-2 Gün sonra -
Riki ile 2.(ikinci) günümüze girmiştik. Hayatım çok iyi gidiyordu. Yıldırım yüzünden birden girmişti hayatıma. O yıldırım meğerse bizim nikahimiz olacakmış.
Şuan ise pikniğe gidiyorduk. Ailem, Riki nin arkadaşları, ben ve Riki.
Ormanın içersine girince gözlerim büyüdü. Burası çok güzeldi. Yağmur ormanları gibiyfi koskocaman ağaçlar vardı etrafta. Biz ise kayalıkların üzerine tahta ve ipten yapılan köprülerle geçiyorduk. Çok güzel bir park alaniymis diye geçirdim içimden.
Ormanın içerisinde giderken aşağı baktım. Aşağısı full göldü. Oradan ise koskocaman bir şelale akıyordu. Burası harika bir yerdi. Sanki cennetten çıkma gibi.
(Çaktırmayin suan aklimda olağanüstü bir yer kurdum oraya gitmek istiyorum.)
Bir süre daha köprüde yürüdükten sonra bir kayalığın üzerine gelmiştik. Kayıp düşmememiz için korkuluklar vardı.
"Vay canına burası muhtesemmis!"
Annemin bağırması ile sesi yankı yapmıştı. Herkes bu duruma gülerken Jungwonlar işi oyuna çevirmişti.
Annem toprak alana örtüyü sermişti. Şelalenin sesi çok güzel hissettiriyordu. Burada bizden başka birçok kişi vardı. Bazıları kayalıkların içerisine yapılma kafelerde oturuyordu. Bazıları ise bizim gibi örtüsünü alıp pikniğe geliyordu.
---
Herkes şuan annemin yaptığı keklerden yiyorlardı. Riki beni durtup kalkmami isaret etti.
"Ee siz yiyin ben kalkıyorum."
"Noldu oğlum?"
"Bir şey yok babacim. Sadece Rikiyle gezeceğiz."
Riki de ayağa kalktığında herkes bize odaklandı.
Heeseung Riki ye vurup göz kırptı.
Anlamıştım ne ima ettiğini ama takmamistim.
Riki ile el ele tutuşup yürümeye başladık. Ormanın arka taraflarına doğru gidip aşağı inmeye başladık. İndik indik indik. Bir süre sonra o kocaman selalenin oraya indik.
"Sen dsha önce geldin değil mi buraya?"
"Tabi ki geldim. Sevgilimi götüreceğim yeri görmem gerekiyordu değil mi?"
"Ya Riki senin yüzünden güney kore sınırlarına geldik. Bari görmeye değer bir şey olsun."
"Ne yani şelale yetmiyor mu sana?"
Ona şaşkınca baktığımda, yanındaki çantadan bir şemsiye çıkardı.
"Evet açalım bakalım bunu."
Açtığımızda ikimizde şemsiyenin altina girdik. Ne yapacak diye merak ederken selaleye doğru hızla koşmaya başladı. Belimden tuttuğu için ona ayak uydurmam gerekiyordu.
Şemsiyeyi açtığımız için selaleden kolayca geçmiştik. Ben duvar beklerken karşımda koskocaman bir mağara görmem ile afallamistim.
"Oha. Ayılı mı bu mağara?"
"Sacmalama hayatım. Burayı sadece çok özel müşterilere gösteriyorlarmis. Bende birazcık para harcayıp senin yalnız vakit geçirebileceğim bir alan olmasını istedim. O yüzden burayı seçtim. Daha çok yer vardi gidebileceğimiz. Ama en uygun burasıydi. Merak etme sadece ikimiz varız. Bugün burası bizim için hazırlandı."
Dedi ve iki kere alkış yaptı. O sırada etraf aydınlandı ve arkada klasik bir müzik çalmaya başladı.
Ben şaşkınca etrafıma bakarken arkamı döndüm. O sırada elini bana uzatmış ve eğilmiş bir Riki vardı karşımda.
"Böyle şeyleri nereden buluyorsun sen ya!"
Elini tuttuğum gibi dans etmeye başladık.
"Hepsi senin için canım bebeğim benim."
Eli (ince) belimi sımsıkı tutmuştu. Ben ne yapacağımı bilmediğim için ona ayak uydurmaya çalışıyordum.
"Şimdi güzel kısmı geliyor bebeğim. Burada yavaşca belini salla."
Dediği gibi yapıp yavaşça belimi salladım. O sırada ise bir hareket yapıp beni kucağına aldı.
Beni iki tur kucağında döndürdü ve yere indirdi.
Şarkının sonunda beni delice öp diyordu. Riki bana bakarken kafamı salladım.
Dudaklarını dudaklarıma bastırırken ki o duygu tarih edilemezdi. Alt dudağımı dudaklarının içine alıp öpmeye başladı. Bende kendi kendime yaptığım birkaç pratikten sonra öğrenmiştim öpüşmeyi. O yüzden bende onun üst dudağını emmeye başladım.
Biz öyle öyle öpüşürken sırtımı okşadı. Yavaşça dudaklarımız ayrıldığında yeni şarkı girmişti. Şarkı ise teşekkür ederim diye başlıyordu.
Cidden hepsini ayarlanmıştı. Bu çocuk dünyanın en romantik insanı olabilirdi. Hep prenseslerde görüp ozenirdim. Bir prensim olmasını isterdim.
Birden önüme düştü o prens. Gökten düştü sanki. Sanki bir yıldırımda, birden iniyor ve korkutuyordu insanı. O olağanüstü bir varlıktı.
Nishimura Riki, benim sevgilimdi. O tatlı ve neşeli çocuk benim sevgilimdi. Kim Sunoo nun sevgilisiydi. Ve öyle de kalacaktı.
Biz bir süre daha dans ettikten sonra orada bulunan masaya oturmuştuk. Ve tatlı bir şekilde yemeğimizi yemeye başlamıştık. Mum yoktu. Öyle kliselere gerek yoktu. Riki de bunu düşünebilecek kadar romantik bir erkketi işte.
Basit şeylerden uzak duruyor, bana dünyanın en olağan şeyini yaşatıyordu. Beni basit birisi olarak görmüyordu, beni hayatının bir anlamı olarak görüyordu çünkü.
O beni önemsiyordu, tabi bende onu.
Biz birbirimizi seviyorduk.
Ve sevmeye de devam edecektik.
---
Arkadaslar herkes korkudaki heena teyzeye yuna teyze diyor, heena teyze aliniyomus oyle diyo. Ve nasıl bölümün ortasında ybs reklamı yaptim ama PWKFİWLFKWKGJ. Çok iyiyim ha.
Bu bölüm biraz diyaloglardan uzak kaldı bos bir bölüm oldugunu dusunuyorum. Benim gibi odunsaniz romantiklikten uzaksaniz size gore de boş bir bölüm olduğunu düşünüyorum.
Cok asiksiniz anladik en asik sizsiniz anladik amk yeter ya. Bu ne romantik kardeşim midem bulandı.
Sanki sz önce o kelimeleri ben yazmiyomusum gibi konusuyom ameke. Neyse hadi bb canlarım<3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Korku |SunKi|
FanficAilesi bir gece Sunoo yu evinde yalnız bırakmış ve şehir dışına çıkmışlardı, Sunoo yıldırımdan ve Şimşekten çok korkardı. Yine aynı şeyler olunca mecburen evden çıkıp daha önce tanışmadigi komsusunun zilini çaldı. #UkeSunoo #Semeriki