15.BÖLÜM

47.8K 1.1K 63
                                    

Özer Konağında yine bir akşam yemeğindeyken bu sefer tüm ailenin yanında misafirler de vardı. Savaş'ın arkadaşları onu evinde de ziyarete gelmişlerdi. Zaten onları tanıyan aile gayet sıcak bir şekilde karşıladı. Yemekler yendikten sonra gençler kahve eşliğinde arka bahçede oturmuşlardı. Koyu bir sohbet dönerken Hare yine her şeyden uzaktı. Açıkcası Savaş'ın arakdaşlarını sevmişti ama bu evde değil. Bu ev kim gelirse gelsin boğucuydu. Hare aldığı nefesin açık alanda bile ona yetmediğini düşündü. Kendine odaklanmış bir şekilde düşünürken gelen ağlamaklı sesle İlayda'ya döndü.

"Ben çok üzülüyorum. Her şey üstüme üstüme geliyor. Kendimi yalnız hissediyorum." dedi İlayda. Hare önceden ne anlattığını bilmiyordu ama üzgün duruyordu genç kız. Bir anda odaklar İlayda'nın üstüne toplanmıştı. Savaş, Kaya ve Utku genç kızın yakınına gittiler. Savaş genç kızın bedenini sararken İlayda ağlamaya başladı. Hare kırgınca gülümsedi. Gülümsemesini bile kimse fark etmedi. Derin bir nefes alıp burnunu havaya dikti Hare. Kendisine gelince duygudan yoksun olan genç adam arkadaşı için ne kadar merhametli biri oluyordu. Masada oturan birkaç gelin daha İlayda'nın yanına giderken Hare ifadesiz bir şekide olanları izledi. Hissetiği şey kıskançlık değildi. İlayda'ya üzülmüyordu. Belki de yaşadığı şeyeler zordu ama hayatında bu kadar güzel arkadaşları olduğu sürece her şeyin üstesinden gelebilirdi. Titreyen dudağını sertçe ısırdı Hare. Kendisine şiddet uygulayan gelinler başkasına karşı iyilik meleği olmuşlardı.

Hare'nin yüzünden herhangi bir şey okunmazdı. Zaten hissettiği kırgınlık da kendisinin suçuydu. Eğer mantıklı davransaydı karşısındaki kişilerden bir beklenti içerinde olmazdı. Ama Hare beklenti içerisine girmişti. Şimdi ise bu üzüntüyü hakkediyordu kendine göre. Bu yüzden sessizce sırasının gelmesini bekledi. İlayda'nın yanında olmak istiyordu.

İlayda sonunda durulduğunda gözlerini başından beri ısındığı ve sesi hiç çıkmayan genç kıza çevirdi. Mavi gözleriyle buz gibi bakıyordu. Ama İlayda buz dağının arkasını görebiliyordu. Orada küçük bir kız çocuğunun masumiyeti saklıydı.

"Hare biraz yürüyelim mi?" dedi İlayda ayaklanırken. Hare genç kızın onunla konuşmak istediğini anlayarak ayaklandı. Beraber masadakileri geride bırakarak yürümeye başladılar. İkisi de sessizken İlayda bu durumdan rahatsızlık duyarak buna bir son verdi.

"Üvey babam... Üvey babam anneme ve kardeşime rahat vermiyor. Ben..." hikayeye en başından başlayarak kısaca anlattı İlayda. Bazen derin nefes alıp duraksıyor bazen de sesi titriyordu. Tamamen bitirdiğinde İlayda'yı yine bir ağlama tuttu. Karşısındaki genç kıza sarılırken Hare de karşılık vermek istemese de hafifçe sardı genç kızı.

"İlayda, ne olursa olsun böyle arkadaşlara sahip olduğun sürece her şeyin üstesinden gelebilirsin." dedi Hare sessizce. İlayda genç kızın bu dediğiyle morali yerine gelirken ona hak verdi. Gerçekten de bundan önce yaşanan her sorunda da arkadaşları yanında olmuş her şeyin üstesinden beraber gelmişlerdi. Yerine gelen moraliyle genç kızın kalçalarına uzandı hafifçe sıkarken geri çekildi.

"Bakma öyle çipil çipil. Kalçaların çok güzel dokunasım geliyor." dedi gülerken İlayda. Hare her ne kadar mutlu olmasa da İlayda'nın moralinin yerine gelmesine sevinmişti. Bu yüzden hafifçe gülümsedi. Sonrasında beraber tekrar masaya geldiler. Biraz daha sohbet ettikten sonra misafirler izin isteyerek gitmişlerdi.

Hare onların gitmesiyle izin isteyerek odaya gitti. Odaya girmesiyle sonunda yalnız kalan Hare omuzlarını düşürüp koltuğa oturdu. Derin derin nefes aldı. İçinde anlamdıramadığı bir kırgınlık vardı. Savaş'tan ne gibi bir beklentisi vardı da böyle kırılıyordu. Bu sadece bir berdeldi. Ondan hoşlanıyordu hatta seviyordu. Ama bu Savaş'dan bir şey beklediğini göstermezdi. O zaman Hare'nin kalbi niye bu kadar kırılmıştı? Sevgisiz ve kimsesiz büyümesi ilk defa onu rahatsız etti. Birinden sevgi bekleyecek kadar kendine sevgi göstermediği için kendine kızdı. Hayatı boyunca ailesi abisini sevmiş etrafındakiler onu soğuk bulmuştu. Şu hayatta ona tek değer veren bir kişi vardı ona da şu an bir şey anlatamıyordu. Şu an bulunduğu ev ise ondan nefret eden insanlarla doluydu. Hare'nin canını en çok acıtan şey ise bu nefretin sebebinin , ona sevgi ve saygının kırıntısını bile vermeyen soyadının olmasıydı. Düşündükçe nefes alamadığını hissetti Hare bu yüzden boş boş duvara baktı telefonunun zil sesini duyana kadar. Ruhsuz bir şekilde telefonu alıp kimin aradığına baktı. Gördüğü isimle ilk önce kaşları şaşkınlıkla havalandı sonrasında kalbi heyecanla atmaya başladı. Heyecandan titreyen elini umursamadan telefonu açtı.

"Hare yanında biri var mı?" dedi Hasan bey heyecanla. Yaptığı planı uygulamak için sabırsızlanıyordu. Ona saygısızlık yapan Savaş'a haddini bildirmesi gerekiyordu başka türlü içi rahat etmeyecekti.

"Yok." dedi Hare morali bozulurken. Yine de tamamen umudunu kaybetmemişti. Sonuç olarak babası onu aramıştı. Hare bu eve geldiğinden beri birkaç sefer ailesiyle konuşsa da hep bir soğukluk vardı aralarında. Şimdi ise babasının sesi heyecanlıydı.

"Güzel. Şimdi senden bir şey isteyeceğim." dedi Hasan Bey. Konuşmanın amacını anlayan Hare acı bir şekilde gülümsedi. Kalbi acıyla kasılırken yüzünü buruşturdu. Umut edince daha zor oluyormuş diye geçirdi içinden Hare.

"Dinliyorum."

"Savaş'ın çalışma odasında bir dosya var. Sana göndereceğim koddaki ihale dosyasını bulup fotoğraflarını çekip bana atman lazım." dedi Hasan Bey hızlı hızlı konuşurken.

"Yapamam. Odasının kapısı kilitli." dedi Hare. Kısmen doğru söylüyordu Savaş her zaman kapısını kilitlerdi. Elbette istese yapabilirdi ama yapmak istemiyordu.

"Hare bu adam senin kocan. Her şeyi ben mi söyleyeyim al işte o dosyayı." dedi sinirle Hasan Bey.

"Yapamam." dedi Hare tekrar.

"Yapacaksın Hare. Allah şahidim olsun eğer yapmazsan seni bulur öldürürüm. " dedi sesi yükselen Hasan Bey.

Hare'nin dudağı korkuyla titrerken tekrar "Yapamam." dedi.

"Sen yapamazsan ben yapacak birini bulurum. Sonrasında da benim sana bir şey yapmama gerek kalmadan çok değer verdiğin kocacığın seni benim kapıma atar. İşte o zaman Hare bu hayattaki cehennemini yaşarsın." diyerek Hare'nin suratına kapattı telefonu. Elleri titrerken telefonu sakinlikle koltuğa koydu. Eliyle yüzünü kapatıp ağlamaya başladı. Eğer bu dosyayı onlara verirse iki aile arası ipler yine gerilecekti ve bu seferki sonuçlar Hare'yi korkutuyordu. Ama vermezse de kendi hayatı elinden kayacaktı. O eve tekrar dönerse neler olabileceğini az buçuk tahmin ediyordu Hare. Gerçek bir cehennem yaşayacaktı. Kime yaptıracaktı ? Eğer bu dosya evdeyse Hare dosyanın alınmasına engel olacaktı. Savaş'a yakalanmaması gerekiyordu. Babası da onu öldürecekse de öldürsündü. Zaten yaşayan bir ölüyü andırıyordu. Hatta ölü bile ondan iyidir. En azından kalbi kırılmıyordu. Yaralarının izin verdiği hızla ayaklanıp kısa bir banyo yaptı. Pijamalarını giyinip koltuğa geçti. Düşünceler aklında kol gezerken bu gece uyuyamayacağının farkındaydı. Bu yüzden kitabını aldı eline yorgunluktan uyuya kalana dek okumaya karar verdi. Savaş geldi, banyo yaptı , yatağına girdi, huzurlu uykusuna daldı, güneş doğdu ama Hare'nin gözüne gram uyku girmedi. Güneş iyice kendini belli ederken kitap elinden kaydı birkaç saat süreceğini bildiği uykusuna daldı.

BerdelHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin