S:"Son hâli böyle oldu"
Seungmin heykelini göstererek konuşmuştu.
C:"Mükemmel ötesi olmuş."
S:"Beğenmene sevindim."
"Sevinmene sevindim." diye düşündü Chan.
Aralarında kısa bir sessizlik oluşmuştu.
C:"Seungmin seninle bir şey konuşabilir miyim?"
Bunu söylerken gözlerini hâlâ heykelden ayırmamıştı.
S:"Tabi hyung konuşabilirsin."
Aldığı cevapla önce kafasını sonra da gözlerini Seungmin'e çevirmişti.
Evet Chan konuşmak istediğini söylemişti söylemesine ama ne konuşacaktı. Bunu anın heyecanıyla demişti. Şimdi ise ne yapacağını bilmiyordu.
Chan ani bir hareket ile Seungmin'i çalışma masası ile kendi arasına almıştı ve ellerini masanın iki yanına koymuştu.
Seungmin kısık bir tonda konuşmuştu.
S:"Hyung ne yapıyorsun?"
C:"Seungmin ben artık bazı şeyleri kendi içimde yaşamaktan sıkıldım."
Seungmin'in kalbi ağzından fırlamak üzereydi.
S:"Hyung hiçbir şey anlamıyorum."
"YARDIM EDİNNN!!"
İkisi de sesi duyduktan sonra birbirlerine "neler oluyor?" bakışı atmıştılar.
Chan hemen kapıya doğru yönelmişti. Sungmin de onu takip etmişti.
Kapının dışına çıktıklarında sesin asansörden geldiğini fark ettiler.
C:"Bu Minho'nun sesi."
S:"Asansörde mi kalmışlar."
C:"MİNHO BURADAYIZ BİZ. İYİ MİSİN?"
M:"AHH ŞÜKÜRLER OLSUN. BEN İYİYİM AMA JİSUNG HİÇ İYİ GÖZÜKMÜYOR."
Chan duyduğu isim ile birlikte Seungmin'e dönmüştü. Seungmin ise olanlara anlam vermeye çalışıyordu.
C:"Seungmin."
Seungmin tepki vermemişti.
Chan bu sefer daha yüksek bir sesle
C:"SEUNGMIN!"
S:"Ne? Efendim?"
C:"Git ve apartman yöneticisinden asansörün anahtarını iste."
Seungmin aldığı emirle üst kata koşar adımlarla çıkmıştı.
C:"MİNHO BURADAYIZ BİZ. SEUNGMİN ANAHTARI GETİRMEK İÇİN GİTTİ AZ SONRA DÖNECEKTİR."
M:"ÇABUK OLUN HYUNG."
Bu sırada Seungmin gelmişti ve elindeki anahtarı Chan'e uzatmıştı. Chan asansör kapısının üst köşesine anahtarı yerleştirip çevirmişti ve kapıyı açmıştı. Ama ikisi de kapıyı açtıklarında yerde oturan bir Minho ve kucağında baygın bir Jisung beklemiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
masterpiece/seungmin x bang chan/seungchan
FanficChan bir süredir sadece uzaktan izlediği çocuk ile bu gün yüz yüze konuşmuştu hatta yemek bile yemişti. Bunlar ise sadece bir sanat eserinin eserini izlerken zamanın nasıl geçtiğini anlamaması yüzündendi.