğim yerde olamadığım için." Dedim.
Sadece gökyüzünde ki dolunayın aydınlattığı yüzünü çok az görüyordum. Burada ne bir sokak lambası vardı ne de bir ev. Burayı gerçekten nasıl bulmuştum bilmiyorum.
Anlamış gibi kafasını salladı ve karanlıktan gözükmeyen yeşillikleri izlemeye başladı.
"Peki ya sen, neden buradasın?" sorduğum soruyla önce duraksadı, ardından konuşmaya başladı.
"Asıl olmak istediğim yerde olamadığım için." Verdiği cevapla şaşırdığımı belli etmeden gökyüzünü izlemeye devam ettim. Herkesin farklı bir yaşanmışlığı vardı, fakat o yaşanmışlıklar neden yaşanıyordu? İşte bunu kimse bilmiyordu.
Saatlerdir sessizce gökyüzünü izliyorduk, en sonunda yerde ki toprağı avuçlarına doldurup saatlerdir olan suskunluğuna son verdi. "Sence burada biri ölmüş müdür? Bu toprakta bir canlının kanı var mıdır?" Sorusu oldukça tuhaf olsa da cevap verdim.
"Biri değil, birileri eminim ki burada son nefesini vermiştir." Dedim ve toprağa dokundum. Konuşmaya devam ettim. "Belki de ruhları buradadır."
"Belki de..." aldığı nefes onu zorluyor gibiydi, sanki hiç istemiyor yaşamayı ama zorundaymış gibi.
"Bir şey sorabilir miyim?"
"Sor."
"Burası neresi? Ben buraya nasıl geldim bilmiyorum." Dememle bana döndü. Yüzünde her ne kadar tam göremesem de 'Ciddi misin?' der gibi bir ifade vardı.
"Buraya seni biri mi getirdi yoksa kendin mi geldin?"
"Aslında kendim geldim ama sadece yürüyordum, önüme gelen sokaklara girdim ve sanırım bir saat sürdü buraya gelmem."
"Ne düşünüyordun da bu kadar?" dedi ve düşünmeye başladı.
Ne düşündüğümü bende bilmiyordum, bildiğim tek şey vardı; Hayatın karmakarışık ve acımasız olduğuydu.
"Aslında buranın neresi olduğunu bende bilmiyorum. Buraya nasıl geldiğim ve nasıl gidebileceğim dışında hiç bir şey bilmiyorum. Öğrenmeye de gerek duymamıştım." Peki onu buraya getiren neydi?
"Anladım." dedim yürüyerek bir şekilde evin yolunu bulurdum belki.
"Ama..." dedi tereddütle. "Ama?" Diye sorarak konuşmaya ittim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZEMHERİ
Fiksi Umum"Dertliler sokağı, her yanı içki, sigara ve feryat kokardı." Adı bile lanetler edilen günden alınmıştı. Ailesinin lanetiydi. Aile içi psikolojik ve fiziksel şiddeti durmadan tadan zemherinin sokaklara kendini atmasıyla yaşanan olayların yanında onu...