Telefonu kapatması ile 112 acil numarasını tuşladım. Ellerim soğuktan titriyordu. Üstüm yırtık ve kimin olduğunu bilmediğim kanlar ile doluydu.
"Karargaha birçok ambulans istiyorum. Çok fazla yaralı var."
"Maalesef, gelemeyiz."
Telefonu kapattı. Ne demek gelemeyiz? Burda birçok yaralıyı ölüme mi terketmişti? Bu sefer büyük bir hırs ile 112'yi tuşladım.
"Karargaha ambulans istiyorum. Hemde birçok."
"Geleme-"
"Hani siz yemin etmiştiniz? Her şeye rağmen insanları kurtaracaktınız?!"
"Hanımefendi, doktorlarımızın hepsi gelmeyi reddetti zorlamasanız mı acaba?"
Telefonu yüzüne kapattım. Duvara yaslandım. Duvarın soğuk yüzü, gerçekler gibiydi. Soğuk ve kötüydü.
Askerlerin yardım çığlıkları kulaklarımı dolduruyordu. Onlar insanlar rahat yaşasın diye kendini feda ediyordu ama acımasız insanlar bir yardımı bile çok görüyordu.
Onlar yardım isterken elim kolum bağlı kalması çok zoruma gidiyordu. "benim karım ne yapar bensiz?! Yardım edin?!" Sözü kalbime hançer gibi saplanmıştı. Nefes alamıyordum. Neden benim hiç doktor arkadaşım yoktu ki? Mal kızım, var ya Buse! Yutkundum ama bu yutkunma üzüntüden değil, ilk kez bir işe yarayacağımdandı.
Rehberden Buse'nin telefon numarasını buldum. Hiç düşünmeden aradım.
"Ne oldu anne?"
"Buse benim Alya. Karargaha gelebilir misin? Çok fazla yaralı var."
"Tabii ki. Doktor arkadaşlarımı da getireyim. Sen ben gelene kadar çarşaf ile yaralarına bastır, kan gövdeyi götürmesin." Dedi ve telefonu kapattı.
Ayağa kalktım, Murat'a gelme diye mesaj attım ama görmedi.
Boğazımı temizledim. " Albay Alya Şimşek konuşuyor! Birazdan yardım gelicek! Dayanın yiğitlerim. Karınız, kocanız için çocuklarınız için dayanın! Size yapanları bulup, kendi elleriniz ile öldürmenize izin vericem, asker sözü!" Saniyeler sonra bir ses duyuldu. "Ben öldürmem albayım, onlarında çocuğu kocası, karısı vardır. Hem ben suçsuz bir çocuğun babasız büyümesine gönlüm razı gelmez." Yutkundum. Ona bunları yapana bile merhamet ediyordu.
"Adın ne asker?!"
"Binbaşı Hakan Sönmez!" Tanıyordum onu. Murat'ın arkadaşıydı.
"Nerdesin asker?"
" 2. Katta kuzey tarafı komutanım!"
Cevap vermedim, ona doğru koşuyordum. Koridor boyunca tedavi ettiğim, insanlar doluydu, sadece biri hariç...
Bal gözlü, esmer tenli, kıvırcık saçlı otuzlu yaşlarında bir gençti. "Hakan sen misin?" Kafasını salladı.
Yanına temkinlice oturdum. "Söyle nerende yara var?" Daha yeni bağıran adam şimdi konuşmakta güçlük çekiyordu. "Sol kolumda ve sağ bacağımda bir mermi girdi komutanım." Cebimden içi keskin bir makas çıkardım. Üstündeki kıyafeti keserken ağzından ufak inlemeler kaçıyordu.
Yarasına bakareken "sevdiğin var mı?" Alnında kristal bir şekilde yer yere düştü. "Yoktur komutanım." Kurşunu aynı cımbız ile özenle çıkardım. "Ailen?" Derin bir iç çekti. "Bir kız kardeşim var, birde annem ve babam komutanım." Sol bacağımdan bir parça koparıp ona sardım. "Benim 3 abim, 1 erkek kardeşim, 1 de kız kardeşim var." Güldü. "Seni alan damat çok şansız." Sol koluna geçtim. "Neden?" Bana kaşları çatık baktı. "3 abiniz var komutanım." Bu sefer ben güldüm. " Onlar biolojik. Yani sevdiğim saydığım bir abi değil ama Murat var, onu severim." Öksürdü, hatta öksürüklerine boğuldu. "Murat Şimşek mi?" Kafamı salladım ve yarasını sıkı bir şekilde sardım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Korkusuz Asker
Genç Kurgu"Üstlerinin adı ne, Binbaşı?!" derken kızgın demiri kolarıma bastırdı. Ne bir tepki veriyor ne de bir mimik oynatıyordum. Dik olan başımı daha da yukarı kaldırdım. " Söylemezsem ne yaparsın, korku?" yüzüme tokat attı. Ağzıma kanın metalik tadı geldi...