Part Nine

137 12 4
                                    

Alevler yükseliyordu. Kalenin leylak bahçesinden alevler yükseliyor, yavaşça kaleye ilerliyordu. "NAMJOON!" Yoongi panikle kaleden tahliye edildiğinde Namjoon'u arıyordu gözleri. Kendini bin pişman hissediyordu. Ama delta yoktu. Karışık ve kalabalık olan alanda deli gibi yürüyor, tanıdık bir yüz bulmayı umuyordu. Jungkook tüm karşılıklığın içinde hizmetlilerin minik çocuklarını kucaklamış koşarak dışarıya çıkarıyordu. "TAEHYUNG, ÇOCUKLAR VE KADINLAR İLK ARABALARA." Prens başını salladı ve bir yandan öksürerek iki çocuğu da aynı anda kucağına aldı. Seokjin kalan katları kontrol edip dışarıya çıktığında yan taraftan yükselen alevlere baktı. Henüz kaleye gelmemişti. Askerler söndürmeye çalışıyordu. "Hoseok, Yoongi nerede?" Beta başını iki yere salladı ve öksürdü. "Bilmiyorum hyung, hiç görmedim." Ve o sırada telaşlı kalabalıktan bir ses yükseldi. "NAMJOON!" ve aynı anda birbirlerine bakmışlardı şimdi. "Bulduk." Kalabalığı yarıp ön tarafa çıkan Yoongi'ye koşarak sarıldı ikisi de. "Hyung, sakinleş." Dedi Hoseok ona bakarken. "Hoseok, Namjoon yok. Namjoon nerde?" Seokjin öylece bakıyordu yüzüne. Bir cevap vermek istiyordu ama olaydan itibaren görmemişti deltayı. "Eminim Jungkook'un yanındadır." Bu sırada panikle koşarak Jungkook geçmişti yanlarından. "Jungkook!" Ama alfa arkasını dönüp bakacak vakte sahip değildi. Askerlere bağırarak emirler yağdırıyor ve yangını kontrol altına almaya çalışıyorlardı. Koskoca dönümlük arazi yanıyordu. Bütün leylaklar simsiyah olmuştu. "DAHA HIZLI."

Korkunçtu. Sadece korkunçtu. Gün ağırdığında ancak yangın sönmüş dumanı tütüyordu yavaşça.  Kale duvarlarının bir kısmı siyah olmuştu. "Boyarız." Dedi Jungkook Yoongi'nin baktığı yeri fark ederek. Ve elindeki matarayı uzattı. "Su?" Başını salladı ve kurumuş dudakları arasından teşekkür edip birkaç yudum içti. "Namjoon iyi mi?" "İyi, dinleniyor. " Geceyi baştan almamız gerekirse Namjoon'un başına vurdukları andan itibaren fazlasıyla şey olmuştu. Sonrasında baygın deltayı otluk alana sürüklemişler ve bağlamışlardı. Ama Namjoon iki dakika sonrasında kendine geldiğinden hepsini yırtıp önüne gelen haydutları paramparça yapmıştı. Elbette Jungkook bunu Yoongi'ye söylemeyecekti. Ama sonrasında sayıları fazla olmuştu. Namjoon'un bile baş edemeyeceği kadar. Askerlerde darp izi yoktu. Akşam yemeğinde bir şey olmalıydı ki herkes derin bir uykudaydı. Namjoon elinden geleni yapmıştı ama yara almadan çıkmak zordu. Jungkook ve askerleri durumu fark ettiğinde arka bahçeye geldiler koşarak. Bu sırada karnındaki hançerin farkında olmadan altındaki adamın boynunu kıran Namjoon ile karşılaşmışlardı. Nefes nefeseydi delta kardeşini gördüğünde. Ellerinden damla damla kan akarken baktı bir süre ona. Ardından gözleri ağırlaştı ve yere yığıldı. Kaybettiği kanın farkında değildi muhtemelen.

Rezalet bir akşamdı. "Onu görmek istiyorum." "Hyung, tedavisi devam ediyor. Az sonra kışlığa gitmeniz için yola çıkacaksınız. Zaten bir haftaya havalar sertleşecek. Sorun olmaz. Sizin için en güvenli ve iyi yer olacaktır. Bizde burayı hallettikten sonra ardınızdan geleceğiz." Başını salladı Yoongi yorgun bakışları ile. "Kışlığa gittiğinizde istediğin kadar yanında durabilirsin. Fakat şimdi görme." Çünkü henüz vücudundaki kanları bile temizleyememişlerdi panik yüzünden. Ancak tedavisi yapılmıştı. Namjoon onun kendini böyle görerek üzülmesini istemezdi. Kaleye yeniden kralı sokmak istemiyordu kimse köşe bucak kontrol edilip yenilenmeden. Etrafa gizlenmiş bir şeyler olup olmadığından da emin değillerdi. Jungkook'un minik kulübesinde yatıyordu şimdi Namjoon.

Bu sırada Seokjin ve Taehyung da mutfaktan pişen çorbaları alıp insanlara veriyorlardı. "Afiyet olsun." Tebessüm etti Seokjin ve kadının üzerindeki battaniyeyi düzeltti. Arkasını döndüğünde Taehyung ile karşılaşmıştı. "Yoruldun. Sende dinlen." Başını iki yana salladı Seokjin. "İyiyim, beni boşver. Ama bir ricam var. Yoongi beni tersler ama belki sizi dinler. Ona bir şeyler yedirin olur mu?" Hoseok kulak misafiri olduğu şeyle ortalarında durup başını salladı. "Hyung haklı." Taehyung onayladı onu. "Ben halledeceğim. Sıkma canını." Gözleri ilgiyle bakarken Hoseok sıvışmanın iyi bir fikir olduğunu düşünerek uzaklaştı. "Sende bir şeyler yemelisin Seokjin." "İşimiz bitince birlikte yeriz olur mu?" Taehyung hafifçe tebessüm etti. "Olur." Birbirlerine bakıyorlardı öylece ve etraflarında duran hizmetliler de onlara bakıyorlardı. Çekimleri dışarıdan bile görülüyordu ne de olsa. "Beyler, bölmek istemem ama Yoongi hyung fena halde." Jungkook elini beline koymuş onlara bakıyordu. "Ayrıca tüm hizmetliler sizi izliyor." Taehyung etrafa bakıyordu şimdi. "Demekki beğenmişler." Yüzünde bir sırıtma belirmişti. "Hadi siz hyunga yemek götürün bende kalanları vereyim askerlerle." Seokjin ayrıldığında Jungkook ve Taehyung da Yoongi'yi ikna etmeye gitmişlerdi. Hiçbirinin dün geceki tatsız olaylardan haberi yoktu tabi. Ondandı Yoongi'nin bu denli olan hüznü. Yara aldığını biliyordu ama karnından hançer çıkartıldığını bilmiyordu mesela hala.

Purple Lilac °NamgiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin