41. Bölüm: "Ucuz!"

394 37 2
                                    

2 Gün Sonra

"Kız sen baya sanatçı oldun! Yakında kendi şarkını da çıkarırsın artık..."

Soner'in yine ortalıklardan kaybolduğu, Başak'ın da eski Başak olduğu günlere geri dönmüşlerdi. İki gün önce çektikleri videoyu izlerken yerinde durmuyor, ara ara yorumlar yapıp dans ediyordu. Keyfi yerindeydi, onun aksine Güneş hiç iyi değildi. Ceren'i her ne kadar kendinden emin bir tavırla evinden göndermiş olsa da daha büyük bir yükün altına girmişti. Nil'i, Tülay'a götürecekti ancak bunu nasıl yapacağını, o kadının karşısına nasıl çıkacağını bilmiyor, düşündükçe kafayı yiyecek gibi oluyordu.

"Aloo! Kime diyorum kızım? Sen beni dinliyor musun?" diye sordu Başak, uzaklara dalan Güneş'in kolunu dürterek. Güneş, o gün yaşadıklarını daha kimseye anlatmamıştı. Zira Soner bu defa yurtdışına çıkmış, Başak ise o günden beri ilk defa yanına gelmişti.

"Bunlar hiç umrumda değil şu an, Başak. Benim çok büyük bir sıkıntım var aslında..."dedi Güneş, dudaklarını fark etmeden bükerek. Nil, televizyon karşısında izlediği çocuk şarkısındaki hareketleri yapmaya çalışırken ara ara dönüp ona bakıyor ve gülücükler saçıyordu. Güneş, ona özenerek baktı, dünyadan bihaber olmak ne de güzel görünüyordu...

"Ay, korkutma beni! N'oldu? Çabuk anlat!"

Güneş sıkıntıyla iç geçirdi ve Ceren'den kısaca bahsetti. "Tülay, Nil'i görmek istiyorsa ben götürürüm dedim,"diyerek de son noktayı koymuştu. Ancak bu nokta onun yutamayacağı türden büyük bir lokmaydı, kursağına takılıp kalmıştı. Tıpkı geçen gün verdiği söz gibi!

"Götür, görsün senin asaletini de kudursun kızım! Neden bu kadar üzülüyorsun ki?"

Güneş kafasını sağa sola sallayarak bu fikri onaylamadığını ifade ediyordu. Maalesef Başak'la dünyaya çok farklı pencerelerden bakıyorlardı ancak mesele sadece bu değildi. Güneş'in incinen gururu ve Tülay'la yüzleşmesi gereken kişinin o olmadığının farkında değildi, Başak.

"Çetin bana çok büyük bir kötülük yaptı sanıyordum ama bu çok daha fazla, Başak. Tülay, Nil'i görmek isterse buna hayır demek tabiiki de benim haddim değil. Ama Tülay'la muhatap olmak istemezdim. Bunu Çetin yapmalıydı, ben değil. Şimdi gidip bir zamanlar bana iş veren kadınla yüzleşmek... Off!"

Güneş iki elini yüzüne kapatarak yüzünü kendine çektiği dizlerine gömdü. Salondaki üçlü koltukta yan yana oturmuş muhabbet ederlerken dışarıda yağan yağmurun sert damlaları cama vuruyor, çalan çocuk şarkısına rağmen gürültülü yağmur sesi Güneş'in içindeki sıkıntıyı daha da büyütüyordu.

"Anlıyorum seni, canım benim!"dedi Başak, Güneş'in omzuna dokunarak. Ses tonu bu defa olayın ciddiyetini anlamışçasına düşmüştü. "O Çetin elime bir geçsin bak ona neler yapacağım! Ama şunu da artık fark et Güneş! Sen çok güçlü bir kadınsın. Sadece kendine biraz daha güvenmen gerekiyor. Ne sanıyorsun? Tülay senden daha mı akıllı? O zaman ne işi var o delikte? Unutma, yaşananların suçlusu o. Mahçup olması gereken de! Göğsünü gere gere gideceksin, Çetin'in karısı olarak Nil'e nasıl güzel annelik yaptığını görecek! Eğer utanması gereken biri varsa o kişi sen değilsin, canım!"

Güneş, bakışlarını onu motive etmeye çalışan Başak'a çevirdiğinde hiç hesapta yokken kapısını çalıp hayatına giren ve bir daha çıkmayacağına emin olduğu bu kadına minnetle baktı. Her ne kadar başlarda çekinip geri durmaya çalışsa da şimdi dostluklarının ne kadar kıymetli olduğunu fark ediyor ve onu tanrının bir hediyesi olarak görüyordu. Yapayalnız kaldığı o kapkara günlerinde yardımına koşan bir melek... "İyi ki varsın, Başak."dedi gülümseyerek. Günlerdir içine attıklarını paylaşmak bir nebze olsun iyi gelmiş, hafiflemişti. Günlerdir nöbetten nöbete koşan Sevim'le de doğru dürüst konuşamadığı için içinde biriktirdikleriyle saatli bomba gibi dolaşıyordu.

KALBENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin