T.O.P Bölüm 9

20 7 0
                                    

Bu andan itibaren yavaş yavaş kendimi geliştirmek istiyorum. [Dokuzuncu Bölüm]

Çok güçlü bir imaja sahip gibi görünsem de aslında pek çok fikrim ve aynı zamanda pek çok endişem var. Biraz zayıfım, bu benim tarzım. "Neyi daha iyi yapabilirim?", "Neyi zaten iyi yapıyorum?" Böyle düşünmeye başladığımda uzun süre endişelenen bir insanım. Son zamanlarda böyle olduğum zamanları en aza indirmeye çalışıyorum çünkü değerli gençliğimin 1-2 ayını böyle düşünerek geçirmenin müsrif bir davranış olduğunu düşünüyorum. Doğru olan olmaya çalışmaktansa önce kendime inanmalı, "bu benim" diye düşünmeliyim. Katı "kendim" düşüncesi olmadan, olmam gerektiğini düşündüğüm kişi olmak için kendimi değiştirebilmeliyim.

Bu dünyada, tüm açgözlülük iyi huylu değildir, ancak gerçek açgözlülük "kendimi olmak istediğim kişi yapmaktır". Gençliğimde kötü deneyimlerle karşılaşmama rağmen, bu deneyimler sayesinde bu engelleri aşmak için "sıçramayı" buldum. Her şeyden çok, "eksiğim var" diye düşünmek, bu tür boş kaygılar yasaktır. Eksiklerimi düşünmek ve kendimi geliştirmeye çalışmak, bunun yeterli olduğunu düşünüyorum. Belli bir paranoyam var. Buzdolabını açtığımda süt, soya sütü gibi şeyleri etiketini görebileceğim bir yere koyarsam içimi bir keyif kaplıyor.

Hobim heykelcik toplamak, plastikten yapılmış tüm figürlerin mükemmel bir şekilde bir araya getirildiğini görmek beni iyi hissettiriyor. Belki de tüm sanatçılar da böyle düşünüyor. Bir gün kendimi yorgun ya da yalnız hissetsem bile, düzgünce yerleştirilmiş heykelciklerimi görmek için eve döndüğümde içim rahatlıyor. Sonra onlar gibi ben de kendimi yeniden düzenliyorum.

Kısa bir süre önce annemle uzun bir konuşma yaptık. Eskiden yazar olan dedemden bahsetmiştik. Annem "Sen ve deden benzersiniz" dedi. Büyükbabamın adı Seon Gun Bae, benim gibi çok az konuşur ve konuşmadan önce bir süre düşünür. "Sokak" gibi romanlar yazdı ve ayrıca "Kore Ülkesi" filminin senaryosunu ve daha fazlasını yazdı. Düşüncelerini ifade etmek için yazılı kelimeler kullandı. Kendini ifade edişi diğerlerinden farklı ama bana çok benziyor. Dünyayla uzlaşmak ya da topluma uyum sağlamak gibi bir derdi olmasa da ailesine olan minnettarlığı yürekleri ısıtıyordu. Belki de dedemle çok zaman geçirdiğim ve sıcaklığını hissettiğim içindi, dedem benim en yakın arkadaşımdı.

Bu, "Hello" MV'sini çekmemden 3 hafta önce oldu. Bigbang o zamanlar halk tarafından hâlâ oldukça bilinmiyordu, bu aynı zamanda "Lies" yayınlanmadan önceydi. Üyeler "iyi iş çıkarabilecek miyiz?" düşüncesiyle endişelendiler. Ben de endişelendim. "Şarkıcı kimliğimiz" konusunda da endişeliydik. O sırada dedem çok hastaydı, onu görmek için acele etmek istedim ama yoğun programım nedeniyle gidemedim.

Bir gün annem beni aradı ve büyükbabamın ölümcül hasta olduğunu söyledi. Her şeyi bırakıp hastaneye koştum. Büyükbabamın durumu konuşamayacak kadar kötüleşmişti. Belki de "bugün"ü geçemeyeceğini biliyordu. Dedem tüm gücünü ve enerjisini, söylemek istediği sözleri bir kağıda yazmak için harcamış:

"Seung-hyun ah, bana imzanı ver"

Dedemin isteklerini yerine getirmeme rağmen kalbim sızlıyordu. Dedem titreyen elleriyle benimkinin yanına kendi imzasını yazdı. Sonra son kalan enerjisini kullanarak şunları yazdı:

"Seung-hyun ah, ölsem bile son hatıram olarak bu imzayı yanımda getireceğim. Bu yüzden hayallerinin peşinden koşmalısın ki elimdeki bu imza gerçekten değerli olsun. Torunum Seung-hyun da böyle olabilse harika olur."

Ağlayarak dedemin ellerine sarılmıştım, son arzusu buydu. Aynı zamanda bana verebileceği en iyi hediye ve en iyi teşvikti. O andan itibaren, neyle karşılaşırsam karşılaşayım, isteyerek karşı karşıya geldim. Ne zaman olursa olsun, ne zaman zorlukla karşılaşsam aklıma dedem gelir, kalbimde dedeme bir yer bırakmışımdır.

Bigbang - Dünyaya Haykırın!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin