7'

117 8 39
                                    

Jimin'in anlatımıyla

Yaklaşık 15 dakika boyunca Jin hyung'u takip ettikten sonra terk edilmiş bir fabrika'nın orada durması ile biz de kendimize saklanacak bir yer bulup beklemeye başladık.

Tahminen 5-10 dakika sonra ise Jin hyung'un yanına o gün cafe de gördüğümüz adam geldi.

Hoseok hyung daha dikkatli bakıp o adam oldunuğu anlayınca biraz daha yakına gidip neler konuştuklarını duymak istediğini söyleyerek yanımdan ayrıldı ve benim burada beklememin daha doğru olacağını söyledi.

dediği şeyleri onayladıktan sonra o daha yakında bir yere giderken bende olduğum yerde durdum ve beklemeye başladım.

Kısa Bir süre sonra şu beraber kahve içtiğimiz çocukların sesini duydum. Çok sessiz hareket etmelerine rağmen bir şekilde onları fark etmem ile mutlu olurken benimde onların peşinden gitmenin daha iyi avantaj sağlayacağını düşünerek onları takip etme kararı aldım.

Tam olduğum yerden çıkacakken onların da Jin hyung ile o adamın konuşmalarını dinlediğini fark ettim. "Biliyordum."dedim kendi kendime bu üçlü birbirini tanıyordu ve Jin hyung da bir nevi ajan gibiydi.

Şu an için tek yapabileceğim şeyin yerimde beklemek olduğu kararına vardıktan sonra konuşmaları duyamasam da hareketlerden, mimiklerden, hoseok hyung ve diğer ikisinin mimiklerinden neler olduğunu anlamaya çalışıyordum.

Hoseok hyung'un aksine diğer ikisi tepkisiz bir şekilde dinlerken hoseok hyung'un her saniye yüz ifadesi değişiyordu. Bu ifadeleri kimi zaman komikti, bende her zaman gülerdim ama şu an gülmemem lazımdı.

Bir oraya bir buraya bakayım derken ağrıyan boynumla birlikte sabit bir yere bakmak istedim, bu bakacağım sabit kısım ise o ikili olacaktı. Kısa bir süre sonra kırmızı saçlı olan -adı sanırım taehyung- çocuk çaktırmadan benim olduğum noktaya  baktı ve sırıtmaya başladı.

Bu olay beni iyice şüphelendirdiği için fabrika'nın arka kısmına geçip orada hoseok hyung'u beklemenin doğru olacağı kanaatine vardıktan sonra eğilerek gitmeyen başladım.

Zaten şiddetli boyun ağrılarım son bulmak yerine arttığı için sinirliydim, birde penguen gibi yürümeye çalışmak sinir kat sayımı artırmıştı. Sonunda arka kısıma varıp ayağa kalkmıştım ve şimdi ise gülünç duruma düşmüştüm. Emekliliğe ayrılmış dayıların bahçelerinde yaptığı koşuşu yapıyordum, biri görse gülmekten yere serilirdi.

"Selam dansçı çocuk."

Tam esneme hareketlerine başlamıştım ki arkamdan gelen alaylı sesle, arkama bakmaya korkar bir halde, derin bir nefes aldım.

Hayır, hayır biri görse diyerekten kurduğum cümlede ki özne bu şahıs olmamalıydı.

Gerçi özne işi yapan kişi oluyordu, ama tamam işte gülmekten yere serilen kişi özne olur.

Beynimde kurduğum kendi günlük ve "normal" kavgalarımdan sonra tam kafamı o tarafa çevirecekken iki kolumdan beni tutup siyah bir arabaya koyduklarında neye uğradığımı şaşırmıştım. Adamlar o kadar hızlıydı ki o yoongi miydi neydi adı ondan bu kadar hızlı olmasını beklemezdim şahsen.

"Ben bu arabayı,kocaman, nasıl görmedim ya" diyerek kendi içimde ki muhabbetime devam ediyordum.

Gerçi o sırada koşmakla (kendimle konuşmakla) meşguldüm. Diyerek yine kendi kendime konuşuyordum.

Ama bu işte bir terslik vardı, ben şu an çok yanlış bir yere odaklanıyordum. Benim bu araba da ne işim vardı?.

Şu an yapacağım tek şeyi yaparak etrafıma bakmaya başladım. Arkama baktığımda ise kendimi sakinleştiren o içimde konuştuğum diğer ben de beni sakinleştiremiyordu.

Old friends • Bangtan •Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin