"I am waiting for you to save me
from this despair✨"-
Gözlerimi o derin uykudan açmıştım. İlk odağım ise tavan oldu. Ateşin evinde olduğumu tekrar fark ettiğim de sırıtıp durmuştum. Daha düne kadar adını öğrenmeye çalıştığım adamın, bugün evinde gözlerimi açıyordum.
Evin de kalmama izin vermesine karşılık herhangi bir umut bağlamamıştım. Hem nasıl bağlayabilirdim ki? Ateş suratıma dahi bakmıyordu, bana gülümsemiyordu bile. Sadece bana acıdığı için kalmama izin vermişti..
Gerçekler her ne kadar canımı acıtsada, evin de olmamın mutluluğu bambaşkaydı. Tabi bu mutluluk ne kadar sürecekti bilmiyorum. Burada fazla kalamazdım. Kendime bir yer bulmalıydım..
Yattığım koltuktan usulca kalktım ve bir süre etrafta gözlerimi gezindirdim. Evi oldukça şık ve ferahtı. Göze batan hiçbir şey yoktu. Eşyalar oldukça sade seçilmiş, renkleri ise çoğunlukla gri ve siyahtan oluşuyordu.
Etrafı gözetlemeyi kesip ayağa kalktım. Ardından Ateşe bakınmaya başladım. İlk baktığım yer balkon olmuştu. Fakat orada yoktu. Derin bir nefes vererek tekrar içeri girdim ve mutfağa ilerledim.
Onu telefonla konuşurken görmüştüm. Bir elinde sigara ve masanın üzerinde yarım kalan birası vardı. Sabahın bu saatinde nasıl bira içiyordu anlamıyorum.
Suratında ki o anlamsız durgunluğa baktım. Canı bir şeye sıkılmış gibiydi. Sessizliğini sürdürüp telefonda ki kişiyi dinlemeye devam etti. Arada bir derin nefesler verip sakinliğini koruyordu.
"Şule.." Söylediği isimle duraksamıştım. Şule kimdi?
"Sözümü kesmeyi bırak! Benim de görme hakkım var ben onun ba-" Beni fark etmesiyle sözlerini yarım bırakmıştı. Gözlerini gözlerime dikerek konuştu.
"Sonra konuşuruz.." Telefonu kapadı ve kaşlarını çattı.
"Ne zamandan beri oradasın?" Sorusuyla ard arda yutkunmuştum.
"Ş-şimdi geldim.." Gözlerini benden ayırıp sigarasını dudaklarına götürdü. Kafamda dönüp dolaşan tek soru Şulenin kim olduğuydu. Ama ona bunu asla soramazdım.
Dudaklarından sigarasını çekti ve yarım kalan birasını bir diklemede bitirdi. Ne olduğuna dair bir fikrim yoktu ama kötü haldeydi. Onu böyle ilk defa görüyordum. Keşke sormaya cesaretim olsaydı, belki bir yardımım dokunurdu. Gerçi o bana bir şeyini anlatmazdı ki..
"Dışarı çıkacak mısın?" Sessizliği bozduğunda düşüncelerimden sıyrılmıştım.
"Çıkmam sanırım.." Sözlerimle gözlerini bana çevirdi.
"Ben gelene kadar kimseye kapıyı açma!" Sesi yine her zaman ki gibi sert çıkmıştı. Fakat buna alıştığım için umursamadım.
"Sen nereye gidiyorsun?" Sözler benden habersiz dudaklarımdan döküldüğünde gözlerimi Ateşten kaçırdım.
"Seni ilgilendirmeyen soruları sormayı bırakırsan sevinirim.." Duyduğum o sözlerle olduğum yerde kaskatı kesilmiştim. Bir anlıkda olsa belki soruma cevap verir sandım. Aslında böyle düşünmem bile başlıca bir hataydı. Çünkü Ateş Demirelden bahsediyorduk..
Sigarasından son kez çekti ve küllükte söndürdü. Onu seyretmeyi bırakıp düşüncelerim de boğulmaya devam ettim. Şulenin kim olduğunu öğrenmeliydim yoksa içim içimi yiyecekti. Beni fark ettiğinde sözlerini yarım bırakmıştı.. Acaba ne diyecekti?
Ateş oturduğu yerden ayaklandığında gözlerimi ona çevirdim. Suratıma dahi bakmadan mutfaktan çıkmıştı. Gözlerimi yumup derin bir nefes verdim. Bazen bana bakmaması, beni görmezden gelmesi canım çok sıkıyordu. İçim ben burdayım artık beni göre diye bağırıp duruyordu. Ama Ateş bir kez olsun gözlerime adam akıllı bakmıyordu..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Loss of Memory | Johnny Depp
Chick-LitKafanızın içinde birden fazla ses duyduğunuz oldu mu? Ya da vücudunuzun ele geçirildiğini hissettiğiniz? Eğer bu soru bana sorulmuş olsaydı sanırım cevabım şu olurdu: "Onlar tek kafamın içinde değiller, onlar her yerdeler ve ben onlarla hayatımı yaş...