12

42 8 22
                                    

Kimseden ses çıkmıyordu. Olanların üstünden üç gün geçmişti ve Taehyun'un ısrarıyla Beomgyu'nun yaptığı tatil planını uygulamak için dağ evine gelmiştik.

Kapının önünde gelişigüzel attığımız bavullarımız duruyordu. Koltukların üstüne serili olan çarşafları yere atıp yorgunlukla kendimizi bırakmıştık. Karşı koltukta Beomgyu Taehyun'un dizine yatmış tavanı izliyordu. Ara sıra konuşuyordu benimle fakat kısa cevaplar veriyordu. Ben de konuşması için uzatmıyordum fakat aramız düzelsin istiyordum. Beomgyu enerji dolu ve hepimizle anlaşan biriydi. Şimdi benimle böyle soğuk olması içten içe üzüyordu beni.

Taehyun'a baktım. Dizinde yatan Beomgyu'nun saçlarıyla oynarken  gözleri yerdeydi. Olaydan sonra Beomgyu'nun peşinden gitmişti. Doğal olarak Yeonjun'un yanındaydı. Ertesin gün yanıma geldiğinde önce bağırıp çağırmış ardından ağladığımı görünce sarılmıştı. Yaptığım şey yanlıştı, evet ama Yeonjun'un yaptığı da yanlıştı. Bunu Taehyun'a söylediğimde en büyük yanlışın Kai'nin olduğunu söylemesiyle cevap verememiştim çünkü haklıydı. Kai kışkırtmasaydı bunlar olmayacaktı.

Tatil planının iptal olacağını düşünüyorduk hepimiz ama Taehyun birbirimizle küs kalmanın mantıklı olamayacağını söyleyip zorla buraya gelmemizi sağlamıştı.

Onların karşısındaki koltukta kollarımı iki yana açmış ben ve göğsümde yatan Kai duruyorduk.

Başta Taehyun Kai'nin gelmemesini teklif etmişti ama sadece iki gün duracağını öğrenince kabul etmişti. Bu da demek oluyordu ki iki gün boyunca kimse birbiriyle vakit geçirmeyecekti.

Tekli koltukta oturan Yeonjun'u buldu gözlerim. Sağ kolunu koltuğun koluna yaslamış yumruk yaptığı eline kafasını yaslamıştı. Taehyun gibi o da yere bakıyordu.

Dudağının kenarında küçük bir bant vardı. Bantın altındaki şişkinlik kendini belli ederken yüzünün sol tarafına baktım. Kaşının biraz altı sıyrılmıştı ve kuru bir kan kabuk oluşturmuştu. Mor ve kırmızı karışık bir renk hakimdi.

Daha fazla yüzüne bakamazken ben de bakışlarımı yere indirdim. Onu bu hale getiren bendim. Yakışıklı yüzüne yaralar yerleştirmiştim ve şimdi yüzünde renge dahi hiçbir şey yoktu.

Kendine önem veren biriydi Yeonjun. Görünüşüne önem verirdi. Kıyafetlerinin her zaman  temiz ve şık olmasına dikkat eder, cildine önem verirdi. Hafif de olsa makyaj yapar yakışıklılığını arşa çıkarırdı.

Ama şimdi yüzünde renge dahil hiçbir şey yoktu.

Benimle bir daha konuşacağını düşünmüyordum. Sanırım ben de bir daha konuşamayacaktım.

Hem onca olandan sonra yüzüne nasıl bakacağımı bilmiyordum hem de Kai'den dolayı konuşamazdım.

Yeonjun oturduğu yerden ayaklanınca ona döndü tüm bakışlar. Açıklama gereği duyarak hızlıca konuştu. "Uyuyacağım, yorgunum."

Adımları koridoru bulacakken onu durduran Taehyun'un cümlesi oldu. "Odalarda nasıl kalacağız?"

Ne demek istediğini Kai haricinde hepimiz anlamıştık. Evde sadece iki yatak odası vardı. Eskiden birinde Taehyun ve Beomgyu kalırken diğerinde Yeonjun ve ben kalıyorduk. Kai'yle buraya gelişimizin ilk olması nedeniyle oda işi karışmıştı.

Yeonjun bir süre duraksadıktan sonra cevap verdi. "Misafir odasında kalırım."

Eline bavulunu aldığında gözden kayboldu.

27.07.23

dahlia | yeonbinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin