"Yeonjun, sakin ol lütfen!" Taehyun'un dedikleri umurumda değildi. "Araba bulun bana."
"Yeon-" Beomgyu'nun lafını tamamlamasını beklemeden arkamı döndüm. "Araba bulun dedim!"
Beomgyu etrafına bakındığı sırada Taehyun telefonunu çıkarıp hızla bir şeyler yaptı. Kulağına götürdüğünde dikkat kesildim. "Abi, bizim arabaya ihtiyacımız var çok acil. Seninkini ödünç alabilir miyiz?" Taehyun bizden biraz uzaklaştığında gerginlikle parmaklarımı ağzıma götürdüm. Etlerime dişimle zarar verip, kanatırken Taehyun'u bekliyordum. "Buralardaymış, beş dakikaya gelirim dedi."
Kafamı rahatlayarak salladığımda elini omzuma attı. Destek vermek istercesine sıktığında ona döndüm. "Merak etme, bulacağız Soobin'i." Kendisi beni teselli ediyordu ama gözlerinden okuyabiliyordum onun da korkusunu.
"Nerede olduğunu nasıl bileceğiz?" Beomgyu'nun sorusunu cevapsız bırakırken nerede bulacağımızı biliyordum.
Bir süre sonra Taehyun'un abisi ve arkadaşı iki arabayla önümüzde durduğunda terleyen avuç içlerimi kotumun içine sildim. "Karakolun önünde ne işiniz var sizin?" Taehyun abisinin elinden anahtarı alıp bana uzattığında beklemeden sürücü koltuğuna geçtim. Beomgyu arkaya, Taehyun da yolcu koltuğuna geçerken abisine cevap verdi. "Çok uzun hikaye, sonra anlatırım. Sağ ol yardımın için."
Taehyun'un kapıyı kapatmasıyla gaza yüklendim. Soobin'den aldığım mesajla şehir merkezine koşmaya başlamış, yolda bulduğumuz taksiyle önce şehir merkezine ardından karakola gelmiştik. Polisler yirmi dört saati geçmediği için kayıp ihbarı veremeyeceklerini söylemiş ve bizi kovmuştu.
Soobin'in nerede olduğunu az çok tahmin ediyordum. Jay'in pis işlerini yürüttüğü o inşaatta olduğunu düşünüyordum. Bir yandan orada bulmayı çok isterken, bir yanım orada olmasın istiyordu.
Orada olmamalıydı çünkü tehlikeliydi. Jay'e bulaşmamalıydı, Kai'ye bulaşmamalıydı. Onların kurbanı olmamalıydı. Zarar vereceklerdi benim dahlia'ma. Ona zarar gelirse ben yaşayamazdım. Kai'nin yanında olduğu düşüncesi beni o kadar çok korkutuyordu ki. Ona zarar verdikleri düşüncesi beni öldürüyordu. "Seni kendime saklamak ve yalnız seni görmek istiyorum." Mırıldandım sessizce. Dahlia'ma söylediğim cümleydi bu. Bir daha söylemek istemediğim, çok korktuğum bir cümleydi.
"Benim aşkım dahlia." Benim aşkım dahlia'm. "Bizim aşkımız dahlia."
Camı indirdim sonuna kadar. Nefes alamıyordum. Dirseğimi cama yaslayıp parmaklarımı saçlarımdan geçirip tutamlarını tuttum sertçe. "Sen denen çiçeğe sarhoşum ben." Gözlerimi kapatıp görüşümü engelleyen yaşların akmasına izin verdim.
Saçlarımdaki elimi çekip hızla yanaklarımdan süzülen yaşları sildim. "Ne derlerse desinler, yine de seni sevmeyi seçeceğim." Gaza daha çok asıldığımda kafamı iki yana salladım. "Çünkü sen benim dahlia'msın."
Daha hızlı gitmeye başladığımda Beomgyu'nun sesi beni düşüncelerimden ayırdı. "Yeonjun lütfen, biraz yavaş sür." Beomgyu hızdan hoşlanmazdı, ona rağmen dakikalardır ses etmemişti. Taehyun arkasını dönüp Beomgyu'ya baktı. "İyi misin?" Aynadan Beomgyu'yu kontrol ettim. Kötü görünüyordu. Hızımı biraz düşürdüğümde saniyelik olarak yüzümü sıvazladım.
Ne kadar daha araba sürdüm bilmiyorum ama düşündüğüm yere yaklaştıkça kalbimin daha hızlı attığını hissedebiliyordum. "Araba. Dur Yeonjun." Taehyun'un işaret ettiği yere baktığımda arabanın olduğunu gördüm. Arkasına park edip hızla indim.
Ormanın içine girip koşmaya başladığımızda heyecan ve korku nefesimi kesiyordu. Duraklayıp ciğerlerim patlayana kadar bağırdım. "Soobin!"
Sesim defalarca yankılanıp tekrar bana döndüğünde nefes verdim. Sağıma döndüm. "Soobin!"