Part Eight

163 14 16
                                    

"Seni sevmem ne zamandan beri utanılacak bir şey oldu." Dedi genç delta kapıdan eşine bakarken. "Seni istemeyen bir adama dediklerindi bunlar." Aşağılarcasına söyledi eşi ve arkasını dönüp  geniş odada yürümeye başladı. Bir yandan da üzerindeki sabahlığı düzeltiyordu. "Sadece iyi olup olmadığını kontrol etmek istedim. Gök gürültüsünü duydum." Eşi gök gürültülü havalardan korkardı. Narin bedeni titredi ve kalbi hoplardı. Namjoon ise bundan çok rahatsızlık duyardı. Onun incinmesi son istediği şey bile değildi oysaki. "Defol odamdan." Yine her gece yaptıkları kavgalardan biriydi işte. "Jungkook'u çağıracağım." Kalbine binlerce ok saplanmış gibi hissediyordu. "Jungkook uyuyor." "Uyansın o halde. Ona ihtiyacım var. Kurdum ne kadar korkuyor görmüyor musun?" Ve o gece Namjoon'un kurdunun ilk kez kendini gösterdiği geceydi. Bir anda kükredi. Tüm gürültüsü ile. Ardından alev saçan gözleri ona döndü. "SENİN EŞİN BENİM! KİM NAMJOON! BEN SENİN EŞİNİM!"
Ve bir eliyle onun bileğini tutmuş sallıyordu. Dolu gözlerle ona bakıyordu şimdi çaresizce eşi. "N-namjoon!" Jungkook ise bilinenin aksine uyumamış sarayı kontrol ediyordu olay vuku bulurken. Kendisini odada bulması uzun sürmediği gibi hyungunu alıp çıkması da çok kısa sürmüştü.

Ertesi sabah çiçeklerle geldi Namjoon. Zaten kendini sevmeyen bu adama neden özür konuşması yapıyordu ki? "Herşeyi mahvettim. Özür dilerim." Buruktu sesi. Eşi de yüzüne bakmıyordu. "Kendimi.." "Kendini kontrol edemeyecek kadar güçsüz birisin." Bir rüzgar esti o anda, Namjoon ifadesizce onu izlerken. "Haklısın." Bu aşağılayıcı sözler Namjoon'un Seo'yu sevmesini değil, kendini sevmesini engelliyordu. Şimdi ise birbirlerine bakıyorlardı. "Git." Başını sallayarak çiçekleri yatağının üzerine koydu. "Mor leylak olduğu için alacağım. Yanlış fikirlere kapılma." Kapılmadı. Sadece çıktı odadan. Ruhsuz haliyle gezdi koridorları.

Öğlen olduğunda ise balkonundaydı. Güzel bahçeyi izliyordu yüzünde ara sıra çıkan tebessüm ile. "Woah.. çok yeteneklisin." Ve bu ses eşine aitti. Bahçeye baktığında önünde eşini ve en yakın arkadaşını görmüştü. "Jungkook!" Bağırdı gür sesiyle. Jungkook zaten kaçmaya çalışıyordu ve hemen selam verdi. "Emredin." "Kaybol." Başını salladı ve hızlı adımlarla uzaklaştı oradan genç alfa. Henüz on  sekizdi.  Eşi ise sinirlenmişti şimdi genç askeri göndermesine. Ona aşıktı sonuçta. Balkondan ona bakan kralı görmek adına bir adım geriye gitti. "Tüm yapabildiğin bu mu?" "Yaptığım bu." Birbirlerine delici bakışlar atmışlardı. Ama ilerleyen yıllarda Namjoon elini çekmişti ondan. Artık Jungkook ile finfgirderken burnunu sokmuyordu. Yalnız uyuduğu yatağı soğuk gelmiyordu. En azından, daha az soğuk geliyordu.

Ve tüm bunları neden hatırladığını merak ediyordu. "Sanırım yirmi dakika oldu." Taehyung'un sesini duyduğu an başını kaldırdı. Taht odasında bir elini yanağına yaslamış öylece oturuyordu. "Tahtında derin düşüncelere dalmış bir kral." Güldü Taehyung. "Bu düşünceler içinde Kim Yoongi de yer alıyor mu?" Sahi almıyordu. "Aslında geçmiş mevzular." Diye mırıldandı bir anda. Suçlu hissetmişti. "Yine de sebebi Yoongi. Gidişini fazla kafaya taktın." Yaşlı olmamasına rağmen baston kullanan Taehyung elindeki bastonu yere koymuş ve iki elini üzerinde birleştirmişti. "Şu aptal sopa.." mırıldandı Namjoon. "Beni olgun gösteriyor." "Alakası yok."

Ardından derin bir nefes verdi. "Onu özledim." "O eski eşin değil. Geri dönecek." Başını salladı Namjoon. Oysaki henüz üç gün olmuştu. Mektubu ilk gün gönderdiği için şimdi elinde olmalıydı. "Seni ilk kez anlıyorum." Namjoon tek kaşını kaldırmış ve önündeki prense bakmıştı. "Sen ve romantik bir duyguyu anlamak aynı cümlede enteresan duruyor." Gülerek başını salladı ve bastonu bir kez yere vurup Namjoon'un yanındaki ilerideki eşi için olan tahta oturdu. "Evlendiğinizi bilmiyordum." Şimdi Jungkook gelmişti içeriye. "Dur bir şey anlatıyorum." Dedi Taehyung. Ardından yüzünü buruşturdu. "Ayrıca ıy." Namjoon alayla güldü. "Abini beğenmiyor musun?" "Abim olarak evet." Gülmüşlerdi. "Ne anlatıyordun?" Masadaki üzümden alıp ağzına attı Jungkook. "Dedikoducu yaşlı kadınlar gibisin." Omuz silkti. "Öyleyim. Sonrasında Jimine anlatıyorum." Göz devirdi Taehyung.

Purple Lilac °NamgiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin