1

449 28 107
                                    

Çoklu Kişisel Bozukluğu Nedir?

Çoklu Kişilik Bozukluğu ya da diğer adıyla Dissosiyatif Kişilik Bozukluğu, kişilik bölünmesi olarak açıklanabilir. Dissosiyasyon kelime anlamı olarak ayrılma, bölünme, kopma ve çözülme anlamına gelir. Bilinç, hafıza, kimlik ve algının parçalanması durumunu ifade eder.

Bu durumun iki karakteristik özelliği vardır:

°Kişilerin birden fazla kimlikleri ve bilinçleri vardır. Bu kimlikler birbirinden farklı ve bağımsızdır.

°Tekrarlanan amnezi (hafıza kaybı) görülür.

-

Bazen kendinizi sizden başka kimsenin görmediği kişilerle konuşurken buluyor musunuz? Biliyorum bu soru çok tuhaf oldu ama sanırım ben kendimi sürekli o an da buluyorum.

Kafamın içinde birden fazla sesler var ve bu sesler asla yabancı değil. O seslerin hepsi bana ait gibi. Onları içimde, kalbimde vücudumun her yerinde hissediyorum.

O sesler yıllardır benimle beraber oldu. Bir an olsun beni terk etmediler. Beni ben olduğum için sevdiler, bana kaba davranmadılar, beni korudular.. Belki de onları bu yüzden çok sevdim ve bu yüzden onlarla beraber yaşamayı kabul ettim.

-

"Hadi ama Elvin! Bu kadar cesursuz olma.." Diyen Lenaya baktım.

"Saçmalama Lena! Gidip adama ne diyeceğim?" İleride şezlongta aşık olduğum adam vardı. Birkaç aydır onu gizliden gizliye takip ediyordum fakat adını henüz öğrenememiştim. Lena ise gidip adını sormam için başımın etini yiyordu.

"O zaman izin ver bu işi ben halledeyim." Kafamı hızla iki yana salladım.

"Olmaz.. Hem görmüyor musun yanında bir kadın var!" Gözlerim tekrar aşık olduğum adama kaydı. Yanında ki kızıl saçlı kadını ilk defa görüyordum. Sanırım sevgilisiydi..

"Elvin aylardır adamın peşinde sapık gibi dolaşıyoruz. Sence de artık zamanı gelmedi mi?" Lenaya karşı gözlerimi devirmiştim.

"Neyden çekiniyorsun anlamıyorum ki!" Sözleriyle derin bir nefes verdim. Lena için bu basitken benim için çok zordu. Onu her gördüğümde yanaklarım alev içinde tutuşuyordu. Konuşmak istiyordum ama kelimeler sanki boğazıma tıkılıp kalıyordu. Yapamıyordum işte!

"Ben denize giriyorum.." Diyerek ayağa kalktım.

"Kaç hemen!" Sözlerini umursamadan üzerimde ki havluyu atıp denize girmiştim.

Bir süre Lena'nın dediklerini düşündüm. Haklıydı artık zamanı gelmişti ama yapamıyordum. Onunda yapmasını istemiyordum. Lena'yı iyi tanıyordum kesinlikle beni ele verecek bir şeyler derdi. Ona sonsuz güvensem de bu konuda maalesef güvenemiyordum.

Düşüncelerimin içinde boğulurken gözlerimi aşık olduğum adama çevirmiştim. Üzerinde ki siyah tişörtü çıkarıp bağlı olan saçlarını çözmüştü. Gözlerim istemsizce vücudunda ki dövmelere kaydı. Dövmeleri göz alıcı bir şeydi..

O ise.. Onu anlatmaya herhangi bir kelime bulamıyordum. Tamamıyla kusursuz görünüyordu.. Benim için yaratılmıştı o!

Denize doğru yürüdü ve hiç düşünmeden suyun içine girmişti. Ardından suyun içine daldı ve bir süre yüzdü. Onu öylece durmuş seyrediyordum. O an ne oldu bilmiyorum ama gözlerim onu kaybetmişti.. Suyun içinde olduğunu biliyordum ama ne tarafa doğru yüzdüğünü anlayamamıştım.

Gözlerim onu etrafta ararken arkamda sıcak bir ten hissettim. Olduğum yerde irkilerek arkama dönmüştüm. Arkama dönmemle suyun içinden o çıkmıştı.

Loss of Memory | Johnny Depp Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin