Sabah olmuş ve ben işe gitmek için erkenden kalkmıştım. Minho hâlâ uyuyordu hem de sanki bomba patlar gibi çalan alarmıma rağmen. Belki yorgundur diye de uyandırma gereğinde bulunmamıştım da.
Üstüme her zaman ki kıyafetlerimden giyip aşağı indim. Nedensizce bu sabah ev sessizdi. İlk olarak salona uğramıştım ama orada kimseyi göremeyince mutfağa geçmiştim.
Mutfağa girince Seungmin'i görmüş ve rahatlamıştım. "Günaydın Seungmin." dedim gülümseyerek. "Günaydın." dedi o da benim gibi gülümseyerek. "Herkes nerede? Normalde sabahları buralar bu kadar sakin olmuyordu."
"Changbin spora gitti Hyunjin ise işim var diyerek çıktı gitti, Minho'yu da bilmiyorum." dedi. Hyunjin erkenden işim var diyerek gitmiş? Sabah sabah ne işi acaba? Bu aralar benimle hiç konuşmuyor da. Acaba bir sorun mu var? Aman Jisung boşver seni alaka etmez bu.
"Şunları masaya koysana ya." dedi birkaç tabak uzatarak. Hemen verdiklerini alıp masaya koydum. Bir kaç dakika sonra kahvaltı masasını hazırlamış ve yemeğe başlamıştık.
Yaklaşık yarım saat sonra yemeğimi bitirmiş ve kalkmıştım. Hızlıca da ayakkabılarımı giyip durağa doğru yürümeye başladım.
Hyunjin'den
Sabah erkenden babamın aramaları ile uyanmış ve yanına gitmek zorunda kalmıştım. Babamın yanına gitmeyi sevmiyordum. Özellikle de şirketteyse.
Ne kadar şirkete gelmek istemediğimi söylesemde beni dinlememiş ve 'şirkete geleceksin' demişti. Bende istemeye istemeye şirkete gelmiştim.
Tek isteğim Felix ile karşılaşmamaktı. Yoksa ona söylediğim bütün yalanlarım ortaya çıkacaktı. E bir de Jisung sıkıntısı vardı ama kaç gündür işe gelmediğini sayarsak büyük ihtimalle bugün de gelmezdi.
Babamın benim için gönderdiği arabada son kez maskemi ve gözlüğümü düzeltip arabadan indim. Tanınmamak için yüzümü her şekilde kapatmıştım.
Hızlı adımlarla babamın odasına geldiğimde kapıyı tıkladım. 'Gir' emirini verdiğinde kapıyı açıp içeri girdim.
Koltuğa oturup maskemi ve gözlüğümü çıkardığım da konuşmaya başladı. " Evet işleri hallettin mi?" dedi.
"Sence o kadar kolay mı baba?" dedim sadece. "Kaç yıldır bu işi halletmeye çalışıyorsun Hyunjin. Yeter artık kurtul şu çocuktan!" dedi hafif sesini yükselterek.
"Kurtulamam baba." dedim kısık bir sesle. "Neden Hyunjin? Neden!? Eğer o çocuktan kurtulmazsak başımıza iş açar farkındasın değil mi?"
Sessiz kalmayı tercih etmiştim. Bir şekilde Minho'yu ikna edip susturmuştum ama bu sıralar Jisung'dan dolayı ağzı açılmaya başlamıştı.
"Şu sarışın çocukla da neden sevgili olduğunu anlamadım. Gereksiz yere." dedi göz devirerek. "O işe hiç karışma baba. Lazım o çocuk bize." Bir çeşit kamuflaj görevi görüyordu. Hayatına eski sevgilisinden sonra da devam edebilmiş ortak bir arkadaştan başka bir şey değilmişim gibi gösteriyordu beni.
"En kısa sürede kurtul şu çocuktan Hyunjin." dedi biraz sakinlemiş bir şekilde. Minho'dan kurtulmazdım. Bunu yapamazdım.
Tekrar yapamayacağımı söylemek için ağzımı açmıştım ki hemen bu fikirden vazgeçip sadece kafamı salladım.
"Tamam git şimdi ve bu işi halletmeden gelme bir daha benim yanıma." dedi. Hemen yüzüme maskemi ve gözlüğümü takıp odadan çıktım.
Hızlı adımlarla şirket kapısına geldiğim de ufak bir duraksadım. Minho arabasına yaşlanmış bir vaziyette birini bekliyordu. Bu birinin Jisung olma gerçeği ise daha fazla delirmeme yetiyordu.
Daha fazla görünmemek adına kenara bir yere geçip oradan Minho'yu izlemeye başladım. Bir kaç dakika sonra Jisung yanına gitmiş ve gider gitmezde Minho'nun dudaklarına küçük bir öpücük kondurmuştu.
Kendimi tutmaya çalışırken aklıma bir fikir gelmesi ile duraksadım. Madem Minho'dan kurtulamıyordum o zaman bende Jisung'dan kurtulurdum. Hem Minho'nun ağzının kapanmasını sağlar hem de Minho ile tekrardan birlikte olabilirdim.
Bu fikir kafama tam oturduğunda Minho ve Jisug'un gitmesini beklemeye başladım. Gittiklerinde ise bende şirketin kapısını açıp çıktım.
Hemen arabaya binip şoföre gitmemiz gereken yeri söyledim ve arkama yaslandım. Aklıma gelen fikir ile keyfim yerine gelmişti.
Yaklaşık yarım sonra sonra araba durmuştu. Evet sonunda gelmiştim. Hemen arbadan inip eski olan eve doğru yürümeye başladım. Kapıya vardığımda vakit kaybettmeden zile bastım. Bir süre kapı açılmıştı.
Gözlerimle küçük bir şekilde adamı süzdükten sonra konuşmaya başladım. "Merhabalar efendim."dedim sakin bir ses tonu ile.
"Kimsin?" diye şaşkınca sordu. "Sizinle bir konuyu konuşmaya gelmiş birisi ama bu konuyu içeride konuşsak daha iyi olur efendim." dedim ikna etmeye çalışarak. Maskemi ve gözlüğümü çıkarmıştım o yüzden içerisi konuşmak için daha rahat olurdu.
Bir süre beni süzdükten sonra kapıyı açık bırakarak içeri geçti. Bende arkasından eve girip kapıyı kapattım.
İçerisi yoğun bir şekilde sigara ve alkol kokuyordu. Bi tık burası midemi bulandirsada dayanmak zorundaydım. Aşık olduğum adam için yapmaya değerdi sonuçta.
Koltuğa yayılmış bir şekilde benim yüzüme bakıyordu. Ben ise oturmak yerine ayakta kalmayı seçmiştim. Daha fazla bu boktan yerde vakit kaybetmek istemediğim için konuşmaya başladım. "Sizden sadece küçük bir ricam olucak efendim."
Bir şey demeden diyeceğim şeyi bekliyordu.
"Oğlunuz Han Jisung'u öldürmenizi istiyorum."
"Bu işten benim kârım ne olucak?" dedi sadece. Tam tahmin ettiğim gibi cevap vermişti.
"İstediğin kadar para." demem ile hemen yayıldığı yerden doğruldu. "Ne zaman öldürüyorum?"
Böyle bir şey demesi ile yüzüme hafif bir gülümseme yerleştirip bütün detayları ile planımı anlatmaya başladım.
Jisung'dan
"Karnın doydu mu bakalım küçük sincap?" dedi Minho bir yandan yola bakarak. "Çok fazla doydu ve sanırım patlıyacağım birazdan." dedim.
Gülümseyerek yola bakmaya devam etti. Rol icabı Minho'ya yakın davranmaya başlamıştım ama bu rol çoktan gerçek olmaya başlamıştı. Minho'dan bir şeyler öğrenmek için böyle yapmıştım ama öğrendiğim tek şey bana fazla aşık olduğuydu.
Ben kafamda dolu düşünce ile dışarı izlerken Minho konuşmaya başladı. "Akşama bir yerlere gidelim mi?"
"Nereye gideceğiz?" dedim merakla. "Orası sürpriz küçük sincap." demesi ile memnuniyetsiz bir şekilde geri kafamı dışarı çevirdim.
"İyi tamam sürpriz olsun."dedim alınganlıkla. Sürpriz olması daha hoşuma gitmişti ama böyle yapmak istemişti canım. O da bunu anlamış olucak ki sadece kafasını olumlu anlamda sallamıştı.
Bir süre sonra şirkete varmıştık. Arabadan inmeden önce konuşmaya başladım. "Akşama görüşürüz." dedim ama o tam kapıyı açtığımda beni durdurdu. "Öpücük?"
Minho'ya yaklaştım ve dudağına küçük bir öpücük bırakıp arabadan indim ve şirketin kapısına doğru yürümeye başladım.
Sabırsızlıkla tüm gün yapacağım işleri bitirip şirketten çıktığımda son kez o arabaya bindim ve sevgilimin yüzünü gördüm. Son kez olduğunu düşüneceğimden habersizce...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sunset Pain {Minsung}
Fanfiction"Sana çok aşığım Jisung." "Biri ile karıştırdınız sanırım." "Hayır! Doğru kişisin Jisung." "Üzgünüm ama sizi tanımıyorum." Angst