Part Seven

172 16 1
                                    

Yoongi kucağında oturduğu Namjoon'un ona çilek yedirmesine izin veriyordu. Namjoon ise bundan şikayetçi falan değildi. Bu güzel gece yarısını neye borçlu olduğunu düşünüyordu sadece. İkisinin de bedenleri çıplaktı ama ılık gece esintisi nedeniyle hiç üşüyor gibi değillerdi. Namjoon yine de narin eşinin üşümemesi adına yorganı etrafına doladı. "Ama karnın ağrıyacak. Devamı sabah." Yoongi'nin bir anda kendini bastırması ile acı ve zevk karışımı ile inledi bir anda ve yüzünü buruşturdu. "Yemek istiyorum." Tek kaşını kaldırdı Namjoon. "Sadece çileği değil sanırım." Kıkırdadı Yoongi ona bakarken. "Bilmem." Kollarını boynuna sardığında Namjoon dudaklarını yakalamıştı hemen.

Ve bunlar sadece dört saat öncesine aitti. Yoongi eşinin kalın dudaklarına kendi ince pembeliklerini bastırdı ve gözlerini kapattı. Kaşlarını çatmış uyuyan eşinin yine rüyasında neye sinirlendiğini merak ederek tebessüm etti hafifçe. Güzel bir yüzü vardı Yoongi'ye göre. Namjoon onun için pahabiçilmezdi. Kendisine çirkin diyen bu adamı bir türlü anlayamamıştı. Oysaki hep dediği gibi, Namjoon'un ruhu parlıyordu. Onurlu bir adamdı. Yoongi'nin etrafındaki insanlarda olmayan bir şeydi bu yetişme süreci boyunca. Hayran kalmıştı bu nedenle. Küçük gözlerini onun yüzüne sabitledi bir süre daha ve ince parmaklarını yanağında gezdirdi. "Seni seviyorum." Fısıldamıştı ona doğru. Namjoon ise sanki duymuşcasına kaldırdı kaşlarını. Şimdi daha huzurlu görünüyordu. Birbirlerine merhemlerdi. Bunu biliyorlardı.

Ardından Yoongi ayağa kalktı ve şöminenin yanındaki koltukta bulunan pelerinini taktı boynuna. Kılıcını beline koyarken birkaç adımda yatağın önüne gelmişti. Gözleri yeniden huzurla uyuyan eşine takıldığında hafifçe tebessüm etti. "Geri döneceğim." Öyle umut ediyordu en azından. Yutkundu hafifçe. Şu anda tek önemli olan Namjoondu onun için. Namjoon ve onun iyiliği. Hızlı adımlarla bahçeye indiğinde Seokjin hızla at arabasının kapısını açtı. Yoongi ifadesiz yüzü ile bakmıştı binmeden ona. "Yanıma gel." Seokjin normalde sürücünün yanına oturur ve tehlikelere karşı gözlem yapardı ama bu sefer farklıydı. "Öğlen saatlerinde orada oluruz." "Güzel." Dedi camdan dışarıya bakarken. "Haydutlar olabilir." Başını salladı ama oekte umursuyor gibi değildi. "Yüzünü göstermesen iyi olur." "Ne önemi var?" "Bir Vita olman ve bir prens olman bir şeyleri etkileyebilir." Dedi alaylı bir tonda Seokjin.

Yoongi'nin hüznünü hissediyor ve paylaşıyordu. Taehyung ile yaşadığı o karmaşık andan sonra Yoongi'nin yanına gitmiş ve hızlı bir şekilde plan yapmışlardı. Şu anda dönmeleri en doğrusu olacaktı. Elbette sevdiklerini korumak istiyorlarsa. "Choi krallığı sana bir şey ifade ediyor mu?" "Etmeli mi?" "Küçük bir yer." Dedi Seokjin. Hançerini çıkarmış Taehyung ile bugün satranç oynarken elinde kalan ahşap veziri yontuyordu zarar vermeden. Sadece belirgin hale getiriyordu biraz daha. Yoongi bir ona bir de elindeki taşa baktı. "O da ne?" "Önemsiz bir taş." Ardından ekledi hızla. "Peki, orayı istersen bir günde bile alabileceğini söylesem." "Sana yarım gün yeterli derim." Ufak bir gülümseme ile baktı arkadaşına. "Bunun anlamı neydi?" "Bilemiyorum. Bugün Taehyung'a yemek götürdüğümde şunu ödünç aldım." Yani çalmıştı. Ama kimin umrunda olurdu. Küçük el yazısı ile yazılmış uzun metini gösterdi katlandığı yerlerden kağıdı açarak. "Sanırım Kim'lerin müttefiki. Ama benim kanımca bir sike yarayacak bir krallık değil." Ne demek istediğini şimdi anlıyordu Yoongi.

"Sence?" Dedi sadece. Seokjin anlayıp hafifçe sırıttı. "Bilemiyorum. Kafam karıştı ve paylaşmak istedim. Sana da saçma gelmedi mi?" "Arkanda güçlü bir müttefikin olması kötü değildir." "Peki sence Namjoon bundan ne kazanır?" Haklıydı. Gönderecekleri ordu, mühimmat ya da başka bir şey Namjoon için hayati olmazdı. Öylesine küçük bir yer önem arz etmemeliydi. "Ya da sana şöyle söyleyeyim." Dedi Seokjin taşı cebine atıp diğer cebindem elma çıkarırken. Yoongi bunu ne ara aldı acaba diye düşünmeden edememişti ki hançerini silip kesmeye başladı. "Namjoon gibi bir adam diktatör babasının ölümünden sonra babasını sevip Namjoon'a baş kaldıran bu küçük bok parçasını niçin hala yok etmedi? Hm? Sence Namjoon orayı kaç dakikada alır?" Sırıtıyordu şimdi. Yoongi ise kağıttaki yazıları okuyordu. "Sıkı müttefikler." "Hayal bile edemezsin." Yoongi Namjoon'un böylesine bir dostu olduğunu bilmiyordu.

Purple Lilac °NamgiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin