1

267 15 37
                                    

Bölüm 1: Önemli! Önemli! 12 senenin ardından bir sebze uyanır.

Bir alfa olmaktan daha onur verici bir şey yoktur. Güçlü, zeki ve yakışıklı. Çokça bulunan betalar ile narin ve kırılgan olan omegaların aksine.

Daha da onur vericisi şuydu, ben bir alfaydım--12 senedir bitkisel hayatta olan bir alfa.

Vücudum 12 sene boyunca yatakta yatmıştı ve gözlerimi açtığımda pencerenin dışından gelen günışığı kuru gözlerimi neredeyse kör edecekti. 

Yanımda bulunan isimlerini bilmediğim tıbbi aletler çınlamaya başladı ve hastabakıcı bana hayalet görmüş gibi baktı.

Tanrı biliyor, zaten çok da güçlü olmayan beta omuzlarının silkinmek üzere olduğunu bile düşündüm.

Ancak, benim gibi yaşayan-ölü olan bir kimsenin dirilmesi pek de hoş karşılanmamış gibiydi. Belim kaskatı bir şekilde, yüzü öfke dolu olan doktorun gelmesini uzun bir süre bekledim.

"Ne zaman uyandın!"

Ses tonu güçlüydü ve ben de ciddi hastalığımın iyileşmesinden ötürü ona pek de dikkatimi veremedim. Sadece benim adıma zavallı hemşire konuştu. ''İki... Hayır, üç saatten fazla oldu.''

"Niye bu zamanda?" Doktorun mırıldanmasını duydum ve gözlerimi devirdim. Bana karman çorman cümleler kurmasına izin verip tekrar uykuya daldım.

Uyandığımda tekrar bir sebze gibi olacağımı düşünmüştüm ama  gerçekte aç midem benimle inanılmaz alay etmiş ve ben de aç uyanmıştım.

"Siktir!" Diye beyaz tavana bağırdım.

"Uyanık mısınız?"

Oğlum olabilecek kadar genç görünen küçük hemşirenin sesiydi bu. Yandaki termos bardağa bir pipet koyup ağzıma uzattı.

"Biraz için, lütfen. Vücudunuz şimdi su içmenize olanak verebiliyor olmalı.''

Pipetimden bir yudum aldım. On seneden fazladır kuru olan yemek borum, sıcak ve acı vericiydi. 

Birdenbire bir gerçekçilik hissine kapıldım, gerçekten uyanmıştım ve bu bir rüya falan değildi.

Neredeyse bitirdiğimi gören hemşire suyu benden aldı ve fısıldamaya başladı, ''Şimdi sağlığınızın yerinde olup olmadığını görmek adına birkaç test yapmanız gerek''

Başımı salladım, o da devam etti ''Ama biraz yavaş olabilir''

''Neden?''

Görünüşe göre, sesim onu tekrar şok etmişti. Kimse 12 senedir ciddi bir komada olan bitkisel hayattaki bir alfanın bu kadar yakın bir zamanda hala kalkıp mantıklı bir şekilde konuşabileceğini hayal edemezdi

Her ne kadar sesim boğuk ve tahtaya sürten tırnak gibi çıksa da.

"Çünkü bu sabah hastanede büyük bir olay oldu!'' Hemşirenin gözleri parlaktı, adeta heyecanlanmış gibiydi. ''Quanta grubunun başkanının karısı doğum yaptı ama ağır kan kaybından ötürü kurtarılamayabilir."

Bu haberler ile uzun süre şaşırıp kalmıştım. "Kim?"

"Aa, pardon. Sizin daha yeni uyandığınızı unutmuşum." Küçük hemşire başını kaşıdı. "Shen Zong'u biliyorsunuz, değil mi?"

"Mn. "Gözlerim karardı. Onunla senlerce kavga etmiştim. Nasıl unutabilirdim?

"Onun karısıydı! Karısı ile on seneden fazladır evliydi ve gerçekten çok iyi bir ilişkileri vardı. İkinci çocukları doğduğunda benim ustam bakıcılığını üstlenmişti. O ikisi birbirini çok seviyordu."

Küçük hemşire biraz üzgün görünüyordu. "Korkarım bu sefer kurtarılamayacak."

Dinledim ve kalbimin boğucu hale geldiğini hissederken gözlerimi kapattım.

Daha sonra rehabilitasyon tedavisi için hastanedeyken Omega babası olmadan dünyaya gelen zavallı küçük bebeği görmeye gittim.

Kırmızı olan küçük bir vücuda sahipti ve başındaki bebek saçları özellikle siyahtı. Yüzünü bana döndü ve iri gözleri ile beni takip etti.

"Çok güzel görünüyor, ondan beklendiği..."

"Neyden beklendiği gibi?"

Sesi duyunca biraz ürperdim, arkamı dönüp arkamdaki kişiyi görünce daha da ürperdim.

"Jun... Shen Junshan mı?!"

Karşımdaki adam o kadar sakin görünüyordu ki karısının ölümüyle onu ilişkilendiremedim. Çocuğuna baktı ve ben de bir süre onu izledim.

Alfalar çok büyüleyici yaratıklardı gerçekten. 

Bu kişinin bayılmak üzere olduğu belliydi ama yine de çok çekiciydi. 

Yıllar içinde cilalanan bu tür bir mizaç, on iki yıldır uyuyan güzel olan benden daha yakışıklıydı.

"Bir sorun mu var?"

Belki bakışlarım çok dümdüzdü ve o da belki de bu nedenle bir an sonra bana baktı.

"Hayır hayır." Dedim, şaşırmış bir şekilde cevap vererek. Evet demeye nasıl cüret ederdim? "O zaman... güle güle."

"Mn, hoşçakal." Ve beni şaşırtacak şekilde dört kelime daha ekledi. "Acil şifalar dilerim."

Yirmi yıldan fazla bir süredir Shen Junshan ile savaşmıştım. Doğumumdan bitkisel hayata geçişime kadar her dakika, her saniye onunla yarıştığımı söyleyebilirim.

İkimizin de anne babaları şirket hissedarlarıydı. Benzer yaştaki ikinci nesil hissedarlar olarak, henüz birlikte iyi vakit geçirmemiş olmamız oldukça garipti.

Boy, görünüm gibi alanlarda bile birincilik için savaşmak... 

Kıyaslanabilecek ne varsa onunla yarışmıştım. Geriye dönüp bakıldığında, çok uzak bir anı olmasına rağmen.

Gözlerindeki koyu torbalara ve gizleyemediği yorgunluğa baktım. Birdenbire, bu savaş biraz anlamsız geldi.

Sonunda taburcu olmadan önce iki hafta hastanede kaldım. 

Sürekli hastanenin VIP odasında kalabilmemin sebebinin ölüm kalım mücadelesi vermekte olan başkanın eşi olduğu söylenmişti.

Bu adamı görmek istedim ve sonunda odanın kapısında durdum ama girmeye cesaret edemedim.

Üzgün hissettim.

Ama iki çocukla tanıştım, dokuz ve dört yaşında olan iki yakışıklı küçük Alfa.

Büyük çocuk, küçük çocuğun elini tutuyordu ve küçük olanın yüzü çok ciddi görünüyordu. 

Küçük yüzdeki bebeksi etlilik kaybolmamıştı ve bir çift iri göz titriyordu.

"Abi." Küçük olan, kardeşinin elini çekiştirerek, "Babam yataktan ne zaman kalkacak?" 

Küçük yetişkinin gözlerinin kızardığını gördüm ve o da bir süre sonra başını eğip kardeşinin saçlarına dokundu.

"Babamız küçük erkek kardeşimizi doğurmaktan yoruldu. Yeterince uyuduktan sonra kalkacak."

"Babamı şimdiden özledim." Küçük olanın sesi memnuniyetsizlikle doluydu ve yaşlarla dolu gözleriyle yüzünün güçlü ifadesi Shen Junshan'a çok benziyordu.

İki çocuk el ele koğuşa girdiler ve kalbime iğne battığını hissettim.

I am an AlphaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin