"Hava karardı kararacak, nerede bu çocuk ?" Diyen Jin'in endişeli sesi su kıyısındaki kampta bulunan diğerlerine yansıdığında, Jimin oflamıştı. Makrakasını yan tarafına bırakıp, ellerini başının altına koyarak ayaklarını uzatmıştı.
"Endişeli anne olmaktan vazgeç hyung! O iyi, bir koruyucu. Rahatla ve keyfine bak artık. Öz hyungu olarak, ben bile endişelenmiyorum amma tatava yaptın he." Diyerek gözlerini kapatıp konuşan Jimin ayağına Koya'dan darbe yemişti.
"Hyunguna düzgün cevap ver ve küçük kardeşin için biraz endişelen Jimin." Namjoon sitemle ona baktı.
Jimin küfürler eşliğinde ayaklarını kendine çekip, yatma pozisyonunu oturmaya çevirdiğinde homurdanarak konuşmuştu.
"İkiniz yeterince endişelisiniz, bu gruba bir şerefsiz lazımdı. Bak, ben oluyorum." Kollarını bağlayarak mızmızlandı.
Namjoon ona karşın nefes verip, Koya'yı sırtına taktığında, bu kadar sakin kaldığı için onun şerefsiz olduğunu kabullenmişti bile.
"Taehyung'a baktınız mı ? Nasıl olmuş ?" Jin ikisine de merakla bakarken. Etrafına bakmak yerine ikisine sormayı seçmişti.
"Kendine hâlâ gelmedi, kas veya lifleriyle alakalı bir sorun yok ama her ne oluyorsa şuan onun zihninde oluyor." Namjoon eliyle Taehyung'un uzandığı yeri işaret ederek. Onun için ikinci bir ateş yakmışlardı.
"Şişt! Tae! Totişin ağrımıyor mu lan!? Gel yanımıza, gramcık yürümüş olursun, minik spor yaparsın!" Diye bağıran Jimin'le, Jin ve Namjoon gülmüştü. Jimin ne kadar kabul etmek istemese de, Taehyung için endişeleniyordu.
Taehyung ona tepki dahi vermediğinde, Jimin yanında oturup gülen ikiliye karşı somurtmuş ve tekrar söylenmişti.
"Zyphir varken hayat daha kolaydı." Diyerek ayağa kalkmış, makrakasını yerden alarak ilerlemeye başlamıştı.
"Nereye gidiyorsun ?" Namjoon merakla gözlerini Jimin'e dikti.
"Biraz sinir atmaya, çok geçmeden dönerim." Jimin ilerlemeye devam etti. Onlara sözlerle değil de yumruklarla cevap vermeliydi. O zaman hem onlar susardı hem de Jimin sinirle dolmazdı, değil mi ?
Jin, kafasını Namjoon'un omzuna koyduğunda, Namjoon önündeki denize bakıyordu. Hissettiği ağırlıkla gözleri büyümüş, içine bir sıcaklık dolmuştu.
İkisi de karşılarındaki suyu ve akışını izlerken, sessizşiği Jin bozmuştu.
"Koya ile hikâyen, nasıl başladı da.. ona bir isim vermeyi düşündün ?" Şuan onun sırtında takılı sopa ve bu iri yarı adamın arasındaki hikâyeyi merak etmiyor değildi.
Aldığı cevap önce kıkırtı oldu. Namjoon onun bu soruyu sormasını bekliyordu ama biraz daha geç gelmişti bu soru.
"Ben çocukken, ailem bana atalarımızdan kalma Bōjutsu öğretmeye başladı. Bōjutsu bir sopa sanatıdır ve silah olarak Bō kullanılır. Ailemiz fazla köklü ve namlı değildir ama kullandığımız tekniğin yüzyıllardır ustası sayılırız. O nedenle benim ilk Bō'mu alıp, ona layık olmam bayağı bir sürdü." Namjoon nefeslenmek için mola verdi.
Jin onu can kulağıyla dinliyor, hikâyesini merak ettiği için soru sorup onu kesmemeye özen gösteriyordu. Çok geçmeden Namjoon devam etti.
"Ailemizin içinde sopalar kırılmaz ve bir üye olarak kabul edilir, küçük bir çocuk bizim ailemizdeyse tek arkadaşı o olurdu ama benim çocukken arkadaşım olmadı. Çünkü onu almaya layık olamamıştım. Babam, kendisinin de sonradan aldığını söyleyip beni cesaretlendirmişti ama yine de alamamıştım. Bu sefer annem geldi ve beni gerçekten cesaretlendirdi. Onun adını düşünüp, bunun için motive olmamı sağlamıştı. Koya olmasını o zaman istemeye başlamıştım. Ona kavuşmak için çok çabaladım. Hem aileme hem de sopamı almaya layık olduğumu kanıtladığım için çok mutlu olmuştum." Namjoon devam edeceğini belirterek tekrar mola verdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Custodiae 🌊 🔥✓
FanfictionBir su bükücü ve ateş bükücünün yolu yamyam kampında kesişir. (。•̀ᴗ-)✧ Yazar X bxb Semetae Yan shipler; Yoonmin Namjin