Jisung'dan
"Kahvemi getirecek misin artık?" "Tabii efendim. Kusura bakmayın." Kahvesini önüne koyduğum adam bana ters ters bakarken tekrar tezgaha döndüm ve başımı ellerimin arasına aldım. Bu ağrı son zamanlarda artmıştı. Kazadan beri başımda ağrıyla geçen dört aydan sonra alışmıştım ama gittikçe artıyordu ve belli belirsiz anlar gözümün önüne geliyordu.
Yeni bir anı gözümün önüne gelirken dayanılmaz ağrıyla yere oturdum. Bana sarılan bir adam vardı. Yüzünü tam seçemesem de bana söyledikleri netti. "Ben sana bakmaya kıyamazken o sana nasıl vurabilir miniğim?" Bu sözler kalbimin üzerine hatırlayamadığım birinin özlemini oturttu.Sanki yüzünü görsem tanırdım sesini duysam bilirdim ama şu an anlat deseniz anlatamazdım.
Yanıma gelen arkadaşlarım beni kaldırdı ve iyi olup olmadığımı kontrol ettiler. İşime geri döndüm ama aklım hâlâ o adamın kim olduğundaydı.
Ben masaları silerken kapıdan içeri bir çift girdi. O an beynine yeni bir anı gelirken bez elimden düştü. Sırtım gelen çifte dönüktü.Ben düşmek üzereyken tanıdık sesli adam beni tuttu ve "İyi misiniz?" Dedi.
Yüzümü ona çevirdiğimde gözlerinde büyük bir şaşkınlık ardından da hüzün belirdi."Jisung? Sen misin? Ama nasıl olabilir?" Dedi adam. Sesi kafamda beliren adamla aynıydı ve adımı biliyordu.
Ben çekilip onun yüzüne şaşkınlıkla bakarken ağlamaya başladı ve anında yanındaki adama döndü. Onun da yüzünde aynı şaşkınlık vardı ama biraz daha sahte duruyordu. Daha çok endişe gibiydi.
"Bu da ne demek Hyun? Öldü demiştin bu ne demek!" Diye bağırdı. Demek ki kazayı da biliyordu ama neden olduğunu sanmıştı ki. Hayatımdaki yeri neydi? "Bak bebeğim babası oldu dedi bilmiyordum. Yemin ederim ki bilmiyordum." Ve o da ağlamaya başladı.
Olaya dahil olmam gerektigini hissettim ve "Pardon kimsiniz acaba?" Dedim sakinlikle. Bu adamlar hayatımda önemli bir konuma sahipti. Buna emindim.
Daha yakışıklı olan yanıma gelip bana sarıldı ve geri çekilip ellerini yuzume koydu." Ne demek kimsiniz miniğim? Sana çok aşıktım, sen de beni seviyordun. Sonra kaza... Neyse işte öldün sandım miniğim. "
Tekrar bana sarıldı ama arkasında duran adamın gözlerinden çıkan öfkeden dolayı geri çekildim. "Biriyle karıştırdınız sanırım." Dedim hızlıca. "Hayır doğru kişisin Jisung. Miniğim nasıl hatırlamazsın?"
Tekrar ve daha şiddetli ağlarken tezgahin ardındaki arkadaşlarım da bizi izliyordu. Arkadaki adam yaklaşıp onu sevdiğimi iddia eden adamı kendine çekti ve sarıldı. "Minho hatırlamıyor. Hafızasını kaybetmiş. Bak ben burdayım. Hyunjinin burda bebeğim. Hadi başka bir yere gidelim."Onlar dükkandan çıkarken beynim bu sefer çok zorlandı ve simsiyah ekran belirdi.
Hastanede uyandığımda Hyunjin'i hatırlıyordum. Yakın arkadaşımdı ve onunla çok şey paylaşmıştım. Tanrı aşkına bu kadar sevdiğim birini nasıl unutabilmştim. Ama hâlâ o adamı hatırlayamamıştım.
Beni seviyor gibi görünüyordu ama ben ona karşı sevgimi hatırlatacak en ufak bir kalp çarpıntısı bile hissetmemiştim.
Minho'dan
"Beni unutmuş Hyun. Beni unutmuş. Ben onun için bu kadar acı çekmişken beni unutmuş." Dedim. Hâlâ inanamıyorum. Benim minik sincabım yaşıyor ama onun için kafede olan bir müşteriyim sadece. Hyunjin yatağın yanına gelip yanıma uzandı ve başımı omzuna koydu. Beni iyi hissettiriyordu.
"Boşu boşuna üzme kendini Minho. Hem bence sen de artık unut onu." dedi. Beni rahatlatmaya çalışıyordu ama bu ise yaramazdı. Sonuçta konumuz ona sırılsıklam aşık olduğum Jisung ile ilgiliydi ve şuan o beni hiçbir şekilde hatırlamıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sunset Pain {Minsung}
Fanfiction"Sana çok aşığım Jisung." "Biri ile karıştırdınız sanırım." "Hayır! Doğru kişisin Jisung." "Üzgünüm ama sizi tanımıyorum." Angst