18. Kalp ve Ceset
Kalbi ceset olmuş insanlarla yaşıyorduk ve orada yaşadığımızı sanıyorduk. Ta ki ceset kokana kadar...
"21. yüzyılda kalbi bozuk saatlere dönüşmüştü insanların. Akrep, yelkovan gerçek anlamını yitirmişti. Ritmi bozuk kalplerin hayatta fazla kalma şansları yoktur, bilirsin. Kalbinin gerçek ritmini de onu öldürecek şeyler de yapma. Senin ritmin bozulunca benimkisi de senden farksız kalıyor."
&
Güneş – 777
Şüphe, şeytanın beslendiği en büyük duyguydu.
Bir kere girdi mi aklına, işledi mi içine, düşüncelerini esir aldı mı ondan kurtulamıyorsun. Kaçamıyorsun. Yerini doldurana kadar, kafanı kemiren o şeyden kurtulana kadar aklının bir köşesinde kalıyor. Çıkmasını bilmiyor çünkü yolu bilmiyor. Sen bilmiyorsun. Bilmeyince de bir şeyler oturmuyordu. Zihnindeki o yapboz parçasının yeri boş kalıyor
Şüphe belirsizlik demekti ve ben belirsizlikten nefret ederim. Ve şimdi de o kadar belirsizliğin içine bir yenisi daha eklenmişti.
Pera'ya geldiğimde saat sekizi geçiyordu ve ben yaklaşık yarım saattir arabanın içinde öylece oturup bekliyordum yine. Naz'ın attığı tüm bu saçmalıkların gerçek olup olmadığından emin olmak için Alp'i aramıştım her yerde. Hemen karar vermemek, hemen Nil'i suçlamamak için onu aramıştım. Aklımdaki şüpheyi başka türlü dolduramazdım. Hiçbir yerde onu bulamayacağımı anladığımda fotoğrafları ona atmıştım son çare olarak. Ve şimdi de bana geri dönüş yapmasını bekliyordum.
Önce Nil'e atsam gerçekse bile inkâr ederdi, bilirdim bu tavrını. Ya da sormaya kalksam yine aynı tavrı verirdi. Olayın üstünü bile kapatırdı. Bu yüzden direkt Alp'e atmıştım. Yarım saat geçmesine rağmen hâlâ herhangi bir dönüş yapmamıştı bana. Bu gece kendime ve ona verdiğim son şanstı. Eğer doğru olduğunu söylerse Nil ile konuşacaktım, vermezse bu konunun aslını öğrene kadar bekleyecektim. İçeriye girmeme sebebim bu yüzdendi.
Kafe yavaş yavaş bar konseptine geçiyordu, Nil'in hâlâ orada olduğunu biliyordum. Arabayı Pera'nın sokağında direkt durdurup beklediğimden kapıdan geçip gidenleri görebiliyordum. Bu kadar beklemekten nefret ediyordum ve gittikçe geriliyordum. Aklımı kemiren bu şüphe varken bu sefer hiçbir şey olmamış gibi Nil'in yanına gitmek istemiyordum. İçinde biraz gerçeklik payı olmazsa Naz bunu bana böylesine zevk alarak söylemezdi, ama yalan söylemiyordu. En son Denis'in beni tuzağa çektiği zaman Naz'ın Alp'in telefonunu almasını bilmem onu haklı çıkarmaya devam ediyordu Bu sefer her şeyi bilip aptalı oynamak istemiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YALANCI ŞEYTANLAR
Teen Fiction"21. yüzyılda bir kelebeğin bile intihar edebileceği ihtimalini öne süren yazar, aslında yaşasaydı ne kadar haklı olduğunu görürdü." Ama biz seninle çok fena kaybedecektik...