"Hyung-deul, bir dans rutininin koreografisini yapmama izin ver" [Beşinci Bölüm]
(Not: Hyung-deul, birden fazla hyung için kullanılmaktadır)
Yeni hayatım bir dans ekibine üye olmamla başladı. O zamanlar okul bittiğinde arkadaşlarımla takılırdım, günlerim ve gecelerim iz bırakmadan kaybolurdu. Ekibe katıldıktan sonra, ders çıkışlarının ardından 4-5 saat boyunca korkutucu pratik odasında dans rutinlerimizi çalışmaya başladım. Hyung-deullarımın danslarını birkaç günde öğrenebilecek seviyeye gelmiştim. Bundan zevk aldım ve böyle pratik yapmak pekte fena değildi.
Dersler sırasında hareketleri kafamda ezberliyordum. Teneffüste ve öğle yemeğinde, sınıfın arkasında kuvvetli bir şekilde pratik yapıyordum. Sonuç olarak, öğretmenler bana her zaman bağırdılar ama dürüst olmak gerekirse, dans bağımlılığı nedeniyle çalışmalarını ihmal eden bir öğrenci bence de saçmaydı. (Yani birinin dans etme hevesi yüzünden derslerini boşlaması kendisine de saçma geliyor ve öğretmenlerine hak veriyor)
Başkaları hayallerimin gerçek olamayacağını fark etse bile kendime güvenim tamdı. Okuldaki dersleri öğrenmeyi sevmediğim için dans etmedim ama gerçekten yapmak istediğim bir şey olsaydı, onu seçtikten sonra onun üzerinde de çok çalışırdım. (Ders çalışırdım diyor) Bir şeyi yapmak en önemli şey değil ama önemli olan onu nasıl yaptığın değil mi? Kelimenin tam anlamıyla öğrenmek olmasa da, çok çalışmak gurur duyulacak bir şey. Bu günler çok uzun sürmedi çünkü 3 ay sonra grup dağılmaya karar veriyordu.
"Kesinlikle hayır! Sahneye çıkma şansım bile olmadı, gerçekten böyle mi bitireceğiz?"
Uğruna çok çalıştığım her şeyden vazgeçmeyi kendime yediremiyordum. Grup dağıldıktan sonra üyeler katılacak başka dans takımları bulmaya gittiler. Grubumuzda 4 üyemiz vardı ama şanssız olan şey, kimsenin nasıl koreografi yapacağını bilmemesiydi. Çok fazla deneyimim olmadığı için sadece yapabildiğimi yaptım. Hyung-deul bu sırada bazı dansların koreografisini yaptı ama hareketler orijinal değildi.
Daha sonrasında Hyung-deul'um pes etme duygusu gösterdi. Belli hareketleri deneme tutkumuz bir anda kayboldu ve bu süre zarfında çokça dinlendik çünkü resmen depresyondaydık. Sonunda, masaya çıktım: "Yeni üyeler ayarlayacağım ve ekibin lideri rolünü üstleneceğim" diye bir fikir oluşturdum.
"Hyung-deul, lütfen bana inan. Bir dans rutininin koreografisini yapmaya çalışayım."
"Sen? Koreografi mi? Hahaha... Temel hareketleri öğrenmeyi yeni bitirdin... Unut gitsin. Hala diğer dans takımlarına sorabiliriz, belki bir koreografileri vardır."
"Nasıl yeni birini bulabiliriz? Bir deneyeyim, bana birkaç gün ver."
Hyung-deul'umu bir dans rutininin koreografisini yapmama izin vermeye ikna etmek için zorlu bir süreçten sonra, sonunda yumuşadı. Nasıl başlayacağımı bilmesem de endişelenecek zamanım yoktu. Birkaç gün içinde bir koreografi hazırlayamazsam hyung-deul'umun bana olan tüm güvenini kaybederdim. Her türden MV'ye baktım ve hyung-deul'umun düşünmediği dans gruplarını düşündüm. Bu grupların yetenekleri karşısında iç çekip hayran kalacak zamanım bile yoktu. Bir koreografi oluşturmaya konsantre olmam gerektiği baskısı altındaydım ve başardım.
Hyung-deul'um koreografimi övdü, "iyi" ve "aferin" derecesinde olduğunu söyledi ve bu bizim moralimizi ateşledi. '훙로동' töreninde bir dans gösterisi olduğunu duyduk. Daha fazla deneyim biriktirebileceğimiz ve bu koreografinin tepkisinin ne kadar büyük olacağını belirleyebileceğimiz için buna girmeye karar verdik. Dans ekibimize "Il Hwa" adını verdim. "Arkasında bir efsane bırakmak" anlamını taşıyordu.
Tören günü çok sayıda ekip orada hazır bir şekilde bekliyordu. Bazıları amatördü, diğerleri takımlarını kulüplerde performans sergilemek için getirme konusunda güçlü bir üne sahipti. Herhangi bir ödül kazanmayı hayal bile etmedik; kendimizi utandırmak istemedik, bu yüzden titreyen kalplerimizi sakinleştirdik ve sahneye çıktık. Seyircilerin bakışları o an donuklaştı ama yine de performansa devam etmemiz gerekiyordu.
Ancak beklemediğimiz bir şey oldu. Tüm performanslar bittiğinde ve ödüllerin dağıtılma zamanı geldiğinde, 'Il Hwa' birinci oldu. Bacaklarım güçsüzleşti. Dans ekibine katılmaktan, neredeyse dağılmak üzere olana ve tekrar bir araya gelmeye kadar... Tüm bu zamanlar zihnimde bir anda yanıp sönüyor gibiydi. (Gözlerimin önünden geçiyordu anlamında) Benim meydan okumam bir hayal gücü ya da rüya değildi, olgunlaşmamış bir çocuğun eylemleri de değildi. Bu gerçekti ve gözyaşlarım görüş açımı bulandırıyordu.
O günden sonra, 'Il Hwa' kimsenin bilmediği bir dans takımından, ilerlemeye devam eden bir takıma dönüştü. Herkes beni dans etme hayali olan Lee Seung-hyun olarak tanıyordu. Takımda başka bir lider olmasına rağmen hyung-deul'um beni her zaman güvendikleri biri olarak görürdü. Güçlü görünüşüm, ne zaman zor zamanlardan geçsek ekip için dönüm noktası oldu.
Bundan sonra ne zaman televizyon programlarına çıksam yaş ve sayı arasında bir ilişki olmadığını düşünüyorum. Eğer yetenek varsa, kaç yaşında olduğunun bir önemi yok çünkü hala değerini kanıtlayabilirsin ve bu başkalarını da aynısını yapmaya ikna eder. Öte yandan, gençken yapamayacağınız şeyler de var. Yaşın bir engel olduğuna inanıyorsanız, hayata giden mükemmel yolu tamamlamak zor olacaktır.
Bir krizle karşılaşıp, korkudan yere düşüp başlamasaydım, vazgeçtiğimde ne olurdu? Nasıl bir hayatım olacağını bilmiyorum ama kesin olan bir şey var. İlk zaferimi kazanmanın heyecanını kesinlikle hissedemeyeceğim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bigbang - Dünyaya Haykırın!
Nouvelles2006 da kurulmuş olan Bigbang grubunun 2009 yılında yayınladığı kişisel gelişim kitabı Shout Out To The World kitabının Türkçe çevirisidir.