Duyduğu karşısında kısa süreli bir şok geçiriyordu. Gerçek olmazdı, ona fahişe muamelesi yapıp ondan ayrılalı henüz yarım saat kadar olmuştu. Kararını değiştiren neydi? Belki de Güneş rüya görüyordu. Evet, bu kesinlikle bir rüya olmalıydı; hatta kabus!
"Güneş... Orada mısın?"diye sordu Çetin, saniyelerdir bir cevap için bekliyor, o da heyecandan yerinde duramıyordu. Yaptığı çılgınlıktı, biliyordu! Fakat Güneş arabadan indiği an, bu yola onsuz devam edemeyeceğini anlamış ve tüm söylediklerinden ötürü pişman olmuştu. Hele bir de ona fahişe gibi hissettirmesi... Bu bardağı taşıran son damlaydı!
"A-anlamadım, Çetin... Sen sahiden benimle evlenmek mi istiyorsun?"
"Evet, hem de çok! Bak, eşeklik ettim. Beni çok derin bir bataklıktan çıkardın ve seninle nefes aldığımı hissettim. Bizim hak ettiğimiz bu değil. Seninle olmaya, gerekiyorsa ailenin ve tüm dünyanın karşısında durmaya hazırım. Yeter ki evet de!"
Güneş'in ciddi manada dili tutulmuştu! Kendini gerçek anlamda evli bir kadın olarak düşlemeyeli o kadar çok olmuştu ki bir an Çetin'in karısı olma ihtimalinin üzerine ne kadar çok yakışacağını düşünemedi. Ailesinin asla kabul etmeyeceği yaşta, çocuklu bir adam... Fantastik bir fikirdi! Fakat o an Çetin'in kollarında olma fikri, hem Nil'e anne olmayı güzelleştiriyor, hem de ailesinin tepkisini umursamamasına neden oluyordu.
"Evet!"dedi coşkulu bir sesle, sanki az önce salya sümük ağlayan o değilmiş gibi. O aşık olmuştu! Kimin ne dediğini zerre umursamayacak, ailesini bir çırpıda geride bırakacak kadar çok hem de.
Güneş'in onayı, Çetin'i de havalara uçurmuştu. Bir an önce gidip onu almak, ait olduğu yere, evlerine götürmek istiyordu. Zaten çok da uzaklaşmamıştı. Saat öğlene yaklaşırken o bugün işe gidemeyeceğini çoktan bildirmiş, Güneş'in mahallesine yakın bir sahilde kızıyla beraber oturuyordu. Bu karar hem onun için hem de Nil için en iyisiydi. Tülay'ın yokluğunu o hissetmeyecek, kızına da hissettirmeyecekti.
"Tamam o zaman, sen hazırlan. Ben geliyorum!"
Aslında Güneş'in ailesinin kabul etmeyeceğini her ikisi de biliyordu. Hatta sadece onlar değil, çevlerindeki kimseye bunu kabul ettiremeyeceklerdi ama ikisi de umursamıyordu. Birbirlerini ve mutluluğu bulduktan sonra ufak detayların hiçbir önemi yoktu.
Güneş aceleyle yerinden fırladı ve bu sabah itibariyle kullanırken zorluk çektiği kolu ve ayağına rağmen heyecanla dolabının üzerindeki üniversite dönemlerinde kullandığı gri bavulunu indirdi. Ailesinin vereceği tepkiyi bildiği için kendine ait tüm değerli eşyalarını toplamak istiyordu. Zira ona sıfır anlayış göstermeyen babasının onu bir daha bu eve sokmayacağının bilincindeydi.
Sığdırabildiği tüm eşyaları zorlukla tıkıştırdığı bavulu odadan nasıl çıkaracağını hiç bilmiyordu. Heyecanla çantasını hazırlarken pek hissetmese de kolu gerçekten çok kötü olmuştu. Üstelik bavulun dışında kalan eşyalarına yavru kedi gibi bakıyordu. Her ne kadar annesi girip her defasında tüm düzenini bozsa da odasını ve ona ait olan şeyleri seviyordu. Yine de burayı çok özlemeyecekti. Onu kilitlediği kapının ardında geçirdiği sıkıntı dolu dakikalarına kıyasla aşk dolu günler bekliyordu!
Sonunda derin bir nefes aldı ve kendini toparladığına inanınca bavulunu zorlukla sürükleyerek odadan çıktı. Bu sırada salondan çıkan uğultu kesilmiş, onun odasından çıktığını anlayan ebeveynleri sessizliğe gömülmüşlerdi. Güneş korkmuyordu fakat gergindi. Her gün evinden ayrılmıyordu nasıl olsa. Bu yüzden odasına pek de uzak olmayan salona girmeden önce elindeki bavulu düz holün sonuna kadar sürükledi ve kapının önünde bırakıp salona döndü. İşte şimdi başlıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALBEN
Fiksi Umum"Ne yapacağım şimdi ben ya?" Genç kadın ağlamaktan boğuklaşmış sesi ile önünde dikildiği yatağa çaresizce çöktüğünde, odayı dolduran bebek ağlama sesi beyninde bir çan misali yankılanıyordu. Sahiden ne yapacaktı? Altından kalkamayacağı bir sorumlulu...