4.2

66 12 0
                                    

Küçük efendi için özel hoca olmam lazımdı ama nasıl olduysa kendimi küçük küçük efendinin kitap okuyucusu olarak bulmuştum.

Shen Wenxin'in küçük kitaplığının önünde dikildim ve renkli renkli kitaplara bakındım.

Yorgana bürünmüş olan Shen Wenxin bana yatağından kocaman gözlerle sordu, "Baba, baba. Daha seçemedin mi?"

Hiç hikaye kitabı seçmesini beceremezdim zaten o yüzden sadece küçük yatağın diğer yanına oturup sordum, ''Xin Xin, sen ne dinlemek istersin?"

"Ben balıkkuyruk prensesi... duymak isterim!"

"Küçük deniz kızını yani." Yüzünü çimdikledim. "Tamam, haydi onu okuyalım"

"Uzun zaman önce, büyük denizdeki deniz tanrısının herkesten çok sevdiği bir kızı vardı..." bu çürümüş halk hikayesini anlatırken küçük bedenini okşadım.

 "...En sonunda, küçük denizkızı denizin yüzeyinde baloncuklara ve köpüğe dönüştü ve sabahın erken saatlerindeki günışığında kaybolup gitti."

Ben esnedim ama Shen Wenxin hala enerji doluydu. Kıyafetimin kolunu çekiştirdi ve "Denizkızı neden baloncuklara dönüştü?" dedi.

Kafasını okşayarak onu telkin ettim, "Çünkü prens ona onu sevdiğini söylememişti."

"Prens neden bunu söylemedi?"

Bir süre düşündüm. "Çünkü sormamıştı."

Shen Wenxin'in küçük kafası 100.000 farklı 'neden' sorusu ile doluydu, "Denizkızı neden sormadı?"

"Çünkü konuşamıyordu." Dudaklarımı adeta dertlenmişim gibi düz bir çizgi haline getirdim. "Sesini insan bacakları için takas etmişti."

"Ama çizerek falan da anlatabilirdi." Shen Wenxin'in minik yüzü sanki büyük bir sırrı çözmüş gibi kocaman bir heyecan ifadesi yapmıştı.

"Eğer ki çizse ve bu şekilde kendini prense anlatsa prens ona aşık olurdu. Denizkızı da baloncuk olmaz ve prensle mutlu olurdu. Denizkızı çok salakmış."

Onun bu saf fikri nedeniyle gülümsedim ve yumuşak saçlarını barındıran kafasına dokundum.

"Tabii ki, bizim Xin Xin'imiz çok akıllı."

Çocuğun heyecanı geçti, ardından da yorulduğu için beklenmedik derecede hızlı bir şekilde uykuya daldı.

Yorganını üstüne örttüm ve alnını öpme isteğime karşı koyamadım.

"Tatlı rüyalar"

Shen Wenxin'in odasından çıktım. Çocuklar erken yatıyorlardı. Saatime baktım, sekiz buçuk olmuştu.

Shen Junshan benim dışarı çıktığımı görünce koltuktan kalktı. Bir anlığına düşünmeden konuşuverdim, "Burada oturup ne yapıyorsun?"

"Sana zahmet çıkardığım için özür dilerim."

Sanki bir rüyadan uyanmış gibi biraz  afallamıştım, "Sıkıntı yok. Bu... Saat çok da erken değil, o yüzden ben şimdi gideyim."

"Seni geçireyim."

"Yok yok." Ceketini almak üzere olduğunu gördüm ve hızla reddettim. "Hala otobüsler geçiyor. Zahmet etme."

Sessizliğini fırsata çevirip kendime çeki düzen verdim ve dışarı çıktım. Adeta arkamdan geleceğinden korktuğum için bir hayalet tarafından kovalanırmışçasına aşağı indim.

Açılmış demir kapıyı görene dek rahat bir nefes alamamıştım.

"Hu-"

Otobüs durağına giderken birdenbire Shen Wenxin'ın dediği şeyi hatırladım.
Deli gibi gülümsedim. Deniz tanrısının küçük kızı nasıl aptal olabilirdi? 

Korkusundan ötürü sormamıştı.

Prensin gerçek aşkının insan prenses olmasından korkmuştu.

Prensin deniz kızlarına olan korkusunun ve tiksintisinin aşkına üstün gelmesinden korkmuştu.

I am an AlphaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin