-TAEHYUN-
02.05.23 (18.19)
Kan kokusu.
Her yer kan kokuyordu.
Üç saat geçmişti yaşadığımız felaketin üstünden. Ve hala her yer kan kokuyordu.
Yerde tuttuğum bakışlarımı kaldırdım. Yaklaşık bir saat önce aramızda olmayan dörtlü de gelmiş ve yerinden bile kıpırdayamayan biz sekizliyi ayıltıp içeri getirmişlerdi. Şimdi ise hepimiz oturmuş sessizce bir yerleri inceliyor, kafamızın içindeki sesleri boğuşuyorduk.
Üstüme baktım. Ellerim, kıyafetlerim, her yerim kana bulanmıştı.
Ardından aklıma gelen soruyla konuşmaya başladım. "Beomgyu ve Kai. Onlar nerede?"
"Ne?"
San sorduğum soruyu anlamazken sinirle yüzümü ovdum. Benim yerime Minho cevap verdi San'e. "Cesetleri soruyor."
Wooyoung öne doğru eğilip cevap verdi. "Hallettim."
"Nasıl hallettin? Polise mi verdin?" Chan anlamadığını belli eden ses tonuyla sorduğunda Wooyoung cevap verdi.
"Hayır, hallettim işte. Olması gereken neyse onu yaptım. İçiniz rahat olsun."
Sinir katsayım artarken gülerek geriye attım bedenimi. "Rahat mı olsun içimiz?! Öyle mi Wooyoung bey?!"
"Taehyun." San sakinleşmem için uyarırken ayağa kalktım.
"Neredeydiniz lan siz? Hangi siktiğimin cehennemindeydiniz?!"
Parmaklarımı saçlarımdan geçirip devam ettim. "Amına koyayım bir de hallettim diyor! Parçalara ayrılmış bir cesedi nasıl halledebildin lan?!"
Önümdeki ahşap sehpaya tekme savururken bağırmaya devam ediyordum. "Kai'nin kalbinden o bıçağı çekip nasıl gömdün onu?! Beomgyu'yu nasıl çıkardın o koliden?!"
Gözyaşlarım tekrar akmaya başlarken ellerim Wooyoung'un yakasını buldu. "Söyle bana Wooyoung nasıl yapabildin?! İçin hiç mi acımadı?! Nasıl tepkisiz kalabiliyorsun, kafayı yiyeceğim?!"
Minho ve Soobin beni geri çekerken Yeji sordu bu sefer. "Gerçekten, neredeydiniz?"
Yeonjun yüzünü sıvazladıktan sonra cevap verdi. "Mist'deydim."
San konuştu ardından. "Spor salonuna gittim ben."
Yuna ağlamaktan şişmiş gözlerini yerden kaldırmadan cevap verdi. "Hava almaya çıkmıştım ben. Öyle dolanmak için."
Wooyoung konuştu bu sefer. "Galerideydim ben. Motosikletlerle ilgilenmem gerekiyordu."
Wooyoung'un dedikleri hepimizde şok etkisi bırakırken Minho öne atıldı. Wooyoung'un kolunu sıyırıp yara izi aradı.
O da aynı şeyi düşünüyordu. "Sendin o piç değil mi?!"
"Ne?! Ne diyorsunuz ya?! Aptal mısınız siz?! Bakın diğerlerini bilemem ama Beomgyu'nun ölümüne sizin kadar ben de çok üzüldüm. Ve kimseyi ben öldürmedim tamam mı?!"
Minho'yu itip kendinden uzaklaştırırken konuşmaya devam etti. "Rahat bırakın beni!"
Minho geri adımlayıp sakinleşmek için odanın içinde gezinmeye başladı.
Seonghwa oturduğu yerden kalktı gülümseyerek. "Acıktınız mı? Bir şeyler sipariş edelim mi?"
Salondaki herkes şaşkınlıkla Seonghwa'ya bakakaldığında devam etti. "Ne? Ne oldu?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GOOD BOY GONE BAD
FanfictionTelefonun bir diğer ucundaki ses derin bir nefes verdi. "İyi çocuk kötü oldu." Ardından dışarıdan gelen büyük bir çığlıkla beraber hepimiz olduğumuz yere sindik. Korkuyla mırıldandım. "Manyaksın lan sen." Telefondaki ses güldükten sonra cevap verdi...