Yunus

2.6K 139 23
                                    

Temkinli adımlar ile karargaha gidiyorduk. Karargah terk edilmiş gibiydi. Her yer dağılmış, camlar kırılmıştı.

"Şimdi eğer yaralanırsanız, hepinizi teker teker annesine şikayet ederim. Eğer aranızdan annesi olmayan varsa ben onun başının etini yerim anlaşıldı mı?" Diye fısıldadım. Herkes kafasını salladı.

Koridora doğru ilerlerken Ayaz'ı gördük. Yanında birkaç kişi. Ayaz yerde oturmuş, her yeri kanlar içindeydi.

Onun yüzüne baktım. Sırıtıyordu. "Hain olmamı istediniz oldum. Şimdi Alya'yı annesine götürmemi mi istiyorsunuz?" Sağ taraftaki adam yüzüne sert bir yumruk atması boş karargahta yankılandı.

"Annesi onu kendi tarafına çekicek. Sen de bize yardım etçeksin neyini anlamıyorsun?" Ayaz kafasını eğdi. Hayır, eğmemeliydi. "Beni hain olmayı siz zorla yaptırınız. Annemi esir aldınız! Şimdi Alya'yı bu duruma sokamam! O çok iyi şeyleri hak ediyor." ikisi de karnına tekme atıyordu. Yutkundum.

"Şimdi!" Saklandığım duvardan çıktım. Ona ilk yumruk atan adama -adam demeye bin şahit ister- onu karanlığın içinde tam kafasının ortasından vurdum. Bütün herkes sâğ kalan adama silah doğrultu ama ben silahımı bırakıp, Ayaz'ın yanına gittim. Yanına eğildim. Yüzünü kendime çevirdim. Kıyafetlerime kan kusuyordu.

"Bana bak Yağız! Ayık ol! Yoksa seni..." Kanlı dişleri gözükecek bir şekilde güldü. "Yoksa ne yaparsın? Beni öldürür müsün? Felç olmaktan kurtardığın adam gibi?" Derken telefon ile Buse'yi arıyordum.

"Buse karargaha gel acil! Sakin Protestolara girme! Yanında kimse olmasın! Sadece sen!" Telefonu kapattım.

Kanlı yüzünde ellerim gezindi. "Sana bunu yapanlardan intikam alıcam. Bu da benim intikam yeminim olsun. Sana yemin olsun ki bunların soyunu kurutucam." Güldü "kendini nasıl öldüreceksin? İzin vermezler çünkü her hareketini tek tek izliyorlar. Spor salonunda çalışmandan itibaren." Saçlarında elim gezindi. "Bu hiç bir şeyi değiştirmez hem ben onların kızı değilim. Ben Alya Şimşek'im." Cevap vermedi ben de irtelemedim.

Poyraz'a baktım. "İfadesini al sonrasını biliyorsun."  Kafasını salladı ve onu kantine Murat ile götürdü.

Bütün tim bize bakıyordu. "Her şeye rağmen güçlü ol, korkusuz asker ol." Bana baktı ama gülmüyordu. "Ben senin gibi olamam ki." Sinirden yumruklarımı sıktım. "Ne alaka? Herkes benim gibi olabilir!" Kafasını zoraki salladı. "Sen güçlü bir kadınsın. Ben ise annem için vatanına ihanet eden bir insanım." Vereceğim bir cevap yoktu.

Koridorda Geceliği ile Buse göründü. Yanında çantası vardı. Giyinmeye bile fırsat bulamamıştı.

"Buse buraya gel. Karnına fazla tekme yedi. Biraz kan kustu" Buse ona doğru eğilip, kalp atışlarını dinledi. Boynundaki künyesine elini gezdirdi.
"Aranızda 0 RH+ kanı olan var mı? Benim ki değildi. Herkesin üzerinde gözlerimi gezdirdim. Melih öne geldi. "Benim ama bir haine kan vermem."
Histerik bir şekilde güldüm. "1 o buna zorlandı, 2 yaşarsa çok fazla şey öğreniriz. 3 bu bir emirdir." Bana ciddi misin dercesine baktı. Kafamla git işareti yaptım.

...

Saat kaçtı bilmiyordum. Melih, Ayaz'a kan vermişti. Şu an Ayaz hayatı tehlikesini atlatmıştı. Sadece uyanmasını bekliyorduk.

Poyraz beni dürttü. "Ne yapacaksın?" "Abi, ben hainmiş gibi davranıp onların arasına sızıcam. Sanırsını Allah biliyor." Kafamı ona çevirdim. Sanki beni anlamak istiyordu. "Bunu yapabilir misin? Nâmını herkese duyurmuş olabilirsin ama o Ülkemizin en büyük örgütü." Kafamı duvara yasladım. "Haklısın ama bu örgüt ülkemizi paramparça edicek. Bir ülke bölünmesindense şehit daha mantıklı." Poyraz kafasını, düşüncelerinden kurulmak için salladı. "Seni daha yeni bulduk bu olama-" lafı bir telefon sesi ile kesildi.

Etrafıma baktığımda yanımda ki kimin olduğunu bilmediğim telefon çalıyordu. Rehberinde canım kızım diye kayıtlıydı.

Telefonu açtım.

"Baba nerde kaldın? Ben çok acıktım!"

"Merhaba ufaklık. Ben Alya, baban telefonu işte unutmuş acaba adı ne?

"Ahh, unutkan babam! Adı Hamza... Hamza Göktürk. " Telefonu sessize aldım. "Hamza Göktürk'ü tanıyan var mı?" Beyza yutkundu. "O şehit oldu." Kalbime bir hançer saplandı. Telefonu kulağıma geri koydum.

"Ufaklık şimdi telefonu annene verir misin?"

"Abla, benim annem 2 yıl önce öldü."

"Peki, sen evinin adresini bana ver. Babanın işi var. Ben sana yemek yapayım."

"Kara lojmanı 5. Kat 23 numara."

"Hemen geliyorum." Deyip telefonu kapattım.

"Çocuk annesini ve babasını kaybetti. Ben ona babasının şehit olduğunu nasıl diyicem?" Diyerek mırıldandım.

"Ben gelmeyebilirim. Merak etmeyin. Ayaz uyanırsa arayın." Diyerek ayaklandım.

Arkamdan sorular sorsalar bile cevap vermeyip, arabaya bindim.

Kalbimde tarif edilmiyecek derecede bir ağrı vardı. Bu kızın sözleri için mi yoksa bir askerin şehit olması mıydı bilmiyordum. Kız tek başına yetimhanede nasıl yaşardı ki? Hayatı mahvolurdu?" Kızım evlatlık alsana!" Ya ona iyi bakamazsam? Sanki üvey annen sana iyi baktı da ne oldu? Şu an ayrısınız. Önemli olan ona şefkatle bakmak. Haklıydı.

Lojmana gelince arabayı durdurdum ve lojmandan asker kimliğim ile onun evine doğru gittim. Çoğu evden ağlama sesi geliyordu. Bu az önce duyduklarım kadar canımı yakmıyordu.

Evine ulaştığımda kapıyı yavaşça tıklattım. Koridoru naif bir "kim o" sesi yankılandı.

"Ben Alya." Dediğimde kilit açılma sesleri duyuldu.

Kapı açıldığında çok güzel bir kız beni karşıladı.

"Abla üstündeki kan mı?" Dedi korku dolu sesi ile. Yavaş yavaş geri çekildi.

"Hayır, gelirken vişne suyunu üstüme döktüm. O yüzden korkma yani." Kız derin bir nefes verdi.

"Bende seni kötü biri sandım. Salona geç." Kafamı saklayarak salona doğru geçtim ve koltuğa oturdum. O da benim yanıma geçti.

"Sana bir şey demem lazım." Sesim titriyordu. "Bir şey mi oldu abla?" Kaşları havaya kalkmış cevap vermemi bekliyordu. "Öncelikle sakin ol. Baban şehit oldu." Yüzündeki gülümseme silindi.

"Ne diyorsun abla? Ben... Ben babamsız yetimhaneye giderim. Hayatım mahvolur. Peki ya benim otizlimli kardeşim bensiz nasıl yaşar?" Son sözünden sonra ağlamaya başladı.

Ona sarıldım. Göğsümde ağlıyordu. Belime sımsıkı sarılmıştı. Saçlarını okşuyor, bir yandan da öpüyordum.

" Eğer kabul edersen kardeşin ile sen benimle yaşayın. Ben zaten tek yaşıyorum. Olur mu? Annen ya da baban gibi olamam ama belki hayatını kurtarırım. Hem kardeşin seninle beraber olur?" Elini belimden çekti ve ela gözlerini benim kahverengi gözlerime getirdi. "Ama rahatsız olursun?" Gülümsedim. "Olmam. Hem sen çok akıllı ve güçlü bir kızsın." Gülümsedi ve tekrardan bana sarıldı. "Teşekkür ederim abla."

Bana sarılması bitince "benim gitmem gerekiyor ve kimseye kapıyı açma." Kafasını salladı. Bende evden çıktım.

Arabaya bindim. Acaba doğru bir şey mi yapmıştım. Ya yarasına tuz basarsam? Hayır, basmazdım.

Telefona gelen arama sesi ile irkildim. Telefonu açıcağım sırada yabancı numara olduğunu fark ettim. Açsa mıydım? Belki hastası olabilirdi. Telefonu açıp,. kulağıma götürdüm.

"Merhaba kızım ben Yunus baban. Eğer gelmez isen daha yeni gittiğin evi patlatırım."

"Bekleyin."

Korkusuz AskerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin