43. Bölüm: Doğum Günü

362 29 3
                                    

"Allah'ım ne yaptım ben?!"

Nil'i sakinleştirir yerine koyan Güneş, dakikalarca bastırmaya çalıştığı duygularıyla yeniden baş başaydı.  Yarım saat önce Kemal'le mutfakta yaşadıkları gözünün önünden gitmiyor, bedeni tir tir titriyordu. Tarifi imkansız bir korku tüm benliğini ele geçirmiş, kendinden nefret ediyordu. Gözünün önünde yalnızca Çetin ve onunla geçirdiği o malum gece vardı.

"Çetin? İyi misin?"diye sordu refleks halinde adamın sırtını sıvazlamaya devam ederken. İkisi de yere çökmüş, küçük sayılabilecek banyonun neredeyse tamamını doldurmuşlardı.

"Bitti,"dedi Çetin ağlayarak. Onun gözünden akan her bir damla Güneş'i yaralarken bahsettiği şeyin istifrası olmadığını biliyordu.

"Boşandık, bitti,"dedi adam yeniden. Yıkılmış ve kırgındı. Bir o kadar da çaresiz.

"Babalık testi yaptım,"dedi hıçkırmaya devam ederken. Güneş hayretle onu dinliyor ve akmaması için gözyaşlarını zorlukla tutuyordu. Kafasını göğsüne yaslamış, sırtını ovmaya devam ederken yüce gönüllü bir anneden farklı değildi.

"Nil benim kızım,"dediğinde ise bilmediği bir rahatlama yaşamıştı. Oysa karşısında ağlayan adamın çektiği vicdan azabı ve kederi elle tutulur cinstendi.

Belki Nil onun kızı olmasaydı, Çetin daha çok onun olacaktı ama bu düşünce bir an olsun aklına gelmemişti. Düşündüğü tek şey sevdiği adamın böyle bir acıyla başa çıkmak zorunda kalmamasına duyduğu sevinçti.

Zira çocuk gibi ağlayan bu adam, onun her şeyiydi. O kahrolursa, Güneş de kahrolurdu.

Çetin, Tülay tarafından aldatılmıştı ve Nil için DNA testi yapmak zorunda kalmıştı... Güneş, Çetin'in o kahroluşunu gözlerinin önünden bir an olsun silip atamıyordu. Yaşadığı güven kırıklığı ve kalp sancısıyla bambaşka bir adama dönmüştü. Neşeli, sevecen ve konuşkan olan Çetin, aldatıldığı andan itibaren tamamen bir kasvete bürünmüştü. "Ben, Çetin'i aldattım!"dedi Güneş, o bile kendine hayret ediyordu ancak diline gelen hakaretlerden kurtulamıyordu. Bir yandan Kemal'in ona şefkatli yaklaşımını, yumuşak dokunuşlarını ve tıpkı bir çocuk misali onu sarmaladığını anımsıyor, bunu arzuladığı için kendinden tiksiniyor; diğer yandan da Tülay tarafından aldatıldığını öğrendiği zaman Çetin'in yaşadığı yıkımı hatırlayıp kahroluyordu.

"Ben ne yaptım?!"dedi yeniden ve kafasına sertçe vurdu. Sanki fiziksel olarak acı hissetmek ona daha iyi gelecek, yaşadığı vicdan azabından kurtulacaktı. Bir daha Kemal'le yüz yüze gelemezdi. Bunu Başak'a ya da Sevim'e nasıl açıklayabilirdi? Gözyaşları yaşları hızla dökülmeye başladı. Kemal gittikten sonra kapıyı kilitlemiş ve hızla ağlayan Nil'in yanına koşup onu sakinleştirmişti. Şimdiyse karanlık yatak odasında, aynalı kıyafet dolabının karşısında duran silüetine bakıyor ve ağlıyordu. Yavaşça üzerindeki mini elbiseyi çıkardı ve iç çamaşırlarıyla kalan bedeninin üşümesine izin verdi. Elbisesini fırlatıp atarken bu odada Çetin'le yaşadıkları bir bir aklına üşüşüyor ve bir kadın olarak ilk defa bedeninin birine ihtiyaç duyduğunu fark ediyordu. Lakin bu defa farklıydı zira gözlerini yumup ağlarken anımsamak istediği Çetin'in dokunuşlarıyken, arzuladığı tek şey silip atamadığı öpüşün sahibi Kemal'di...

"Allah seni kahretsin, Güneş!"

Birkaç Hafta Sonra                          30 Aralık 2019

"Yılları bir güne nasıl sığdırdın?
Bana da söyle, bana da söyle ben de bileyim
Hasretin acısını nasıl dindirdin?
Bana da söyle, bana da söyle ben de bileyim
Yüreğin ince ince sızlamadı mı?
Gözlerin gizli gizli ağlamadı mı?
Bana da söyle, bana da söyle
Bana da söyle ben de bileyim"

KALBENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin