7.'Piyonun Ardındaki Kişi'

654 48 64
                                    

Medya: Uraz

Bölümü erkenden paylaşıyorum. Bir nedeni yok sadece sizi mutlu etmek istedim ve atasım geldi bir de yorumlarınızı okumayı çok seviyorum o yüzden. Satır aralarına yaptığınız yorumları eksik etmeyin lütfen. Ha bir de yıldıza basmayı unutmayın. Sizleri seviyoruum:))

Keyifli okumalar!

Dedublüman, En Dibine Kadar

...

Hiçbir şey hissetmemek duygusuz olmak mıydı yoksa o da mı bir histi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Hiçbir şey hissetmemek duygusuz olmak mıydı yoksa o da mı bir histi. Duygusuz olmak ne demekti? Duygudan ve hislerden arınmış bir insan olamazdı öyle değil mi?

Hiçbir şey hissetmiyordum ya da hissettiğim şeye bir tanım koyamamıştım henüz. Aradığımız şey yaprakların ardına gizlenmiş bir ağaç gibiydi ve biz yaprakların dökülmesini beklemek zorundaydık onu görebilmek için. Sonbahar benim için imkansız bir mevsim gibiydi artık. Sanki ölene dek üç mevsimi yaşayacaktım ve o ağacın çırılçıplak olduğunu asla göremeyecektim.

En son ailem öldüğünde böyle hissetmiştim. Beni terk ettiklerinde boynum bükülmüştü ama yaşamaya devam ediyordum. Öldüklerinin haberini aldığımda yapraklarım dökülmüştü ve ben o zaman bir ağacın ölümünün bu olduğunu anlamıştım.

Bazen gerçekler bir perdeyle gizlendiğinde sizin için daha iyi olurdu. Çünkü gerçekler her zaman sizi mutlu etmezdi.

Fakat ben gerçeklerin beni mutlu etmesini istemiyordum. Ben artık yalnızca doğruların ne olduğunu bilmek istiyordum.

Kamera kayıtlarını defalarca kez başa sarmamıza rağmen ipucuna dair hiçbir şeye rastlamamıştık.

"Nehir." Atlas'ın sesiyle irkildim.

"Şuraya dikkatli baksana." dedi kameranın en aşağı köşesini göstererek. Kaydı durdurmuştu ve orada kırmızı bir şey vardı. Kaydı o kırmızı şeyin biraz daha iyi görünebileceği bir yere aldıktan sonra ekranı büyüttü. Ta ki onun bir converse'in ucu olduğunu görene kadar.

Beyaz bir converse'in ucu vardı ekranda, kırmızı olan ise bağcıklarıydı. Bu ayakkabı bana bir yerden çok tanıdık geliyordu ama nereden olduğunu hatırlayamamıştım. Belki de zihnim beni yanıltıyordu.

Atlas'a baktığımda ekrana delici bakışlar fırlattığını gördüm. "Buldum." diye yüksek sesle konuştuğunda yerimden sıçradım. Beklemiyordum. "Tabii ya." Kendi kendine konuşurken ne demeye çalıştığını anlamaya çalışıyordum. "Anlamalıydım."

"Bana da söyleyecek misin artık?" diyerek yükseldim. Zaten yeterince merak ediyordum, bir de bu şekilde konuşması pek yardımcı olmuyordu. Heyecanını bölmeme pek sevinmemiş gibiydi ama bozuntuya vermedi.

Kayıp Yolların MektuplarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin