Medya: Alya Mertoğlu
Sırtımdaki keskin acıyı hissetmemle dirseğimi birine geçirdim ve yere düştüm. " Ahh! Sırtım yanıyor! Hangi şeref yoksunu sırtıma dokundu?! İnsan sorar bir yerde kırğın çıkığın var mı?!" Yerde kıvranıyordum. Canım hiç olmadığı kadar acıyordu.
Dizlerimin üzerine oturdum. Üstümdeki lanet şeyden kurtuldum. Üstümde sadece yarım atlet ve çarşafa sarılmış belgeler vardı.
Biraz olsun canımın acısı geçmişti. Ellerimden destek alarak, ayağa kalktım. Ayağa kalktığımda güneşin sıcaklığı bütün bedenimi yakıyordu.
Etrafa baktığımda bütün karargah bana bakıyordu. Ne yapmıştım ki ben? Sadece canım yandığı için çığlık atmıştım ve üstümü çıkarmıştım.
Sakin ve şüpheci adımlar ile albayın yanına gittim. "BİNBAŞI ALYA MERTOĞLU / İSTANBUL/ GÖREV BASARİ İLE TAMAMLANMIŞTIR KOMUTANIM!" Derken çarşafa sarılı belgeleri albaya uzattım. Uzatır uzatmaz kendimi yere attım. Bacaklarımı hissetmiyordum. Sanki 5 yıldır koşturuluyordum.
Elimden destek alarak kalkmaya çalıştım. Kalkamadım. Etrafa baktım. Kimse ne bir şey diyor ne de yardım ediyordu. "Ne bakıyorsunuz öyle?! Sanki ölü gördünüz!" Diye haykırdım. Arkadan Tuğkan'ın sesini duymam ile arkama döndüm.
"Komutanım, çok normal. Çünkü yaşayan ölü gördüler. Bu arada bizim imza işi ne olucak?" Bu durumda bile imzayı düşünüyordu. "Kalem kağıt ge-" cümlemi tamamlayamadan gözlerim karardı. Duyduğum tek şey Beyza'nın "KOMUTANIM!" diye bağırmasıydı.
Ayaz Kırıkeli
Alya'yı uyuduğu için kucağıma almıştım. Helikopterden inerken bir anda dirseğini göğüskafesime vurdu. Alya kucağımdan düşerken ben nefessiz kalıyordum.
Alya" Ahh! Sırtım yanıyor! Hangi şeref yoksunu sırtıma dokundu?! İnsan sorar bir yerde kırğın çıkığın var mı?!" Diye haykırmaya başladı. Bu sırada yerde kıvranıyordu.
Nefesim düzene giridiğinde Alya'ya baktım. Üstünü çıkarmış, kanlı bir yarım atlet ile karşımızda duruyordu.
Sırtındaki yanık izleri neden bana vurup, bağırmasını açıklıyordu. Vücudu oldukça zayıf ama bir o kadar güçlü duruyordu. Her tarafı yara içindeydi.
Ellerinden destek alarak güçlükle ayağa kalktı. Sarhoş gibi albaya doğru yürüdü"BİNBAŞI ALYA MERTOĞLU / İSTANBUL/ GÖREV BASARİ İLE TAMAMLANMIŞTIR KOMUTANIM!" Diye bağırdı. Daha sonra çarşafa sarılmış dosyaları albaya verdi
Ayağı titriyordu. Çok fazla kan kaybetmişti. Buna rağmen dimdik ayakta duruyordu. Dayanamadı yere düştü ama o yılmadan tekrardan ayağa kalkmaya çalıştı. Pes etti etrafına baktı. "Ne bakıyorsunuz öyle?! Sanki ölü gördünüz!"diye bağırdı. Bu hâlde bile şaka yapabiliyordu.
Tuğkan biraz ileri çıkarak cevap verdi "Komutanım, çok normal. Çünkü yaşayan ölü gördüler. Bu arada bizim imza işi ne olucak?" Onun bu hâlinde bile imza işini düşünüyordu.
Alya arkasını döndü. "Kalem kağıt ge-"Derken kansızlıktan bayıldı. Beyza onun adını haykırırken, ben onun yanına koşuyordum.
Onun bedenini kucağına aldım. Olabildiğince yanık olan yerlere deymemeye çalıştım. Buna rağmen dokunduğumda kaşlarını çatıyordu. Bu hâli ile generale benziyordu.
Ne yavaş ne de hızlı adımlar ile revire gittim. Doktor onu incelikten sonra ağlamaya başladı. Kaşlarım çatık ona bakıyordum. "Alya, sana ne yaptılar böyle" ne yani tanışıyorlar mıydı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Korkusuz Asker
Teen Fiction"Üstlerinin adı ne, Binbaşı?!" derken kızgın demiri kolarıma bastırdı. Ne bir tepki veriyor ne de bir mimik oynatıyordum. Dik olan başımı daha da yukarı kaldırdım. " Söylemezsem ne yaparsın, korku?" yüzüme tokat attı. Ağzıma kanın metalik tadı geldi...