16. Bölüm: Hiç Bir Şey Olmamış Gibi

257 232 2
                                    

×××

Babam yaşıyor olabilir!

Akif ağabeyin gözlerine umutla baktım. Daha sonra aklıma gelen düşüncelerle bakışlarımdaki umut kırıldı, gözlerim parke zeminin desenlerini incelemeye başladı.

Babam yaşıyor olsaydı beni altı koca yıl tek bırakmazdı. Hadi bıraktı diyelim annemin ölümünde yanımda olurdu.

Yetimhaneye yerleşmeme izin vermezdi en azından. Değil mi?

Yaşadıklarımı göre göre yanıma gelmemezlik yapmazdı... Yapmazdı değil mi?

Yapmazdı. Eğer yapmışsa bile babam olamazdı artık.

Parkede olan bakışlarımı Fikret ağabeye çevirdim; umutla bakan kişi oydu bu sefer. Başımı iki yana salladım. Gözlerindeki umut bir ayna gibi paramparça oldu.

Göz temasını kesmeden sakince sandalyeden kalktım.

"Babam yaşıyor olamaz. Yaşasaydı bir şekilde bana hissttirirdi. Beni yalnız bırakmadı. Ha zorunluluktan ötürü mü gelemedi? O zaman artık babam diyemem; babam olamaz." dedim. Sesimin titrememesi için kendimi kasmıştım ve başarılı olmuştum.

Daha sonra hemen arkamda bulunan kapıyı açtım. İki koruma vardı.

Biri kolumu yakaladı. Kolumu ters yönde çevirip bileğini büktüm. Daha sonra diz kapağının arkasına güçlü bir tekme. Yere düşmüştü ancak sinirimi boşaltmalıydım ve bu adam iyi bir oyuncaktı.

Akif ağabey "Az zararla kazança ne oldu Esila?" diye sordu alaycı ses tonuyla.

"Yemişim az zararını. Bu zamana kadar bu kurala uydum. Ha başım bir çok beladan kurtuldu tamam. Fakat sizin gibi illegal tipleri yamultmaktan kendimi alı koymayacağım." diye bağırdım adamın burnuna bir yumruk indirirken.

Akif ağabeyin hafifçe güldüğünü işittim fakat umursayan kimdi?

Yere düşen adamı bir kaç kez tekmeledim. O sırada diğer adamın elinin beline gittiğini gördüm.

Ondan önce davranıp silahını çevik bir hareketle aldım.

"Sayınız çok diye silah tehditinize boyun eğdim! Yoksa beni avlamak kolay olmazdı." diye söylendim.

Jarjörünü çıkarıp "Al bakalım oyuncağını." diyerek uzattım. adam sinirle silahı elimden çekmeye çalıştı fakat hemen adamın kaşına vurarak "Ay ne sakarım! Özür dilerim." dedim yapay bir hüzünle.

Bu adamı da biraz hırpaladıktan sonra bıraktım. Derin bir nefes aldım. Kum torbası yumruklamaktan daha iyi hissettiriyordu.

Arkadan bir kadın geldi ve telefonumu verdi. Ben de telefonu alıp yere fırlattım. Öyle saf saf alacak değildim.

Daha sonra hiç bir şey olmamış gibi çıkışı buldum. Evden çıkınca derin bir nefes aldım.

%100 eminim bu adamlar peşimi bırakmayacaktı. Ancak şu anlık biraz kafamı dinlemeye ve duyduklarımı sildirmeye ihtiyacım vardı.

Evin önündeki yola bir bakış attım. Gelirken araba sağa doğru dönmüştü. Yani sol taraftan gitmeliydim. Yürümeye başladım. Bir tabela falan bulurdum umarım.

Ormanlık bir alandı ve ağaçlarla kaplı yolda yürümek huzurlu hissettiriyordu.

Üzerimdekileri kontrol ettim. Bir miktar para, kimliğim ve not defterim dışında yanımda bir şey yoktu. Telefonu kırmıştım; çantam ise okulda kalmıştı.

Yaklaşık elli metre yürüdükten sonra sıktığım ellerimi ve göz yaşlarımı serbest bıraktım.

Yumruklarımı tekrar sıktım ve bir ağaca geçirdim. Buna biraz daha devam edeceğim gibi görünüyor.

Kıvırcık Prenses (Askıda)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin