Başkanın ofisinden çıkıp planlama bölümüne geri döndüm. Ofisimde ağlayan küçük bir oğlan vardı.
"Niye hep babana karşı çıkıyorsun?" Yan döndüm ve kapıyı kapattım, ona bir bardak su doldurdum.
Sözlerimi duyunca aniden masadan kalktı. Ama kim olduğumu gördüğünde tekrar bocalamaya başladı.
"Hiç ona çok öfkelendiğinde bir şey kazandığın oldu mu?" Onunla kasten uğraştım ve aynen tahmin ettiğim gibi bana büyük yuvarlak gözlerle bakakaldığını gördüm.
"Sen de kimsin?"
Bunu ilk duyduğumda şaşırmıştım, ardından da kollarımı birbirine geçirip güldüm. "Ofisime geliyorsun ve hala da kim olduğumu mu soruyorsun?"
"Bu, benim babamın ofisi" Masayı işaret etti. "Orada benim fotoğraflarım var."
"Gerçekten mi?" burnunu silebilmek için bir parça peçete kopardım. "Bana babanla niye kavga ettiğinizi söyleyebilir misin?"
"Beni piyano çalmaya zorladı!"
Böylesine bir sebebi kabul edemezdim, "Piyano çalmayı sevmiyor musun?"
"Se... Seviyorum." Shen Wenshu'nun gözleri kırmızıydı. "Ama geçmişte... diğer babam bana her şeyi öğretmişti."
"Di... diğer babam artık beni ve kardeşimi istemiyor." gözyaşları durmuyordu, kıyafetlerimi tutarak hıçkırmaya devam etti.
"Babam bana küçük erkek kardeşimi doğurduktan sonra serenat öğreteceğini söylemişti. Hileci baba... Yalancı.
Hastanedeki kardeşine ne söylediğini duyduğu aklıma geldi ve kalbim acıdı. "Baban, o sadece uyumuyor mu?"
"Uyumuyor!" Sesi biraz sertti. "Doktorun babama ne söylediğini duydum... Babam çoktan öldü, organları öldü, beyni öldü... Babam artık bizi istemiyor."
"Seni nasıl istemeyebilir?" Sesim biraz acıydı. "Serenat öğrenip babana çalmalısın. Belki de mutlu olup uyanır?"
"Gerçekten mi?" Gözlerini kırptı ve gözlerinde umut yükseldi. "Babama serenat çalarsam uyanır mı?"
Sorusunu biraz kaygısızca cevapladım, "Bu yüzden sıkı çalışman gerekiyor."
Shen Wenshu'nun küçük kafası arkasına döndü ardından yeniden çöktü. "Öğrenmeyeceğim."
Kafam karışmıştı, "Neden?"
"Bana piyano öğretmek isteyenlerin hepsi tilkinin teki!" Yüzü öfke doluydu. "Hepsi babama yürüyor... babam hala orada!"
Neredeyse kahkaha atacaktım ve küçük kafasına dokundum, "Sana benim öğretmeme ne dersin?"
...
Shen Wenshu o kadar mutlu olmuştu ki beni yaşlı babası ile konuşmak için üst kata çıkarmıştı.
Piyano çalmayı öğrenmek istiyordu, tamam!
Ama!
Kendi öğretmenini kendisi seçmek istiyordu.
Eh, o öğretmen bendim.
Shen Junshan başıyla onaylamadan önce uzun bir süre soğuk bir yüz ifadesi yapmıştı.
Tuhaf küçük efendi bey'i yarım gün boyunca teselli ettikten sonra nihayet Shen Wenzhu'nun kalbi yatışmıştı ve eve gitmişti. Ama, yaşlı babası beni durdurmuştu.
"Du Tang."
"Mn?" Ona baktım. "Ne oldu?"
Bana uzun uzun baktı, adeta ağzını açmakta zorlanıyor gibiydi. "Sana oğlumu emanet ediyorum, lütfen ona çokça ilgiyle gözkulak ol."
Çocuklarını her şeyden çok önemsediğini biliyordum. Biri hasta veya huzursuz olsa kendisi ne kadar yorgun olursa olsun tüm gece uyanık kaldığını da.
Çocuklara verdiği her sözü hatırlar ve asla sözünü bozmazdı.
Gizli gizli günlük hayatlarından şeyler toplardı çünkü ona verdikleri küçük hediyeler onu her zaman deli gibi mutlu ederdi, adeta manyağa bağlardı.
Bunu söylediğini duyunca dudaklarımı düz bir çizgi haline getirdim. "Rahat olup bana bırakabilirsin. Sadece, kendini aşırı yorma."
Şaşırmıştı. Kanlanmış gözleri bir anlığına bana baktı. "Teşekkürler."
Cevap vermedim, çünkü ona hiçbir şey söyleyemezdim.
Queenz182: İtalik baba omega babalarını gösteriyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I am an Alpha
Fanfiction"Ben bir alfayım" Diğer adı ise "Ben bir sebzeyim" "Başkan Shen'in karısı öldü" "Büyük Kardeş benden daha fazla varlığa sahip" Bir alfa olmaktan daha onur verici bir şey yoktur. Güçlü, zeki ve yakışıklı. Çokça bulunan betalar ile narin ve kırılgan o...