Selamlar efendim ☺️
Yorumlarınızı merakla bekliyor olacağım 🌼
Keyifli okumalar!
Gün yeniden ağardığında, kaç kere çaldığını hatırlamadığı alarmının verdiği telaşla yatağından fırladı. Gözleri yatağının yanında, yere koyduğu telefonundaki saate ulaşana kadar ufak çaplı bir kalp krizi geçirmişti. Saati gördüğünde telaşesi ikiye katlandı. 06:45! Sadece yol bir saat sürüyordu, nasıl yetişecekti? Üstelik kırk beş dakikadır alarmı iptal ettiğine kendisi bile inanamıyordu.
Aceleyle yatağından fırladı ve odasını kolaçan etti. Sevim yer yatağında, yüzünde bir yastıkla uyumaya devam ediyordu. Bugün izin günüydü nasıl olsa. Hem daha üç saat önce uyumuşlardı. Uzun süren, bol muhabbetli bir geceydi.
Güneş çıkardığı gürültüyü umursamadan odadan fırladı ve hızla banyo işlerini halledip odasına döndü. Bu sırada çıkardığı gürültü, ev halkını yavaş yavaş uyandırıyordu. Aykut Bey'in homurtuları odasından taşıyor, Sevgi Hanım'ın ayaklandığı duyuluyordu. Fakat Güneş tüm bunları yok sayarak dolabından rastgele çıkardığı yazlık elbisesini giymekle meşguldü. Birkaç saat sonra giydiği için pişman olacağını bilse de, o an eline gelen bu beyaz, biraz kısa ve efil efil elbiseyi üzerine çoktan geçirmiş; bakıma muhtaç kahverengi saçlarını öylesine tepesinde toplayarak hazırlığını bitirmişti. Makyaj yapmak aklına gelen en ufak bir detay bile değildi. Sadece kapıdan çıkmadan önce masasının üzerinde duran güneş kremi gözüne çarpmış ve parmağına bir miktar sıkarak hızını kesmeden evin çıkışına yönelmişti.
"Nereye bu saatte böyle?"
Sevgi Hanım'ın kısık sesi ona ulaştığında kapı ağzında, ayakkabılarını giymekteydi. Annesi komşularına ulaşabilecek en ufak bir gürültüden çekinerek konuşunca dikkatini bozmadan siyah sandaletlerini giymeye devam etti.
"Kız sana diyorum! Bak baban da uyandı, ayaklanırsa valla durduramam!"
"Ya anne,"dedi Güneş bıkkınlıktan yılmış bir halde. Bazen annesi ve babasından ötürü çok yoruluyordu. "İşe gidiyorum. Bu saatte başka neresi olabilir sence?"
"Hii!"dedi Sevgi Hanım hayretler içinde. Onun bu abartı tepkisi Güneş'e tesir etmemişti. Annesinin havada, karada, her konuda abartma yeteneğine hayrandı.
"Kız yoksa seni mi kandırdı bunlar? Hani geç başlayacaktın, daha bir hafta olmadan bu ne?"
"Anne beni biraz daha oyalarsan bunun sebebini öğrenebileceğim bir işim kalmaz. Hadi görüşürüz!"
Tam 07:15'te gelen otobüse biniyordu. Biraz geç kalacağı kesindi ama saat kaçta işe gitmesi gerektiğini de bilmiyordu. Çetin Bey yalnızca erken gelip gelemeyeceğini sormuştu. O da kendisini mesai saatine göre ayarlamaya çalışmıştı. Her ne kadar başarılı olamasa da...
Yol boyu kafasını bir sürü soru kurcaladı. Bu başlıkları altın harflerle süsleyen Çetin Bey ve Tülay Hanım'ın son durumu olsa da annesine evden çıkarken yaptığı yarım yamalak açıklama da kafasından çıkmıyordu. Bir karar almıştı. Bu durumu ne olursa olsun ailesine anlatmayacaktı. İşini normal, evli barklı bir adamın evinde yaparken bile yargılandığını düşündüğünde, boşanma arifesinde bir adamla çalıştığı öğrenilince neler olacağından çok korkuyordu. Babası ortalığı ayağa kaldırır, onu işten çıkartmak için elinden geleni yapardı. Hoş, tutunduğu direğe zamk gibi yapışmış, uyuklarken bu işe daha ne kadar devam edebileceğini o da bilmiyordu.
Sonunda ekmek teknesi olan lüks dairenin bulunduğu binaya vardığında midesinde bir bulantı ve uykusuzluktan kaynaklanan bir baş dönmesi vardı. Adımlarını atarken sanki bir başkasının kontrolünde yürüyor gibiydi. Bu halde Nil'e nasıl bakardı, bilmiyordu. Ama Çetin Bey'in ona kızacağına neredeyse adı kadar emindi. Saat 08:30 olmuştu ama o zili yeni çalıyordu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALBEN
Fiction générale"Ne yapacağım şimdi ben ya?" Genç kadın ağlamaktan boğuklaşmış sesi ile önünde dikildiği yatağa çaresizce çöktüğünde, odayı dolduran bebek ağlama sesi beyninde bir çan misali yankılanıyordu. Sahiden ne yapacaktı? Altından kalkamayacağı bir sorumlulu...