23.BÖLÜM

40.6K 1.1K 35
                                    

Hare bu sabah okula ya da hastaneye gitmeyecek olsa bile erken uyanmıştı. Buğra'yla buluşup ders çalışacaklardı. Hare'nin hafızası gerçekten kuvvetliydi. Genellikle hızlı öğrenir ve geç unuturdu. Ama Hare yine de fazlasıyla çalışma gereksinimi duyuyordu. Çantasına tableti ve bilgisayarını attı. Diğer gerekli eşyalarını da atıp rahat bir şeyler giyindi. Mutfağa indiğinde Savaş ve Halil onu bekliyordu.

"Günaydın." dedi Hare. Savaş olağan şekilde karşılık verirken Halil fazlasıyla düşük modda cevap vermişti. Hare'nin dikkatini çeken durum kaşlarını çatmasına sebep oldu. Kahvaltı sessiz geçerken Hare Halil'in hareketlerini izlemişti ve pek sağlıklı hareket etmediğini fark etmişti. Telefonunu alıp Buğra'ya gelemeyeceğine dair mesaj attı. Bugün evde kalsa daha iyi olacaktı. Olur da Savaş yokken Halil kendine bir şey yaparsa... Hem hare için hem Savaş için yıkıcı olurdu. Hare her ne kadar yakın davranmasa da sevmişti Halil'i. Ve Halil'i anlıyordu. O da kendisi gibi hassas kalpliydi. Normal insanların belki de hiç takılmayacağı şeylere üzülürlerdi. Herkesi düşünür kendilerini bir kenara atarlardı. Halil de şu son birkaç ayda kolay şeyler yaşamamıştı. Yürüme yetisini kaybetmiş, çocuğunu kaybetmiş ve sevgilisinden ayrılmıştı. Belki de Hare'nin bilmediği daha neler olmuştu? Hare Savaş'a söylemeyi düşünse de onun ani tepkilerinden korktu. Halil'i daha kötü yapacak bir şeyler söyleyebilirdi. Bu yüzden en iyisi Halil'in yanında kalıp biraz da olsa yalnız hissettirmemekti.

Doyan Savaş geriye yaslanmış genç kızın ayaklanmadığını görünce "Seni bırakayım." dedi.

Hare başını iki yana sallayıp "Ben bugün gitmeyeceğim." dedi. Savaş anlamdıramayarak Hare'ye bakarken Halil şaşkınlıkla genç kıza baktı. Dersi olmasa bile kütüphaneye giden kız geldiklerinden beri sabah erken çıkıp akşam da en erken sekizde gelmişti. Bugün yapacağı işler varken mi kalası tutmuştu diye geçirdi içinden Halil.

"Ama çanta? Başka bir yere mi gideceksin?" dedi Savaş Hare'nin hazırlamış olduğu çantayı işaret ederek.

"Buğra'yla kütüphaneye gidecektik ama işi çıkmış. Ben de evde kalacağım." dedi Hare. Savaş başıyla onaylarken ayaklandı. Bugün toplantısı olmasaydı Hare evdeyken kendisi de kalırdı. Neyse dedi içinden akşam erken gelmeye çalışırım. Savaş Halil'in alnından öpüp bir süre Hare'ye baksa da 'Görüşürüz.' diyerek evden çıktı.

"Ders mi çalışacaksın?" dedi Halil.

"Hayır. Bugün dinleneceğim. İstersen bir şeyler yapabiliriz." dedi Hare. Masayı toplayan kadına yardım ederken. Yardımcı kadın onu engelleyip oturmasını söyledi. Hare kadına uyarak tekrar yerine oturdu.

"Aslında biraz konuşabiliriz." dedi Halil. Hare başıyla onu onayladı. Halil teras kattaki salıncağı önerince beraber oraya gittiler. Yardımcı kadın kahvelerini bırakıp gittiğinde sonunda yalnız kalabilmişlerdi. Halil bir süre sessiz kalsa da içli bir nefes alıp konuşmaya başladı.

"Meryem'le de İstanbul'da tanışmıştık. İlk gördüğümde hissetmiştim aramızda bir şey olacağını. Tanışıp konuştuğumuzda gerçekten de birbirimizi çok sevmiştik. Bunu samimi bir şekilde hissettim." dedi Halil yüzündeki gülümsemeyle. Hare geriye yaslanıp bakışlarını Halil gibi karşıya dikti. Sadece dinlemek istiyordu.

"O buraya bir arkadaşını ziyarete gelmişti ama ben o zaman son sınıftım üniversitede. Gideceği gün numaralarımızı birbirimize vermiştik. Sürekli telefonda görüşmüştük. Sonrasında ben Şanlıurfa'ya döndüğümde de sık sık görüştük."

"Onu o kadar seviyordum ki ... Sanki kalbim sadece Meryem olmuştu. O olmasa kalbim vücuduma kan pompalamayacak gibiydi. İkimizde birbirimizi seviyorduk. Yani en azından ben böyle düşünüyordum. Ailelerimizin haberi yoktu. Berfin kaçmadan bir gün önce Meryem'i bizim bağ evine götürmüştüm." dedi Halil. Acı bir gülümseme vardı yüzünde.

BerdelHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin