Hain Kim?

2.3K 119 22
                                    

O küçük kıza ve kardeşine bir şey olursa hepsini acımadan diri diri öldürürdüm. Ben korkusuz askerdim. Bunlar beni ne sanıyordu? Hepsinin soyunu kurutucaktım. Hayatta güçlü olmanın tek sırrı gerçek acı ile karşı karşıya kalmaktır ya da gerçek bir çaresizliğe. Ben evden kaçtığım zaman gerçek güce sahip olmuştum ama içimdeki gücün harlanmasına sebep olan şey yanındakileri koruma isteğidir. Benim içimdeki gücün harlanmasına sebep olan şey dakikalar sonra öğrendiğim şeydi. Ben Ayla Şimşek, onların soyunu kurutmaya, intikam almaya ant içerim.

Kısa bir süre sonra lojmana gelmiştim. Etrafta binlerce koruma vardı. Tedbirli olmalıydım. Kanı kaplamış bir şehidimizin telefonunu alıp, ses kaydı aldım.

"Ben Albay Alya Şimşek ne kadar kayıtlarda Alya Mertoğlu diye gözükse de ben Alya Şimşek. Bunu kayıt altına alıyorum. Çünkü yarınım belli değil. Kendime hainim diyicem ama değilim." Derin nefes aldım. "Allah yar ve yardımcımız olsun." Telefonu aldım ve kapıyı açtım. Gizli bir şekilde telefonu araba arkasına attım.

Gecenin karanlığında yere oturmuş iki küçük kız çocuğu görmüştüm. Hepside birbirinden güzeldi ama yüzündeki korku her şeyi ele veriyordu. Dikkatlice onları izledim. kafalarında silahta Albayrak vardı. Demek Ayaz onlara silah götürmüştü.

Onlara doğru ilerledim. "Benden ve o çocuklardan ne istiyorsun Yunus?" Bana gülerken yanıma geldi. "Ben senin hem kayıtlarda hem biyolojik olarak babanım." Ama DNA testi öyle demiyordu. Onun üzerine doğru gittim ve onu yumruklarım ile onu geriye ittim. "Sen benim biyolojik babam değilsin!" Yumruklarımı tuttu ama yumruklarımı geri çektim. "Annen, kocasını benimle aldatırken böyle demiyordu ama." Rehberdeki sevgilim yazısı. Poyraz'ın üzülmesi her şeyi açıklıyordu.

"Benim gönlümde sen benim babam değilsin, onu ne yapıcaksın?" Yüzüme tokat atmasıyla beni arıyan küçük kız "ona zarar verme!" Diye bağırdı. Hayır, bana zarar vermeliydi. Benden uzaklaştı. "Tamam o zaman ufaklık. Seni öldürmeye ne dersin?" Gözlerim açıldı. " Dur! Ne istersen yaparım." Elleri ile işaret yapıp, kızların kafasındaki silahı çekti. Bira olsun rahatlamıştım.

Yanıma geldi, saçlarımı okşadı. Okşaması ile geri çekildim ama o yine de yanıma gelip, saçlarımı okşamaya devam etti. "İşte benim kızım. Sadece vatan haini olucaksın."

Gözlerim hem kızların hem de onun üzerinde geziniyordu. O sırada Poyraz'a dediklerim ve ses kaydı aklıma geldi. "Kızlar için... Tamam, kabul." Bunu dediğim için kendimden iğreniyordum.

Korumalardan biri yanıma gelip, bana ters kelepçe taktı. Ne bir şey yapıyor ne de bir mimik oynatabiliyordum. Sadece gözümden ateşler çıkıyordu.

Benim hayatım yalandı ama hayatım yalan olduğu kadar bende yalandım. Hatta ben yalanın ta kendisiydim.

Dizlerime gelen tekne ile düşünce havuzumdan ayrıldım. Onun önünde diz çöküyordum. Ona itaat ediyor gibi gözüküyordum. Ondan nefret ediyordum. Nefret ile beslenen biri olarak şuan kendimi sınır tanımaz biri olarak görüyordum.

Yunus saçımdan tutup, kafamı kendisine doğru çevirdi. "Senin bu kadar zeki olmanı beklemiyordum. Sonunda doğru yolu seçtin." Saçımı tekrardan bırakması ile kafamı tekrardan eğdim. Doğru yolmuş! Şeref yoksunu, aşağılık, pislik, aptal budala!

Kafamda silahın kabzasını hissetmem ile gözüm karardı.

...

Bilincim yerine geldiğinde boynumun ağrısı önemli olan tek şey bu değildi. Ben nerdeydim! Etrafıma baktığımda temizlenmiş ama hâlâ küf kokan odadaydım. Üstümdeki battaniyeyi çektiğimde kıyafetim değişmiş, siyah eşofman, beyaz bir kazak giydirmişlerdi.

Ayaklarımı buz gibi zemine değdirdim. Ben nerdeydim? En önemlisi kızlara bir şey olmuş muydu?

Çıplak ayaklarım ile kapıya doğru yöneldim. Kapı ile duvar arasına baktım. Boşluk olması ile gülümsedim. Kapıyı gıcırdamıyacak şekilde açtım. Karşımda bir koruma vardı. Bir anki refleks ile boynunu büktüm. Ahaa gitti dağ gibi adam. Ne dağsı ya! Ben ondan daha iyiyim.

Eski kaçtığım yer ile aynı yerdi. Sadece bu sefer duvarlar kan ile kaplıydı. Üstünde çoğu esirin kanı vardı ve altında adları...

Biraz daha koridorda ilerledikten sonra yalvarış sesleri duydum. "Yunus... Nolur... Ayaz'a... Götür." Demem doğruyu söylüyordu.

Derin bir nefes aldım ve içeriye girdim. "Ne oluyor burda?!" Yunus gülümsedi. "Ahh, benim sevgili kızım. Bak annende burda. Diyip Zeliha'yı gösterdi. Ben ise onları tiye almıyordum. Onu görmem ile gözlerim açıldı. Kızların burda ne işi vardı? "Hani onlara zarar vermicektiniz?" Zeliha araya girdi." Ahh, sevgili kızım! Bir hain olmak demek bir şehitin kızını ortadan kaldırmak gerektirir." Beni oyuna getirdiler! "Anne, seni çok özledim. Sana sarılabilir miyim?" Dilimi Domestos ile dilimi yıkamaya her an hazırım.

Kolunu açtı. Bende ona sarıldım. Tek kelimeyle İğrenç. Ellerim beline gitti. Silah hissiyatı ile silahı alıp, emniyetini açtım. Diğer elim ile saçından çektim. Uuuu kız kavgası bayılırımmmm. Sus be sen! İyi bir şey demeye de gelme zaten.

Bu fırsatta arkasına geçip, silahı kafasına dayadım. Güldüm ama yüzümdeki kırık bir gülümsemeydi. "Onları bırak yoksa o ölür. Yani canın karın. Hani benim annem olmayan!"

Karşımda sinir küpüne dönmüş, bir Yunus vardı. "Adın gibi sende hayvansın." Belindeki silahı çıkardı ve bana doğrultu. "eğer sana sıkarsam, karım kurtulur." Diyerek alayla güldü. Bende aynı şekilde ona güldüm. "Ama ben senden önce davranıp, onu öldürürsem; sen her şeyini kaybedersin." Son cümlemi söyledikten sonra Zeliha'nın kafasına ateş ettim. Onu koruma kalkanı yapıp, Tunus'un kafasına sıktım. Bir dakika ben örgüt liderlerini öldürdüm mü? Bu kadar kolay olacağını bilmiyordum. Al benden o kadar iç ses.

"Kızlar iyi misiniz?" Beni arayan kız. "Abla bu sefer gerçekten üstünde kan var!" Diyerek ağlamaya başladı. "Üzerimdeki sıradan bir kan değil. Senin babanın katillerinin kanı." Bana baktı. " İntikamımı aldığın için teşekkür ederim. Bende senin gibi olmak istiyorum." Ona içtenlikle gülümsedim. "Tabiki olursun ama önce burdan çıkmalıyız." Yüzü düştü. "Kardeşim, yürüyemiyor." Aklıma felç kalma riski olan adam geldi. Onu yaptıysam bunu da yapardım.
"Bismillahirrahmanirrahim" diyerek onu kucağıma aldım. Zayıftı. Bu da benim için bir artıydı.

"O zaman burdaki prensesler ve kraliçeler kurtuluyor! Hadi kimse görmeden gidelim." Kraliçe kelimesini Ayaz'ın annesine bakarak söylemiştim.

Hepsi oturduğu yerden ayağa kalktı. Kapıdan dışarıya yavaş yavaş gidiyorduk. Beni arayan çocuğun kardeşi kucağımda uyuya kalaması gördüklerine engel olduğu için mutlu olmuştum. Önüme gelen herkes için silahın kabzası ile bayılıtıyordum. Sadece bir kaç kez silah kullanmıştım.

Bir odanın önüne geçince duraksadım. İçerden tanıdık bir ses geliyordu. Bir dakika o örgütün kurucusu olamazdı. O benim her şeyimdi. Nasıl beni ayakta uyuturdu?














Merhaba! Yine ben! Canım sıkıldı ve yeni bir bölüm yazdım. Yarın yeni bölüm gelicek. Merak etmeyin

Sizce hain kim? Ben size hain market kasiyeri bile olabilir  demiştim. Yani herkesi düşünün. Ölen sahte anne ve babasını da(!)


Korkusuz AskerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin